Gerçek Bir Hayat Hikayesi

2.1K 30 2
                                    

1953 de Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Akveren köyünde doğdum. Dokuz yaşına kadar köyde yaşadım. Daha sonra Ankara‘ya amcamın yanına geldim. Sekiz yıl aradan sonra kendi ailemle birlikte Ankara'da yaşamımı sürdürmeye devam ederken çocukluktan çoktan çıkıp gençliğini yaşamış, iş güç sahibi olmuş, evlenip iki de çocuğum olmuştu. Hayat güzeldi. Yaşamayı seviyordum. 

Ne yazık ki, hayat, umulduğu gibi hep aynı güzellikte gitmiyor. Bazen beklenmedik bin bir türlü aksilikler karşımıza çıkabiliyor. 

Ne zaman ki, sol boynumda birden bire çeviz büyüklüğünde bir şişme oldu. İlaçlarla küçülmesine rağmen bir türlü kaybolmadı. Sonunda kanser olma rizkine karşı, doktor tavsiyesiyle ameliyata karar verildi. İşte hayatımın o güzel akışını değiştiren bu ameliyat oldu. 

Tam otuz sekiz yaşındaydım. Ameliyattan kurtulmuştum. Ama narkozdan kurtulamamamıştım. Ayıkıp kendime geldiğimde bir ne göreyim. Her yerim tir tir titriyor. Doktoruma bu nedir dedim. O da ameliyatın uzun sürme ihtimaline karşılık narkozu biraz fazla vermiştik, ondandır dedi. Ne zaman geçer dedim. Altı ay sürer dedi. 

Benim içime bir korku düşmüştü. Bu korkum bana ameliyatta bir hata olduğunu ve doktorun beni oyaladığını düşündürmüştü. Kendimi bir iki gün toparladıktan sonra doktardan beni ilgili bölümlere sevk etmesini istedim. Ama hepsi nafileydi. Sonuç hiç değişmemişti. Bütün doktorlar hep aynı şeyi söylemişlerdi. Sebep fazla verilen narkozdu. Altı ay sonra geçer denilmişti. 

Otopsiye gönderilen parçanın sonucuda gelmişti. Ana rahminde yüz çocuğun sekseninde oluşabilen branşal kistti. Hayat boyu taşınabilecek zarasız bir şeydi.

Ama ben hastaneye sağlam girip hasta çıkmıştım. O günden sonra derdime çare bulmak için tam iki yıl hastane hastene dolaştım. Bir türlü derdime çare bulanamıyordu. Her geçen gün titremelerim daha çok artıyor. Hayat benim için artık yavaş yavaş çekilmez bir hal alıyordu. 

Tam umut kesilmek üzereyken bir askerin kafasına aldığı şarampol darbesiyle oluşan hastalığa benzerlik arzettiğinden doktor son bir çare olarak bir iki ay da o askerin kullandığı ilaçları kullanmamı önerdi. Çaresiz bende kabul ettim. Deneme yanılma metoduyla bulunan bu ilaç yavaş yavaş titremelerimi azaltı. Ama kesin tedavisi mümkün değildi. Türkiye'yi bırakın dünyada da mümkün olmadığı söylenmişti. Hatta ben bir umut olur diye Almanya'ya gittim. Ama çözüm yine yoktu. 

Artık başa gelen gelmişti. Yapılabilecek pek faza birşey de yoktu. Her şey artık Allah'la bana kalmıştı. Bu aşamaya kadar her şey çözümsüzdü. 

Sonuç olarak verilen narkozun etkisiyle sağ beynimin büyük bir kısmı, sol beynim de boğazımdaki o parçanın alınması sırasında damar ve sinir sistemlerimin zarar görmesi nedeniyle hafızamın yüzde seksenini kaybettiğim söylenmişti. Artık yapılacak bir şeyde yoktu. 

Aradan iki yıl geçmesine rağmen vücudumun her yeri hala tir tir titriyordu. İlaç kullanmadığım zaman aklım çalışmıyordu. Artık yeterince düşünüp hafızamı kullanamıyordum. Yürüyemiyordum. Konuşamıyordum. Bütün fonksiyonlarım çok zayıflamıştı. Adeta durma noktasına gelmişti. Doktorlar çok fazla yaşayamayacağımı, felç olup öleceğimi söylemişlerdi. 

Ama zamanında ailem tarafından hayatın her şartına uyum sağlayabilecek şekilde çok iyi yetiştirilmiştim. Çok akıllı, zeki ve çalışkandım. Her türlü olumsuzluğa karşı kendimi hazırlayıp eşim ve çocuklarım için yaşamam gerektiğini düşünüp karar verdim. Güçümü toplayıp her ne olursa olsun ömrümün son nefesine kadar yaşamalıydım. Bunun için dünyaya bir tırmık gibi tırnaklarımı geçirmiştim. Dünyanın artık elimden kaçıp kurtulma şansı hiç yok gibiydi. Buna imkan vermemeye karar vermiştim. Her ne olursa olsun yaşayacaktım. Buna kesin kararlıydım. 

Aldığım bu karara uygun olarak düşünüp kendi kendime bir yaşama tarzı oluşturdum. Önce yavaş yavaş beden hareketleriyle bedenimi sonra zekamı açmalıydım. Bütün bunları düşünüp inandığım gibi de yaptım. Allah'ta yardımcım oldu. Sonunda başardım. Bütün tıp bilmini alt üst etim. Doktorları bile şaşırtım. Şimdi yirmi iki yıl oldu. 

Daha sonra kendi alanında saygın bir çok hocadan ders alıp yazarlığa başladım. Felsefe ve metafizik ağırlıklı derin düşünce bazında bir çok eser yazdım. Bunlar arasında bana göre dünya filozofları ile boy ölçüşecek olanı bilimsel bazda kainat ve insanın yaratılışıdır. Düşünce bazında da yedi bine yakın güzel, anlam ve mana içeren özlü söz yazdım. Şiirler de çabası. 

Artık hastalık, ilaç vs. gibi şeyler hiç umurumda değil. Hayatı seviyorum ve olanca gücümle de yaşamaya devam ediyorum. Bu gün bana dışardan bakanlar asla hasta olduğumu söyleyemezler. 

İşte inanç, insanlık ve yaaşam azmi budur diye düşünüyorum. Herkese de benim gibi azimli olup yaşamasını öneriyorum. 

Bunu bir şiirimle de size aklatrıp hikayemi pekiştirmek istiyorum. 

Umurumda Değil

Her insanın, bir hayat hikayesi, sonu varmış. / Baharda canlanan, bazen kış olmadan solarmış. / Bana verilen bu can, sevgi dolu olmadıkça, / Yazın yada kışın solacakmış, umurumda değil. 

Bu ömür nerde ne zaman bitecek, belli değil./ Bedenim toprak olacakmış, önemli değil./ Bana verilen bu can, erdemli olmadıkça, / Nerde nasıl solacakmış, umurumda değil. 

Gördüğüm güneş, belki de son olacak, bu gün. / Hiç yaşamamış olacağız, nasıl olsa, bir gün./ Bana verilen bu can, gül gibi açmadıkça, / Güneş doğmuş doğmamış, hiç umurumda değil. 

Aynada gördüğüm ben desem, ben değil. / Elli yılı çoktan geçmiş, sanki bir gün değil./ Her mevsim açtığım çentikler çoğaldıkça, / Bütün mevsimler bahar olsa, umurumda değil.

Hep umutla yaşadım, bir gün kavuşurum diye./ Gündüz hayal ettim, gece rüyamda görürüm diye. / Ömrüm kar taneleri gibi eridi, hayat yolunda. / Geriye kaç mevsim kaldı, hiç umurumda değil. 

Lütfen hayatınıza kaldığınız yerden devam ediniz. Başarı mutlaka sizin olacaktır.

Tek Bölümlük HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin