Arkamdan gelen bir sesle irkildim. Bizim Halil'di. "Bu saatte burada ne yapıyorsun len?"dedi. Her zamanki lakayik tavrıyla. Ters ters baktığımın farkında bile değildi. Yine hafif demlenmiş sallana sallana bir yere gidiyordu.
Acıyorum aslında ona. Kimsesiz sersefil bir hayat... Birden gözümün önüne kendi hayatım geldi. Düşüncelerimden utandım. Ben kim oluyordumda bu rezil hayatımla ona acıyabiliyordum. Bu düşüncelerin vermiş olduğu sessizlikten korkmuştum. Halil'e dönüp:
"Sen nasıl alıştın ulan bu duruma?" dedim. O kocaman parlak gozleriyle beni süzdü. Yüzünü buruşturdu. Yanaklarına sanki bir nizamla dizilmiş, hayatın ona vermiş olduğu yükü gösteren kırışıklıklarına kadar fark ediyordum. Tam konuşacaktı ki birden yanımıza bir kadın yaklaştı. Ona sarıldı ve yürümeye başladı. Bir iki adım sonra arkasına dönüp manidar bir gülüşle bana baktı ve "İşte böyle."dedi.