İş ilanıma gelmeyen ilham perilerinin ağzına tükürüyor ve yeni bölümüme başlıyorum arkidişler. Beğenmeniz dileğiyle. Sağlıcakla ve sevgicekle kalın.
Taksinin aniden durması ile kafam torpidoya çarpması ve elimdeki telefonun uçuşa geçmesiyle sinirle " İt herif. Ne yapıyorsun ya sen? Manyak mısın? " diyerek çıkıştım. Yüzünden hiç gitmeyen o alaycı sırıtması ve kendinden emin yine alaycı ses tonu ile cevap verdi, " Telefona öyle bir dalmışsın ki , daha deminden beri sesleniyorum duymuyorsun. " gözleriyle yerde telefonumu işaret edip ," Artık kiminle mesajlaşıyorsan..."
Kendisini umursamadan yerdeki telefonuma döndüm. Elime alıp evirip çevirmeye başladım. Camını çevirdiğim anda gördüğüm boydan boya çatlak izi, beni çıldırtmaya yetmişti.
Gözlerim yuvalarından çıkacakmışçasına açılırken bir anda çığlık attım.
"Gördünmü yaptığını gerizekalı. Senin yüzünden bilmem kaç tl'lik masrafa gireceğim." Gözlerini devirdi. Uflayıp telefonumu elimden hızla aldı. " Aman, evine götürelim dedik borçlu çıktık. " diyerek diğer eliyle de kışkışlar gibi yaptı. " Tamir eder getiririm. İçin rahat olsun. " Oflayıp telefonumu hışımla kapıp kapıyı açtım. Çıkınca da kapıyı çarpmayı ihmal etmedim. Pencereyi indirip konuştu.
" Çüş çüş. Beygir yavrusu gücü var sende sanırım . Az yavaş çarp." Söylediklerine dilimi çıkarmakla yetinip koşa koşa binanın içine girdim.
Binanın merdivenlerini küfür savura savura çıkmaya başladım. Yakında bu merdivenleri çıkmaktan bacaklarım kas yapacaktı, emindim.
Düşüncelerimi başımdan savıp telefon kılıfımın arkasına sıkıştırdığım anahtarımı çıkardım. Anti sakarlığım devreye girince anahtar hoplayıp yere , ayakkabının içine düştü. Eğilip yavaşça ayakkabının içinden çıkarmaya çalıştım. İlk önce dikkatimi çekmeyen ufak ayrıntıya dikkatimi verdim. Ayakkabı bir erkeğe aitti. Furkan veya Doruktur diye düşünerek içinden çıkardım.
Anahtarı kapı deliğini yavaşça sokup açacağım anda bildirim sesi gelen telefonumla elimi çektim. Whattsapp'tan mesajım vardı.
Emrecan: Sen kim oluyorsunda bana engel atıyorsun,ha?
Gördüğüm mesajla delicesine sırıtmaya başladım. Ardından elimi telefonun boydan boya çatlamış camına dokundurup cevap verdim.
Anonim: Anonimm.
Emrecan: Ne!
Anonim: Diyorum ki anonim olarak engel atıyorum.
Emrecan: Lafın gelişi söylemiştim amk. Neyse.
Emrecan: Nasılsın?
Anonim: İyiyim. Ama fazlaca yorgunum.Sen?
Emrecan: Bende.
Anonim: Peki.
Emrecan: Peki.
Anonim: Peki.
Emrecan: Neden peki diyip duruyorsun amk.
Anonim:Doğrusu hâla şoktayım. Ondan.
Emrecan:Neden şoktasın?
Anonim:Bana 'nasılsın'diye sordun. Ve ...
Emrecan: Ve ne?
Anonim: Ve çok duygulandım. Şu an hüngür hüngür, salya sümük ağlayabilirim.
Emrecan: Cidden bir engel yemeyi hakkettin. Iyk.
Anonim: O da olur inşallah yiğidim.
Emrecan: Ne saçmalıyorsun.
Anonim:Neyse kapıdayım. İçeri gireceğim. Ve cidden çok yorgunum.Sonra mesaj atarım. Bay
Cevap vermesini beklemeyip telefonun tuş kilidini kapatıp kapıyı açtım. Ayakkabılarımı çıkarmaya başladım. İçeriden kahkaha sesleri geliyordu. Kesinlikle, emindim artık. Doruk ve Furkan gelmişlerdi. Bu curcunanın sebebi onlardan başkası olamazdı çünkü.
Sayemde anti sade biçimde donatılmış salona girerken önce bağırdım."DESTUUUR!" Sonra da içeri girip kimlerin olduğuna göz gezdirmeden kendimi koltuğa bıraktım. Ardından gözlerimi salonda gezdirmeye başladım.
Küçük bir salonumuz vardı. Krem rengi, spor ; ikisi tekli kalan biri de üçlü olacak şekilde üç koltuğumuz vardı. Salonumuzun tam ortasında siyah bir sehpa , tam karşısında da duvara montelenmiş ikinci el bir televizyon vardı. Anlayacağınız salonumuzda yaşantımız gibi sade ve sıkıcıydı. Amma velakin biz, yani ben ve Simay bu sıkıcı ve sade odamızdan ve hayatımızdan memnunduk elbet.
Oturduğum koltuğun çökmesi ve kafama inen darbe ile sağıma döndüm. Karşımda gördüğüm görüntü resmen altıma işememe sebep olacaktı. Büyük bir çığlık koyverdim."Aaaaaaaaaaa!" . Koltuktan zorla kalkıp kaçmaya çalıştım. Tabi sadece çalıştım. Odanın yarısını kaplamış olan orta sehpamız olmadık yerde karşıma çıktı ve yeri öptüm. Haklısınız, cidden çok sakarım.
Arkamdan gelen kahkahalarla zorla kalkıp koltuğa oturdum. Doruk , elinde daha demin beni korkutan iğrenç maske ile bana bakıyor ve sırıtıyordu. Tam ağzını açmış konuşacağı sırada önce davranıp konuşmaya başladım." Ya siz manyak mısınız? Ne diye zebani gibi çıkıyorsun karşıma maske ile . " Cevap verme zahmetine girmek yerine kolunu omzuma atıp beni göğsüne bastırdı. Maskeyi tuttuğu eliyle de maskeyi bir kenara bırakıp saçlarımı karıştırmaya başladı . Kendimi zorla , Doruğun kaslı kollarından ayırdığımda gülümsedim. Her ne kadar beni sinirlendirseler bile onlarla küs kalamıyordum işte.
Gözlerimi Doruğun yüzünde gezdirmeye başladım. Çok iyi çocuktu doruk. Üniversitede tanışmıştık kendisiyle. Yeşil gözleri ve siyah saçları vardı. Ve cidden alıcı gözüyle baktığımızda baya baya yakışıklıydı. Arkadaş grubumuzunda en ama en oburu ve espiritueliydi . Anlayacağımız yakışıklı bir şaklabandı.
Midem guruldayıp isyan bayrağını havaya kaldırınca gözlerimi doruktan çekip ayağa kalktım. Düşmemin etkisiyle ağrıyan bacaklarımı umursamayıp hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Mutfaktan gelen nefis kokular ve mutfak masamızda gördüğüm mükellef kahvaltı sofrası ile sırıttım. Sanırım şanslı günümdeydim. Ya da günümün şansı yeni başlamıştı. Tezgahta domates doğrayan Simay ve Furkan çiftinin yanına gittim. Çift dediğime bakmayın ikizlerdi ikisi . Simay'ın yanağını öptüm. Furkanın ise omzuna yumruk atıp salatalıktan bir tane ağzıma attım.
"Hoşgeldin kanka. Yürü şu şaklabanı çağır hadi. Kahvaltıya oturalım."diyen Simay'a kafa sallayıp Doruğu çağırdım. Sonra kimseyi beklemeden masaya oturup bir yumurtadan bir peynirden yemeye başladım. Diğerleri de sofraya oturunca müthiş aile kahvaltımız tamamlanmıştı.
Kahvaltımız bittikten vesofra toplandıktan sonra bizimkilere uykumun olduğunu söyleyip doğruca odama gittim. Dün yatağımın üzerine bıraktığım pembe kalpli pijama takımımı giyip yattağıma yattım. Uykum beni sıcacık kollarında esir alırken bu kadar bile dayanabildiğime şükrederek uykuya daldım.
****
Çapaklanmış gözlerimi ovuşturup kafamı yastığımdan kaldırdım. Uyumadan önce komodinimin üzerine bırakmış olduğum telefonumu elime aldım. 15.30 'du saat. Her ne kadar uyumak istesemde içime işleyen bu isteği bastırıp yatakta oturur pozisyona geçtim. Komodinimin üzerindeki resme takıldı yine gözlerim. Ah, neden buraya koymuştumki o resmi. Boşvermeye çalışarak ayağa kalktım. Dışarıdan felaket derecede ses geliyordu. Ve ben kimin bunu yaptığını deli gibi merak ediyordum.
Kaplumbağayı aratmayacak kadar ağır adımlarla odadan çıkıp salona ilerledim. Evet, daha gözümün çapağını bile temizlemeden salona gittim. Hoş, gözümde çapak olmazdı ama.
Salonun kapısından girip yüzümü çevirdiğim anda duyduğum ama ne zamandır hasret kaldığım o müthiş sesi ve hayranı olduğum gülümsemeyi görünce gözlerimi ovuşturdum.
Bu o muydu?
Sence kim? Neyse uzatmadan yeni bölüme geçelim. En yakın zamanda gelir sanırım. Bu arada tüm okurlarıma bu hızlı okur artışı için selamlıyor ve anti sulu öpücüklerimi gönderiyorum.
Vote yorum unutmayın.sağlıcakla ve sevgicekle kalın.😊😊😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anonim:bir Taksici Masalı
HumorEmrecan: Simay'ı tanıyorsun yani. Anonim: Evet. Zaten numaranı ondan çalmış olma ihtimalim çok yüksek. Emrecan: Hırsızlıkta yapıyorsun. Anonim: Onca lafımın içinden buna mı takılıdın ,amk?hdbrjgofnltl. Anonim: Ne hâle getirdin beni görüyor musun Al...