Merhaba bu kitabı 2018 yılında yazmaya başlamıştım, bazı olaylardan dolayı kitaba ara vermem gerekti. Eskiden kitabımı okuyan arkadaşlar bazı değişiklikler yapıp kitabımı yeniden yazmaya devam edeceğim. Umarım severek okursunuz. Kitap hakkında fikirlerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim. Okumaya başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz. İyi okumalar :)
(Yanlarında * işareti olan kelimeler bölümün sonunda açıklanmıştır.)Önümde duran bir insanın sığabileceği kadar büyük olan donma kapsülüne dikkatle baktım. Bu kapsülde 500 yıl boyunca uyumak yeni bir galakside, yeni bir gezegende uyanmak için değer miydi?
Değerdi sanırım...
"İlk önce Ayla girsin."
Ablam donma kapsülüne benim uyuduğumu görmeden girmek istemiyordu. Kararsız olduğun için onlarla yeni gezegene gitmememden korkuyordu. Abim gözlerini devirip kolunu omzuma attı.
"Tamam ilk önce Ayla uyutulacak. Hadi meleğim.."
Abim gözlerimin içine sıcacık bakarken kafamı boynuna sokup kokusunu içime çektim. 500 yıl boyunca bir daha bu kokuyu duyamayacak, sıcaklığını hissedemeyecektim. Elimde sadece ölüm soğukluğu olacaktı. Ashley ve Louis adındaki iki doktor sabırsızca bize bakarken üzerimdeki hırkayı çıkartıp abimin eline bıraktım. Kapsülümün kenarındaki 'unimportant'* yazısını gördükçe gitmek anlamsızlaşıyordu. Ben onlar için önemsiz, sırf önemli bağlantıları var diye yeni gezegene gitme fırsatı elde etmiş biriydim. Kafamı kapsülden kaldırıp dikkatle içine oturdum. Metal kaplamanın içini beyaz süngerimsi kumaşla kaplamışlardı. En azından 500 yıl boyunca yatacak olan kıçımı düşünmüşlerdi. Teşekkürler AB yetkilileri.
"We beginning."*
(Doktorlarla konuşmanın devamı aslında ingilizce olarak yapılıyor. Onlar türkçe bilmiyor.)
Ashleyin cılız sesi ile derin bir nefes aldım. Kalbim gümbür gümbür çarparken sakin olmaya çalıştım. Stresten karnım ağırmaya başlamıştı.
"Rahatlamaya çalış korkacak bir şey yok, senden önce 476 kişiyi uyuttuk artık profesyonel sayılırız. Emin ellerdesin endişelenme." Louis sağ kolumu tutup damarımın üzerine pamukla baskı uygularken dediklerine odaklandım. Evet rahat olmalıyım altı üstü 500 yıl boyunca uyuyacağım abartacak bir şey yok. Tanrım bu manyakçaydı. Kalbim giderek hızlanmaya devam ederken Louis elindeki demir şırıngayı damarıma soktu ve sıvıyı enjekte etti. Damarlarımda kan yerine kızgın lav akıyordu sanki, bu nasıl bir ilaçtı böyle? Ashley demir kabın içindeki hapları bana uzatırken canımın acısını umursamamaya çalışıp hapları elime aldım ve ağzıma attım. Su içmeden zor zor yutarken göz yaşlarıma hakim olmaya çalışıyordum neden bu kadar acı vericiydi bu işlem?
"Uzan lütfen." Louis omzumdan beni yavaşça itip kapsülde yatar hale getirdi. Kafamı ablama doğru çevirip endişeyle yüzüne baktım. Bir sorun olmayacaktı değil mi? Yanıma yaklaşıp saçlarımı düzeltti.
"Merak etme bir tanem her şey iyi olacak yeni yuvamızda birlikte olacağız. Endişelenme." Alnıma öpücük kondurup bir kaç adım geriye gitti. Ne olduğunu anlamadan Ashley bacağımdaki damarımdan ilaç enjekte etti.
"Ağzını aç lütfen." Ağzımı yavaşça açarken Louis başımın arkasına geçti ve elindeki uzun boruyu ağzımdan içeriye boğazıma sokmaya başladı. Nefes alamıyordum. Bir kaç dakika dayanmaya çalışsam bile artık tüm gücüm tükenmek üzereydi. Bunu neden ben uyanıkken sokuyordu? Elini tutup ağzımdan çekmeye çalışırken abim ellerimi Louisden uzaklaştırdı. Oksijensizlikten gözlerimin önünde siyah noktalar belirirken gözümden akan göz yaşlarımın tenimde bıraktığı izi hissedebiliyordum. Bilincimi kaybetmek üzereyken oksijenin ciğerlerime dolmasıyla kendime geldim. Lanet olası Louis. Sinirle yüzüne bakarken konuşmaya çalıştım. Ağzımdaki boru yüzünden konuşamıyordum bile.
"Sakin ol işlem neredeyse bitti." Ashley elindeki minik şişeyi gözlerime yaklaştırıp içine ilaç damlattı.
Tıp... Tıp...
Son kez yanımda duran abim ve ablama baktım. Bir daha 500 yıl boyunca onları görmeyecektim. Gözlerimim önünü siyah baloncuklar kaplarken kendimi karanlığa teslim ettim.
°°°°°°°°°°°°°°°
Tick tock tick tock tick tock tick tock...
Saatin ilerleme sesini mi duyuyorum? Yoksa bu sesler kalp atışlarım mi? Emin değilim. Kendimi zamanın içinde sıkışmış gibi hissediyorum.
Arabayı süren babama bakıp sevinçle gülümsedim. "Babacığım daha ne kadar kaldı?"
"Az kaldı meleğim. 15 dakika sonra oradayız." Yanaklarını şişirip ofladım.
"Daha çok varmış baba." Annem arkasını dönüp önüme gelen kızıl kıvırcık saçlarımı geriye attı. Yanağımı okşayıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Ama sen böyle sabırsız olursan abin ve ablan bizi yanında istemeyebilirler." Endişe ile büyük bal köpüğü rengi gözlerimi büyütüp kafamı hızla sağa sola salladım.
"Tamam anneciğim sabırlı olup bekleyeceğim hem zaten az kalmış ki.."
Babamla annem bana gülerken aniden öne doğru savrulmamızla çığlık attım.
Anılarımın içine sıkışmıştım. Artık uyanmak istiyorum. Ruhum bedenimin içine hapsolmuş gibi. Anılar birbirine karışıyor güzel olanlar kabuslarımla birleşiyordu. Bazen kapsüle girmemin üzerinden bir iki dakika geçmiş gibi olurken bazen de 3000 yıl geçmiş ve uyanamamış gibi hissediyorum. Delirmek üzereyim... Tamamen uyumak ya da tamamen uyanmak istiyorum. Kâbus görmek istemiyorum.
Tıshhhhhhh...
Donma kapsülün mü açılıyor? Yoksa yine bir kâbus mu görüyorum bilmiyorum ama eğer vardıysak umarım uyanırım. Bedenimin içine tıkılı kalmak istemiyorum. Oksijeni ciğerlerime çekmek ve kalbimin atışlarını duymak istiyorum. Abime ve ablama sıkıca sarılıp sıcaklıklarını hissetmek istiyorum. Dünyayı özlüyorum... Doya doya havayı ciğerlerime doldurduğum zamanları özlüyorum. Sonbahar zamanları yere dökülen turuncu - sarı solmuş yaprakların üzerine basmayı, o hışırtı sesini duymayı istiyorum. Ama bir daha dünyaya gidemeyeceğim. O muhteşem deniz manzarasına bakıp tuzlu suyun kokusunun burnumun içini yakmasına izin veremeyeceğim.
"Neden hala daha uyanmadı?" Ağlamaklı kadın sesi kulaklarımın içini doldururken gerçek mi yoksa hayal mi duyuyorum emin değilim.
"Sanırım beyin hücreleri zarar görmüş. 18 yaşında bir gençken ve gelişimini tam tamamlamamışken dondurulduğu için olabilir. Normalde bizim gibi 5 ay önce uyanması gerekiyordu."
Sıcaklık... Bu soğuk kapsülün içinde yattığım süre boyunca hiç hissetmediğim şey. Sanırım uyanıyorum çünkü sıcaklığı iliklerime kadar hissediyorum.
"Ne yapmamı gerek? Nasıl uyanabilir?" Bir erkek konuşurken endişe ile bağırmak istedim. Ben buradayım! Sizi duyuyorum!! Beni bedenimin içinde sıkışmış olarak bırakmayın! Lütfen.. Kurtarın beni...
"Elimizde olan aletlerle test yapamıyoruz. BONVOYAGE inerken neredeyse tüm teknolojik makineler zarar görmüş bir çoğu çalışmıyor. Hepsini yeniden tamir ettikten sonra ancak bir şey söyleyebilirim. O zamana kadar uyumaya devam etmesi gerekiyor."
Doktor olduğunu düşündüğüm adam ümitsizce konuşurken ayağa kalkmak için kendimi zorladım. Lanet olası kalbim at, hadi at! At lütfen.. Yaşamak istiyorum. Ölmek, bu bedenimin içine sıkışıp kalmak istemiyorum. Yüzümde hissettiğim dokunuşlarla ruhum adeta uyuşurken gözlerimi açmaya çalıştım. Evet yaşıyorum... Yaşıyorum. Hissediyorum, ölmüş olamam hissediyorum.
"Benim minik meleğim. Seni bizle gelmen için zorlamamalıydım. En azından dünyada uzun bir ömrün olurdu, yaşayabilirdin. Beni affet..." Ablamın sesi kulaklarımı adeta delip geçerken yanağımda hissettiğim ıslaklıkla neler olduğunu anlama çalıştım. Hissediyorum, düşünüyorum ama uyanamıyordum. Neler oluyor?
🌙🌙🌙
Unimportant: önemsiz
We beginning: başlıyoruz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REVİVAL
Science FictionTick tock tick tock tick tock tick tock... Saatin ilerleme sesini mi duyuyorum yoksa kalp atışlarım mi emin değilim. Kendimi zamanın içinde sıkışmış gibi hissediyorum. Yine bir kâbus mu görüyorum bilmiyorum ama eğer vardıysak hemen uyanmak istiyorum...