{6}

119 15 46
                                    

Yazım veya mantık hatam varsa affola. İyi okumalar

Sabah alarmım çaldı. Kapattım ve yatağımdan kalktım. Elimi yüzümü yıkadım ve saate baktım. Dersin başlamasına 1 saat vardı. Oturma odasına ilerledim. Ona koltukta yatmamasını söylemiştim ama o yine de koltuğa gelmişti. Çok uzun olduğu için ayakları koltuğa sığmamıştı. Bu yüzden dizlerini karnına kadar çekmişti. Gülümsedim ve yanına ilerledim. Onu uyandırmak istemiyordum ama devamsızlık hakkının dolmasına 1 veya 2 gün kalmıştı. Sonradan daha acil durumlarda sıkışmasını istemiyordum.

Tam o anda kapı çaldı. Ne olduğunu anlamadım. Bu saate kim gelebilirdi ki? Bir daha çalınca Blake'in bu şekilde uyanmasını istemediğim için parmak ucunda koşarak kapıya gidip açtım. Karşımda Reece'i bulmayı gerçekten beklemiyordum.

Hiçbir şey söylemeden içeriye geçti ve oturma odasına ilerledi. Ben de peşinden ilerlerken neden burada olduğunu düşünüyordum. Oturma odasına geçtiğimizde eline gelen ilk yastığı aldı ve Blake'in kafasına fırlattı. Blake küfrederek uyandı ve birkaç saniye ne olduğunu anlamak için gözlerini ben ve Reece'in arasında gezdirdi. Ardından ise alaycı bir kahkaha attı.

"Anlaşılan burnunun kaynamasını istemiyorsun Bibby" dedi iğneleyici bir ses tonuyla. Ah yine başlıyorduk.

Gözlerini devirdi Reece. "Kapa çeneni ve beni dinle. Dün Paige'e ne söyledin bilmiyorum ama Ryan ve çetesi seni dövmek için hazırlanıyor. Eğer hala daha istiyorsan giderim ama bence ikimiz de ben olmadan bu işi halledemeyeceğini biliyoruz"

Reece'in söylediklerinin aksine ben yüzümde kocaman bir gülümseme ile zıpladım. İkisinin de odak noktası ben olduğumda ise ekledim. "Tıpkı eski günlerdeki gibi yani?"

"Kızım ağzımıza sıçacaklar neyin sevinci bu?" diye sordu Reece ama umurumda değildi. Sonuçta dayak yiyecek olsak bile beraber yiyecektik.

"1. Bu kadar sevinme çünkü sen hiçbir yere gelmiyorsun. 2. Sen de yaptıklarından sonra seni affedeceğimi falan sanıyorsan yanılıyorsun" dedi Blake gözlerini Reece ve benim üzerimde gezdirirken.

"Hayır ben de geliyorum" dedim kaşlarımı çatarak. Beni burada zorla tutamazlardı. "Evet evet. Dışarıdayım. Probleminizi halledin. Ben de en az hasarı alıp nasıl kurtulacağımızı düşüneyim" dedikten sonra dışarıya ilerledi Reece.

Blake ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Eğer bizimle gelirsen sen de arada kaynarsın ve zarar görmeni gerçekten istemiyorum" dedi gözlerini gözlerimden çekmeden. Yutkundum. Ama sen böyle bakarken ben sana karşı çıkamam ki.

"Ama Blake..." diye söze başlamıştım ki kaşlarını çatarak susturdu beni. Bu sefer ben ona yavru köpek bakışları atmaya başladım. "Söz veriyorum ne dersen onu yapacağım. Lütfen ben de geleyim..."

Derin bir nefes aldı. "Sözümden çıkmak yok o zaman?" diye sordu. Sevinçle başımı olumlu anlamda salladım ve kollarımı boynuna doladım. Kolları belimdeki yerini bulurken sadece öyle kalmayı diledim.

***

Okula girerken karşımızda çoktan dörtlü bir erkek grubu toplanmıştı bile. Paige ise onların hemen yanındaydı. Gözlerimi kısarak ona baktım. Gözlerimiz kesiştiğinde ikimiz de sadece gözlerimizle birbirimize olan nefretimizi kustuk.

Gözlerimi ondan çektim ve Blake'e baktım. Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Yüzünde her zamanki alaycı gülümsemesi vardı. Bu kadar güçlü olmayı nasıl beceriyordu?

Ryan bize doğru bir adım atınca Blake hızla beni kolumdan tutup arkasına geçirdi. Zaten deve gibi olduğu için hiçbir şey göremiyordum ve bu daha da can sıkıcıydı. Kafamı yan taraftan çıkardım ve olanları izlemeye başladım.

"Anlaşılan birisi bu günlerde fazla kaşınıyor" dedi Ryan gözlerini Blake'den çekmeden. Tek kaşını kaldırdı Blake. "Veteriner çağırmamı ister misin?"

Blake'in sorusu üzerine Ryan diyecek bir şey bulamamıştı. Bu da benim kıkırdamama sebep olmuştu. Tüm gözler yavaşça kıkırdayan bana dönünce Blake kolumdaki elini sıkılaştırdı.

Paige bir adım öne çıkıp Ryan'ın yanına geçince ben de kolumu Blake'in kolundan kurtarıp Blake'in yanındaki yerimi aldım. Tam o anda Reece sadece bizim duyabileceğimiz bir şekilde fısıldamaya başladı. "1,2 ve 3"

Bir anda çalmaya başlayan yangın alarmı ile herkes koşmaya başlamıştı. Blake kolumdan tutup beni kenara doğru çekerken Reece de hemen peşimizdeydi. Okul neredeyse boşalırken ve çoğu kişi bunu fırsat bilip dışarıya koşarken Ryan ve grubu ile aramıza fazlasıyla mesafe girmişti.

Sonunda şaşkınlığım konuşabilecek kadar geçtiğinde "Okulu mu yaktın?!" diye çemkirdim Reece'e. Sırıttı.

"Ben değil George yaktı." George'un ismini duyunca ikimiz de Reece'e döndük. George Amerika'da değil miydi?

Ona baktığımızı fark edince kafasıyla ileriyi işaret etti. Kafamı oraya çevirdim. George koşarak bize doğru geliyordu.

Sonunda bize yaklaştığında durup soluk almasına bile izin vermeden boynuna atladım. Ona sarılmak Blake veya Reece'e sarılmaktan kat ve kat daha kolaydı. Bu yüzden biraz fazla sarılmış olmalıyım ki "Dursana salak ölücem" dedi nefes nefese. Hızla kollarımı çektim. O ise birkaç saniye soluklandı.

Sonunda hepimiz birbirimize bakmaya başlamıştık. İçlerinde bir adım atabilecek tek kişi ben olduğum için "O zaman artık küs değiliz değil mi?" diye sordum. Hepimiz Blake'e bakmaya başladık bu sefer. Derin bir nefes aldı ve Reece'e "Sen biraz daha sürüneceksin" dedikten sonra George'a sarıldı.

Reece ise gözlerini devirip beni kolunun altına çekti. "Aman. Sanki çokta tınımda"

Gülmeye başladım. Bu tabloyu özlemiştim ve hiçbir şeye de değişmezdim.

Sleeping Beauty // B.RHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin