Bunu pnarSefer yazdı :D Daha okumadım şimdi okucam. Bu arada Gaia çıcığını Luke mitchell oynuyor. (benimkinde) pınarinkinde Robbie Amell. (echidna hakkındaki bilgileri ben pınara verdim. -_- hikayenin yarısını o yer kapladığı için emek hırsızlığı olmasın.)
not: Multimedia dakide stephan
19 mayısınız kutlu olsun.
keyifli okumalar....
Arkamı döndüğümde tahmin ettiğim gibi bir canavar olduğunu anladım. Korkunç ve ürkütücüydü yani. Ve elim kılıcımın olduğu yere doğru gitti. Daha doğrusu olması gereken yere.Harika diye söylendim. Asla işlerim iyi gitmiyor...
Kaçmak için etrafa bakındım. Kapının önünde şu şey... şu şey neyse işte tam önünde durduğu için gidecek tek bir yer kalıyordu. Pencere.
Cama doğru yaklaştım. ve canavara''hey kuş beyinli sersem birini mi arıyorsun?'' dedim. Anında dikkati buraya yöneldi ve bende gözümü kırpmadan camdan atladım.
Vuhuuu!Şansa bakın ki ilk kattaymışım-ilk katada parmaklık takmayan tek milletiz :D - Son gaz koşmaya başladım. Canavardan kaçmayı o kadar aklıma takmıştım ki önümdeki yolumu kesen yavşağı görememiştim. Bu yüzden mecburen -doğru tabir bu mu emin değilim- çocuğun sırtından doğru itekledim. Son anda dengemi sağladım ve ayağa kalktım.
O sırada yılan-kadın bana doğru yavaş yavaş geliyordu. Ya acelesi yoktu ya da yavaş haraket edebiliyordu. İkinci seçeneğin doğru olmasını umdum.
''Efsaneyi hatırlıyor musun?'' dedi arkamdaki ses. Ona döndüm.
''Ne efsanesi? Hangi efsane'' dedim.
O ise bana gayet rahat bir tavırla arkamı işaret etti ve
''Önce şunu halletsek nasıl olur?'' diye mantıklı bir soru yöneltti.
Sinirlenmeye başlamıştım''Aaa tabi bir kılıcın varsa önden sen buyur.''
Anında gözü kılıcımın kabzasının oraya kaydı ve kısa süreli bir endişe yaşadı yada içinden güldüğü için beni kandırmaya çalışıyordu.Bu sefer arkama döndüğümde canavar tam dibime doğru geliyordu.Bir günde ikinci harikam. Acaba üçüncüsü ne zaman gelicek? Ben bunları düşünürken arkamdan bir ses:
-Neyi bekliyorsun orda?Hadi kaçsana
-Ne? Tamam,anladım.
Ve koşmaya başladık.
Deniz kenarının oraya geldik ve biraz soluklandık.Aklım yavaş yavaş yerine geliyordu.
-Neden o şeyi öldürmedin? Gördüğüm kadarıyla kılıcın,elin ve ayağın var.
-Şey mi?
-Evet şey dedim sinirli bit tavırla sonra daha yumuşak bir sesle devam ettim:
-O şey de ne?
-O şeye Echidna denir.Yunan mitolojisinde yer alan çoğu canavarın annesidir. Tartarus ve Gaia'nın kızı olup, güzel bir kadın yüzüne ve sürüngen vücuduna sahiptir. Eşi Typhon ile Olimpos tanrılarına saldırmış ancak yenilmişlerdir. Bunun üzerine, tanrılar onları Etna Yanardağı'nın altında bir mağaraya hapsetmişlerdir.Echidna, tıpkı Kampe, Keto, Delphyne, Scylla ve Lamia (Sybaris) gibi bir "drakaina"dır, yani dişi "drakon"dur ki bu kelime ejder veya yılan anlamına gelir.
- Yani?
-Yanisi:Drakainalar mitolojide genellikle bir tanrı tarafından ya da yarı-tanrı bir kahraman eliyle ortadan kaldırılırlar. Birkaç istisna hariç, bütün drakaina'ların kafası, daha doğrusu belden yukarısı kadın biçimindedir. İntikam tanrıçası Nemesis'in hizmetkarı, Poine adlı cezalandırıcı drakaina ile kaynaklarda daha çok erkek olarak geçen Python ejderi bu genel kuralın başlıca istisnalarıdır. Poine'nin Roma mitolojisindeki karşılığı olan Poena, İngilizcedeki "pain" (acı), "punishment" (cezalandırma) ve "penalty" (ceza) kelimelerinin kökenidir. Benzer şekilde Python ejderi de Afrika ve Asya'da yaşayan zehirsiz, ama güçlü "piton" yılanlarının isim babası olmuştur. Mitolojik canavar Echidna'nın adı da bir hayvana verilmiştir. Yumurta bırakan memeliler sınıfına mensup, Avustralya ve Yeni Gine'de yaşayan, kirpi gibi dikenli karıncayiyenlere "echidna" (Türkçede "ekidne") denir.
-Başka?
-Birde heiodos thogene ekidnayı şöyle anlatıyordu:"Echidna tatlı yanakları ve pırıl pırıl gözleriyle yarı yarıya bir su perisidir, diğer yarısı ise nokta nokta derisiyle dev bir yılan biçimindedir. Kutsal yeryüzünün kimsenin bilmediği bir yerinde, toprağın altındaki gizli ininde çiğ etle beslenir. Oyuk bir kayanın altında, ama çok derinlerde bulunan mağarası, fani insanlardan olduğu kadar, ölümsüz tanrılardan da ıraktır. Nihayet tanrılar onun için muhteşem bir yuva belirlediler; ne ölümü ne yaşlılığı bilir, acımasız Echidna, şimdi Arima denen yerde, toprağın derinliklerinde kıvrılmış, tetikte bekler.''
-Orda efsaneden bahsetmiştin.Ne efsanesi?
-Efsane kısmını öğrenmiş olman lazımdı.Ama boşver zamanı gelince öğrenirsin.
-Belki zamanı bu zamandır?
-Ne kadar çabalarsan çabala sana efsaneyi söylemiyeceğim.Ama biraz daha kafamın etini yersen sana laneti anlatabilirim.
-Ne laneti?
-Hangi dünyada yaşıyorsun sen?İçimden her ne kadar kaç tane dünya tanıyosun demek istsem de konumuz oraya yönelirdi ve laneti duyamazdım.O yüzden susmaya karar verdim ve oda daha yumuşak bir ses tonuyla devam etti:
-"Yarı bedeni genç bir kızdı onun,
Güzel yanaklı ve gözleri fıldır fıldır,
Yarı bedeniyse bir yılandı korkunç,
Her yanı benek benek amansız bir yılan."
-İginçmiş. -Lanet ve efsanelerin işi budur;ilginç olmak.
Bu arada biz daha tanışmadık
-Ben Stephan.dedi.
Haklıydı daha tanışmamıştık ve burda yarım saatir şu Ekidna mıdır nedir ondan bahsediyoruz.
-Bende Alexis.Bu arada sen Athena'nın oğlu falan mısın? Yani efsaneleri kehanetleri lanetleri falan bilidiğine göre öyle olmalısın.
-Hayır.Ben Gaia'nın oğluyum.