Bölüm 2 Kayıp Denge

45 3 2
                                    

("Sessizce olanları izlemek hayat değil midir?Bu akışa mani olmak sadece olacakları değiştirir.Ancak değiştiremezsen sen değişirsin.")

Odamdan çıkarak çıkışa doğru gidip doğal ve sade görünümlü;çiçeksiz,geniş bahçesi  olan 2 katlı 1. Katı kullanılmayan binanın merdivenlerinden indim. Taşlı yolları takip ederek laboratuvarın yolunu gözledim.
Kendi kendime,
"Bu sene de çiçekler açacak gibi görünmüyor."

Uzun bir süre yola devam ettim.Hiçbir canlı belirtisi yok. Hayaletli kasaba gibi ölümüne sessiz. İçimde bir yerlerde tedirgin olduğumu hissediyorum. Ancak hislerimin yanıltıcı olması onları dikkate almamamı sağlıyor. Uzun bir süre sonra laboratuvara ulaşınca kapının önünde durup başımı göğe doğru kaldırıp  mırıldandım,
"Gökteki kuşları ne zamandan beri göremiyorum?" Ardından ileri bir adım attım.

İçeri girdiğim anda iri, donuk yüzlü bir görevli yerinden kalkarak beni deney odalarının yerine kadar götürüp yüzüyle kapıyı işaret etti. Ses çıkarmadan kapının yanında dururken ben odaya girdim. İçerisi dört bir yanı güvenlik kamerası olan geniş ve penceresiz bir odaydı. Odanın ortasındaki sandalyeye doğru yaklaştım.
Mikrofondan yüksek sesle "Merhaba Selin. Birkaç yıl süren tedavin nihayet sona erdi. Yakın bir zamanda, senin için hazırlanmış bir eve yerleşeceksin. Eşyaların çoktan hazır."
"Buna ihtiyacım yok." dedim.

Profesör sesini kalınlaştırarak,
"Ancak burada sadece hastalığın sebebiyle kalıyordun.Senin yaşındaki kız çocukları okula başlıyor ve seninde oraya gitmeni istiyorum."

Kısa bir sessizlikten sonra tekrar konuşma kaldığı yerden devam eder.
"Güzel, değer verdiğin eşyalarını toplamak için sana kısa bir zaman veriyorum. Güvenlik sana yeni evine kadar eşlik edecek."

Konuşma bitince sandalyeden kalkarak kapıya yöneldim. Kapının aralığından güvenliğin varlığını hissediyordum. Onun ruhu da diğerleri kadar solgundu. Sanki bir yaprağın giderek sararması gibi içinde hiçbir duygu yoktu. Daha çok öleceği günü bekler gibiydi. Bu bana birkaç sene önceki halimi hatırlatıyor. Gün ve gün sadece bununla yaşamak. Pek şaşırtıcı değil.

Sandalyeyi yana çevirdim ve bir ucunu tutarak kapıya doğru sürükledim. Ne de olsa bu kimseyi rahatsız etmez. Burada olan ölümler burada kalır. Benimde yaşarken onlara bir armağan bırakmam gerek değil mi?
Sandalyeyi kavrayarak kapının yakınındaki görevlinin kafasına hafifçe dokundum. Bu bile bir insanın ölümüne yetiyor, demek. Kafası parçalanarak etrafa yayıldı. En azından başka bir görevli bunu temizleyebilir ve yeri şüphesiz ki tekrar doldurulacak.Ancak yine de evime gitme mecburiyetindeyim. Aynı yoldan yürümeye başladım.

Tekrar evime vardığımda diş fırçası gibi bazı eşyaları toplayıp dışarı çıktım. Bahçede bahçıvan yoktu. Sanırım yine temizleme görevini üstlenmiş. Onun yerine ise çoğu görevli benim gelmem için sıra halinde duruyordu. Ancak onların ruhları öbür görevliye göre daha aydınlıktı ama bu pek bir şeyi değiştirmiyor. Onların yerini kolaylıkla başka birisi devralabilir. Bu da onları değersiz kılıyor.

Bir görevli kapıda olduğumu fark edip elindeki bilgisayarı bana doğrulttu. Karanlık bir ekranda onun sesi geliyordu.
"Lütfen şimdi daha fazla zorluk çıkarmadan arabaya bin Selin."
Bu ikna olmamı sağladı. Gerçekten de yer değişikliği oluyordu. Neden böyle bir şey yapıyorlar peki? Bu bilmediğim tek şey.

Kafamı onayladığımı gösterecek şekilde hareket ettirdim ve arabaya bindim. Yeni ev demek. Nasıl bir yer olduğunu merak ediyorum. Araba yavaşça hareket etti. Bir süre sonra dikkatim dağılıp dalmıştım. En azından bu kadarını hatırlıyorum. Kendime geldiğimde bir yatağın üstündeydim. Kıyafetlerim değiştirilmişti. Etrafa bakındım ancak hiç kimsenin varlığını sezemedim. Görünürde gizli kamera da yoktu. Yoksa gerçekten yeni bir ev mi? Hayır, neden böyle bir şeye ihtiyaç duysunlar? Bu bir yanıltmaca olmalı ama bunu kanıtlayacak bir bilgim de yok. Sadece durarak hiçbir şey yapamam. Etrafta gezindim. Burası kullanılmamış eşyaların bulunduğu bir yerdi. Buzdolabı tamamen dolu, televizyona kadar her şey eksiksizdi. Ardından kapı çalındı. Açtığımda daha önce hiç görmediğim bir şeyle karşılaşmıştım.

Laboratuvar

Bir demet ışıkla aydınlanan zifiri karanlık bir odada, baygınca uzandığı zeminden kalkarak kendi kendine "Kahretsin! Başım çatlayacak gibi." diye söylendi. Bilincini kazanmak için yanağını çimdikleyerek ardından da etrafını süzdü, "burası kobay odası değil... ben neredeyim?" Ve durgun gözlerini, oturduğu köşeden karanlığa dikti. "Şu kahrolası herif!" dedi, yumruk yaptığı elini sıkarak. Ani bir baş ağrısıyla birlikte birden bir çocuk sesi anımsadı,

-Salı, senin sorunun bu, gerçeklerle oynamak. Buradan  çıkamayacağın gibi...

Elleriyle saçına asılarak "sadece lanet bir rüya! bir rüya, rüya..." diye koridorlarda yankılanan sesi, sessizliği bozarak dışarıya kadar inledi ve ses duvarlardan daha da incelip yok olduğunda odada tekrar sessizlik hüküm sürdü. Kendisini sakinleştirip odanın duvarlarına tutunarak ışığın kaynağına ilerledi. Işığın geldiği küçük deliklerden dışarıya bakarak,
-Aman Tanrım! Burası... Buradan dışarısı görünüyor!

Dışarıda sade bir bahçe ve etrafında ki birçok görevli sıra halinde duruyordu. Dışarıdaki bir çocuk duvarın önüne geçip oradan beni seyrediyordu. "Merhaba abla orada ne yapıyorsun?" dedi içerideki kobayı izlerken. 

Kobay:
-Sen!

Çocuk gülümseyerek kobaya döndü "Ne kadar komik! Bir ölü konuşamaz ki değil mi Salı?"

Yazar Notu: Laboratuvardan sonrasını 3. bölümde kullanacaktım ama şanslısınız ekleme yaptım. Tamam tamam vurmayın bunun için 3. bölümü daha fazla düşüneceğim ve eksilen yer adına biraz daha uzun tutmaya çalışacağım. Peki sizce olmuş mu?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Düş KapanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin