Merhaba 😊 okumaya başladığınız saati buraya yazabilirsiniz. İyi okumalar, yorumlarınızı eksik etmeyin. Sizi seviyorum 💕
AYLA
Ne kadar zaman geçti? Kaç yıldır uyuyorum bilmiyorum... Bilmiyorum! Artık bu donma kapsülünden çıkmak istiyorum. Yaşamanın nasıl bir şey olduğunu unuttuğum bu süre içerisinde en son hissettiğim şey yüzümdeki ıslaklık ve tenime değen dokunuşlardı. Hayal ürünüm olduğunu düşündüğüm o kötü rüyaları artık görmüyordum. Sadece sonsuz sessizlik ve ben vardık. Uzun zamandır rüya görmüyordum, belki de bu anım bir rüyaydı. Artık doğru düzgün düşüncelerimi toparlayamıyordum.
Gözlerimi yavaşça araladım. Etrafımdaki yoğun dumandan gözlerim yanarken annem ve babama baktım. Babamın başı direksiyona düşmüş annemse yana doğru savrulmuştu. Neler oluyor? Neden annem ve babam hareket etmiyor? Emniyet kemerimi söküp arabanın kapısını açtım. Bağırma ve korna sesleri kulaklarımın içini istila ederken tanımadığım bir amca hızla yanıma gelip beni kucağına aldı.
"İyi misin yavrum?" Gözlerime endişe ile bakan yaşlı gözlere bakışlarımı diktim. Bu amcada kimdi? Neden bana iyi olup olmadığımı soruyordu ki? Ben iyiydim.
"İyiyim amca fakat annem ve babam hareket etmiyorlar onlara ne oldu?" Gözlerim dolu dolu olurken göz yaşlarım yanaklarımdan tek tek düşmeye başladı.
"Yok bir şeyleri yavrum sadece uykuları gelmiş." Ama... Ama daha demin gülerken nasıl olurda hemen uyuyabilirlerdi ki hem annem beni öpmeden uyuyamazdı.
Ambulans sesleri... Bu yalnızca yaralı olan insanlara yardım etmek için gelen doktorların bindiği arabaydı. Fakat biz yaralı değildik. Değil mi? Amca hızla arkasına dönüp beni ambulansa doğru götürdü.
"İyi misin minik kız?" Sarı saçlı hemşire abla beni kucağına alıp arabanın içindeki sedyenin üzerine oturturken aniden duyduğum yüksek ses ile kulaklarım uğuldamaya başladı.
BOM...
Gözlerimin önünü kıpkırmızı alevler sararken korkuyla annem ve babamın da içinde olduğu arabamıza baktım.
ENİRYT
Derin bir nefes alıp 800 yıldır uyuyan ve uyumaya devam eden Dea Tacita'ya yani Aylaya baktım. Beni büyülüyordu. O ölü olamazdı yoksa onun gibi yıllardır uyuyan bir kadından etkilenemezdim. Donma kapsülünün kapağını açmak için yanında bulunan kırmızı tuşa bastım.
Tısssss...
Elimi yumuşak kızıl saçlarına uzattım. ANTEVORTE'de hiç görmediğim bir renkte olan saçlarına dokundum, yumuşacıktı. Arkama dönüp masanın üzerindeki küçük cam çubuğu elime aldım. Dea Tacitanın dudaklarını aralayıp dilinin üzerinde çubuğu gezdirdim. Dolgun dudakları sanki bir an hareket eder gibi olmuştu. Sanırım saatlerce çalıştığım için kafam karışmaya başladı. Çubuğu geriye çekip ışığa tuttum ve cam tabağın içine geri bırakıp yanında duran iğneyi aldım. Dea tacitanın sol kolunda olan damarına batırıp geriye çektim. Kanı koyu morumsu siyahımsı bir rengi almış daha da koyulaşmıştı. İğneyi test etmek için masanın üzerindeki demir kutunun içine bıraktım.
Tochk...
Ses kulaklarımı istila ederken arkama dönüp Dea Tacitaya baktım. Bacakları dümdüz dururken şimdi sağ bacağı yan dönmüş ve biraz yukarıdaydı. Ben bacağına hiç dokunmamıştım. Burada başka birisi olmadığına göre kendi kendine yapmış olmalıydı. Ama nasıl?
800 yıl boyunca uyurken, kalbi atmazken, hiçbir şekilde yaşamsal özellik göstermezken kendi kendine bacağını oynatamazdı.
Dea Tacita... Yanına yaklaşıp bacağını düzelttim. Eğilip dikkatle yüzüne baktım. Bembeyaz teni, kızıl kaşları ve upuzun o kızıl kirpikleri, pembe dolgun dudakları, çenesindeki gamzesiyle tam anlamıyla çok güzeldi. Güzeldi... Fakat yanağındaki ıslaklıkta neyin nesiydi? Hemen arkamdaki masadan yeni bir cam çubuk alıp yanağına sürttüm ve kutuya bıraktım. Yeşil yanan tuşa basıp donma kapsülünün kapağını kapattım.
Ayda bir kez Dea Tacitaya testler yapardım. Ama sonuç hep aynıydı. Kanındaki hücreler yaşıyor, hareket ediyor fakat kalbi atmıyordu. Yaşamsal bir fonksiyon göstermiyordu. Yaklaşık 2 yıldır onun doktoruydum ve ilk defa bugün sanırım bacağını hareket ettirmişti. Masadaki cam tabağı alıp küçük test makinesinin içine çubuğun üzerindeki ıslaklıktan bıraktım. Birkaç saniye sonra analiz bittiğinde ise bunu yapması imkansız olan donma kapsülündeki Dea Tacita'ya baktım. Sessizliğin tanrıçası biyolojik olarak ölürken ağlayabilir miydi?
"Alyes bağlantı kurmak istiyor, Alyes bağ.." kulağımın içinde yankılanan robotik kadın sesi ile bakışlarımı Dea Tacitadan bakışlarımı çektim ve kulağımın içindeki çipe dokundum.
"Bağlantıya izin ver." dedim ve test kayıtlarını veri tabanına aktarmaya başladım.
"Eniryt hemen acile gelir misin? Bir kaza olmuş yardımına ihtiyacımız var." Alyes endişeli ve hızlı şekilde konuşurken işimi bırakıp hemen acile yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REVİVAL
Science FictionTick tock tick tock tick tock tick tock... Saatin ilerleme sesini mi duyuyorum yoksa kalp atışlarım mi emin değilim. Kendimi zamanın içinde sıkışmış gibi hissediyorum. Yine bir kâbus mu görüyorum bilmiyorum ama eğer vardıysak hemen uyanmak istiyorum...