|2|

367 50 22
                                    

'Hazel, adamın bir suçlu olduğunu mu düşünüyorsun?'

Başımı sessizce salladım ve ardından ekledim.

"Öyle davranıyor. Davranışları geçtim kalın ve damgalı bir dosya buldum o gittikten sonra."

'Neden buluştuğunuz zaman ciddi bir şekilde konuşmuyorsunuz?'

Victory'nin dediği şey ile omzumu silktim.

"Umarım yanlış düşünüyorumdur."

Victory gülerek ellerini çırptı.

'Neden mesaj atmıyorsun?'

"Atmalı mıyım?"

Elini 'hadi' der gibi salladı. Gülerek sehpanın üzerinden telefonu aldım. Kilit ekranını açacağım sırada mesaj bildirimi geldi.

Merakla mesaja baktığımda Steve'den geldiğini gördüm.

Sarışın: a evet şey, sanırım kütüphanede bulusacağımız zamana kadar sessiz sedasız bekleyemeyeceğim.

Victory mesajı okuduktan sonra çığlık attı.

'Adam resmen hissetmiş ve önce davranıp mesaj atmış.'

Gözlerimi devirdim ve hızla bir mesaj yazmaya başladım.

Me; Lügatta buna 'özlemek' denir Steve. Ama yinede sen sessizce bekleyemeceğini sanmaya devan et!!

Mesajı gönderdikten hemen sonra gülen yüz ifadelerinden de yolladım.

Sarışın: O da bir seçenek ama kelimelerle oynamak daha eğlenceli...

Gözlerimi devirdim ve gülerek bir şeyler yazmaya başladım.

Me: Hala tam olarak kim olduğunu söylemedin.

Merakla yazacağı şeyi beklerken dudaklarımı kemirmeye başlamıştım. Acaba büroda gördüğüm dosya ile bir alakası var mıydı? Yoksa sadece isim benzerliği miydi?

Telefonun titremesi ile hızla ekranı açtım.

Sarışın: Pekala...
Sarışın: Yakışıklı ve sarışın Steve Rogers. Sende Hazel Sky olmalısın.

Nedense Rogers bana tanıdık gelmişti. Bu soyadı bir yerlerde duyduğumu hatırlıyordum.

Me: Ah benim süperkahramanım! Nerden bildin? Yoksa böyle özel güçlerin mi var.

Sarışın: Daha farklı özel güçlerim var.

...

"Evet Stacy, Steve Rogers hakkında ne bulursan. Önemli veya önemsiz. Topla ve getir bebeğim. Sana güveniyorum."

'Pekala. Bu iş bende. En fazla bir hafta içinde elinde olur.'

Stacy'e teşekkür ettikten sonra telefonu kapattım ve elimdeki dosyaları Bay Merkin'e vermek için kapıyı çaldım.

'Gelebilirsin.'

Kapıyı açtıktan sonra gülümsedim.

'Bay Menkin bunları imzalamanız gerekiyormuş.'

Gülümseyerek dosyaları elimden aldı ve okumaya başladı.

"Sadece Virgil demen yeterli Hazel. Gereksiz samimiyetsizliklere gerek yok."

Başımı sessizce salladım ve uzattığı dosyayı alarak odadan çıktım. Masama doğru yürürken koridorun sonunda gördüğüm kişi ile gülümsedim.

"Bay Stark, sizi burada görmek ne güzel. Umarım bir sıkıntı yoktur."

Gülümseyerek gözlüklerini çıkardı ve ceketinin iç cebine koydu.

'Seni görmek de çok güzel Hazel. Merak etme bir sorun yok. Sadece kişisel avukatımla aramızda bir anlaşmazlık çıktı ve yeni bir avukata ihtiyacım var.'

Hafifçe güldüm. Bay Stark, avukatları ile genellikle sorun yaşar ve soluğu burada alırdı.

"Bu sefer size nasıl yardımcı olabilirim?"

'Avukatım olur musun?'

Aniden gelen teklif ile tam deyimiyle dumura uğradım. Yaklaşık bir buçuk yıldır avukattım ve pek dava tecrübem yoktu.

"Bay Stark, tecrübesiz birini neden avukat olarak istiyorsunuz?"

Derin bir nefes aldı ve ellerini kaldırarak sıkıntıyla etrafına bakındı.

'Sendeki ışığı görebiliyorum Hazel. Bence uzatmadan imzaları atmalıyız.'

Gülümseyerek Bay Stark'ı onayladım.

...

'Bir işin yoksa bir kahve içmeye ne dersin? Hem iş hakkında daha detaylı konuşuruz.'

Cevap vermek için ağzımı açacağım sırada elimdeki telefon titredi. Merakla gelen mesaja tıkladım ve okumaya başladım.

Sarışın: Sanırım yarım saat sonra küçük bir randevumuz var. İşlerden aklından çıkmıştır diye düşündüm.

Kütüphane randevusunun tamemen aklımdan çıktığını fark ettiğimde ağlayabilirdim.

"Başka bir zamana ertelesek olur mu Bay Stark? Küçük bir randevum olduğu şimdi aklıma geldi."

'Ah siz gençler...'

Gülerek elini salladı ve arabasına binerek binanın önünden uzaklaştı.

Hızlı adımlarla kütüphanenin olduğu caddeye ilerledim. Geç kalmak istemiyordum çünkü merak ettiğim bir çok soruyu Steve'e sorma şansım olacaktı.

Kütüphanenin büyük kapısının önüne geldiğimde hızla içeriye girdim. İçerdeki görevli bana gülümseyerek kütüphane kartını uzattı. Kartı okutarak içeriye girdim ve o gün kitap aradığım rafa doğru ilerledim.

Rafın önünde kitaplara bakan iri, şapkalı bir adam görünce gülümsedim. Yanına ilerledim ve elini uzattığı kitaba elimi uzattım. Şaşkın bakışları beni bulduğumda gülümsedim.

"Pardon, lütfen siz alın kitabı."

Gülümseyerek kitabı yerine geri itti.

'Bugün kitap okumayacağım...'

Bölüm Sonu

Tatatatata ben geldim. Sınav haftasi yüzünden tarih kavramını yitirmiştim ve neredeyse bir haftadır bölüm atmadığımı fark ettim. Son düzeltmeleri yapıp hemen yayınladım umarım seversiniz...

Beng♡♡

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 29, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Library | Steve RogersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin