Ertesi gün ilk iş olarak Kate'in odasının kapısını çaldı. W.P.'nin Personel Sorumlusu Arzu Mey'in isteğini garipsemişti. Çünkü o kadar fırsat varken, 2 saatlik geçmişe yolculuk isteği tuhaf gelmişti.
"Yalnız" demişti Kate, "Şunu söylemem gerekiyor ki bu bir hologram yolculuğu olacağı için geçmişe herhangi bir müdahelenizin olması mümkün değil. Sadece izleyici olacaksınız. Kişilerle iletişim kurma gibi bir lüksünüz olmayacak"
Kabul etmişti. Hatta bir an evvel bu hakkını kullanabilmek için can atıyordu. Bu yüzden de Kate'in bu teklifi ne zaman kullanmayı istediğine yönelik soruya:
"Bugün öğle arasında" demişti.
Kate de "Zamanda Hologram Yolculuğu" prosedürleri için yetkililerle bir görüşme yaptıktan sonra kendisiyle irtibata geçeceğini söyledi. Arzu Mey, sıkıcı satış sözleşmeleriyle geçirdiği 1 saatlik vaktin sonrasında Kate'in masaüstü hologram çağrısını kabul ederek beklediği cevabı aldı.
"Tamam" demişti Kate. O gün öğle arası için hiçbir sorun yoktu. Hatta bu paketin programcıları tercih edilmeleri ve yolculuğun bir kez daha test edilecek olmasından dolayı çok memnun olmuşlardı. Arzu Mey, tam kendisine verilen saatte "Zamanda Hologram Yolculuğu'na" başlayacağı odanın kapısının önünde hazır bulundu. Üzerinde beyaz önlükler bulunan W.P'nin 5 bilim adamının ameliyata hazırlanan doktorlar gibi kendisini beklemelerinden dolayı ise epey bir heyecanlandı. Tatil sözleşmesini imzaladıktan sonra birkaç teste tabi tutulan muhasebe müdürü, bu esnada beyninin içindeki film şeridine takılı kalıp, yığınla anının orta yerine kendini bırakıverdi. 20'li yaşlardaki halini görecekti ki bu mucizevi bir şeydi. Kimbilir o günlere dair neleri neleri hatırlayacaktı bu sayede. Bir kez daha doğru karar verdiğine kanaat getirdi. Aslında kızı Selin'in doğduğu günü de seçebilirdi. Çünkü o gün de hayatının en mutlu günlerinden bir tanesiydi. Selin'in yumuk yumuk elleriyle bir kez daha görebilmek harika olurdu. "Bir sonraki tercihimi de o günden yana kullanırım nasıl olsa" diyerek yaptığı seçimden dolayı hayıflanmadı. Göğsünün üzerindeki isimlikten adının Harry olduğunu öğrendiği genç bilim adamının dünya haritasını gösteren saydam masayı işaretiyle de irkildi. Harry Emerson, Arzu Mey'in gitmek istediği noktanın koordinatlarını belirlemeleri için haritayı parmakları vasıtasıyla büyüttü. Önce Türkiye'yi ardından İzmir'i daha sonra Alsancak'ı işaretledi. Sonrasında da sağ alt köşedeki yeşil tuşa basarak Alsancak'ın 14.02.2012 yılındaki durumunun krokisini yansıttı. Arzu Mey, gitmek istediği noktayı tahmini bir şekilde söyledikten sonra Emerson, yeşil tuş vasıtısıyla tam orayı bir kez daha tıklayarak büyüttü. İşte şimdi Kordon'daki kafetaryalar isimleriyle birlikte tam karşısındaydı. Arzu Mey, o gün Ozan'ı son gördüğü cafeyi ömrünün sonuna kadar unutmayacağını biliyordu. Harry Emerson'a "Biraz sola. Şimdi sağ. Yaklaşır mısınız? Tekrar sol" gibi direktifler vererek adı Damla35 olan cafeyi buldu. Kalbi küt küt atmaya başlamıştı. Harry Emerson, cafeyi bu kadar kolay bulmaları sebebiyle:
"Hafızanız müthiş. 30 yıl önce gittiğiniz cafenin yerini bu kadar çabuk bulabilmenize şaşırdım doğrusu" dedi.
Arzu Mey ise bu övgü dolu sözleri, gözlerini haritadan çekmeden, "O günü ve orayı unutmama imkân yok." diye yanıtladı.
Harry Emerson, cümlesine devam edecek sandı ama Arzu Mey'in gözü son sözlerinden sonra donuklaşmıştı. Sanki hologramından önce gitmişti geçmişe. Boş boş bakıyordu koca haritaya.
"Dilerseniz yolculuk odasına geçelim" dedi Harry. Arzu Mey, kendisine bir şey söylendiğini fark etti ama ne olduğunu anlayamadı. Bu nedenle de:
"Pardon, ne dediniz?" diye sordu anlamak için.
"Yolculuğa başlayabiliriz. Hazırsanız yan odaya geçelim."
"Ah! tabii ki. Afedersiniz. Dalmışım bir an."
Arzu Mey, tüm odaların rengi gibi gri olan yolculuk odasının kapısını araladığında şaşkınlığını gizleyemedi. Harita odası gibi küçük bir oda bekliyordu ama nerdeyse 4 katı kadardı. Yıllardır kendi odası ve patronlarının odası dışında başka bir odaya girmediğini fark eden muhasebe müdürü, yanı başındaki bu odaların içinde olan biteni fark edemediğinden dolayı cahilliğinden utandı. Kapının tam karşısında dev bir pervane ve bu pervanenin sağında ve solunda bir yığın keskin kenarlı cihaz bulunuyordu. Ve o cihazların üzerinde bir seferde şaşırmadan sayamayacağı kadar düğme vardı. Odanın tam ortasında ise geniş metal bir koltuk vardı ki onun da her iki yanında pervanenin çevresindekilere benzer düğmeler yer alıyordu. Yalnız koltuğun üst kısmının şeffaf bir zırhın içinde olduğunu fark eden Arzu Mey, görüntüyü bir boğa yılanının sindirimine benzetti. Sanki boğa yılanı koltuğun yarısını ağzına almış, tamamını yutmak için de kendisini bekliyordu. İçeride göz kararı saydığı 10'a yakın bilim adamı daha vardı. Diğer 5 bilim adamı ve kendisi de girince şimdi epeyce kalabalık olmuşlardı. Herkes bir şeylerle meşguldü. Kimisi duvardaki rakamları inceleyip, ellerindeki tabletlere kayıt yapıyor, kimi ise metal koltuğun kenarında bulunan tuşlarla birtakım ayarlamalar üzerine uğraşıyordu. Harry Emerson, Arzu Mey'in şaşırdığını fark etmişti. Ve bu onda saçma bir memnuniyet yaratmıştı. Genç bilim adamı, koltuğun hemen yanı başında yer alan çekik gözlü arkadaşına "Başlayabiliriz" dedi. O da koltuğun kumanda koluna benzer kısmına birkaç tuşlama yaparak alt taraftaki kelepçeyi açtı. Harry Emerson, Arzu Mey'e "Geçebilirsiniz" diyerek koltuğa oturmasını rica etmesinden sonra ise muhasebe müdürünün kalbi deli gibi atmaya başladı. İşte gidiyordu. 2012 İzmir'ine. Gençliğine. Daha da ötesi yıllardır çözemediği gizeme atılıyordu. Arzu Mey, koltuğa oturduktan kısa bir süre sonra boğa yılanı tam da düşündüğü gibi kendisini bütünüyle yuttu. Şimdi şeffaf zırhın içindeydi ve dışarıdaki sesleri duymuyordu. Dışarıdaki hareketlilik iyiden iyiye artmıştı. Hatta arada bir koşturuyorlardı. Onların bu panik hali Arzu Mey'i de panikletmişti. Ancak hemen başının üstündeki hoparlörden gelen sesle rahatladı.
"Merhaba. Ben Zamanda Hologram Yolculuğu Kılavuzunuz Joseph Bryan Rolston. Şimdi sizden bazı şeyler yapmanızı isteyeceğim. Lütfen öncelikle iki kolunuzu koltuğun kenarlarına koyun. Ve kıpırdatmadan bekleyin. Kollarınızı bileklerimizle sabit tutacağız. "Hazırım" dediğiniz andan itibaren 5 saniye sonra kollarınız sabitlenecek.
Arzu Mey, kılavuzunun dediğini yapmıştı. Ve dediği gibi "Hazırım" dedikten 5 saniye sonra her iki kolu üç demir bileklikle sarıldı. Peşi sıra bir dizi işlem daha gerçekleşti. Sırasıyla aynı işlemle önce boynu sabitlendi sonra da bacakları. Ardından da yukarından inen bir fanus başına geçirildi. Artık her şey hazırdı. Kılavuz yolculuk öncesi son kez konuştu:
"Birkaç dakika içinde "'Zamanda Yolculuk' programımız başlayacak. Bu yolculuk esnasında hologram kontrolü tamamen size ait. Ancak size denildiği üzere geçmişle hiçbir şekilde temas kuramayacaksınız. Ayrıca sizin bu yolculukta karşılaştığınız anlarla ilgili bizim bir bilgimiz olmayacak. Biz sadece sizi o zamanda 2 saatliğine tutacağız. Ve süre bittiği an tekrar zamanımıza dönüş yapacaksınız. İyi eğlenceler."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞIRANK
Science FictionAnılarının içinde sürüklenip duran Arzu Mey, geçmişe dönmek için bir fırsat elde eder. 2042'nin New York'undan 2012'nin İzmir'e dönecek olan Arzu'nun derdi hayatının en kötü gününe bir kapı aralamaktır. Yani sevgilisinin yitip gittiği vakte.