BÖLÜM 6

96 12 3
                                    

                             ***
Teneffüste Açelya'ya "Kanka ya çok bunaldım. Dışarı çıkalım mı?" dedim. O ise bana şok olduğum bir cevap verdi;

- Sefa, kanka arkadaşlığımıza ara vermek istiyorum.
-  Ne? Ne diyorsun sen Açelya! neden?
- Sefa, sabahki olayı görmedin mi? Seni doğru düzgün koruyamadım bile. Orada ağladım ben biliyor musun? Seninle dalga geçilirken, ben sana yardım edeceğime karşıma ilk çıkan apartmana girdim ve ağladım. Sonra kendimi toparlamaya çalıştım. Sırf senin için birinin ayıbını ortaya çıkarttım. Hak etti mi? Etti. Hak etmese de senin için değerdi. Ama ben sana karşı ,anca böyle küçücük şeylerde yardım edebilirim. Karşına daha kötü çocuklar çıkacak....

Bunu söylerken gözünden 1 damla yaş akmıştı. Onun o düşen gözyaşını görünce kendime hakim olamayıp kendi gözyaşı çeşmemin hiç durmaksızın akmasına izin verdim. Açelya'ya baktığımda  dudağını ısırıyordu. Sonra kendini toparlayıp yarım bıraktığı cümlesini devam ettirdi.

"O zaman ben ne yaparım. Sefa, bak kanka bütün bunlar senin için"

Almam için bana bir kutu uzatıyordu. Kutuyu tereddüt ederek aldım. Ve kutunun kapağını açtım. Gözüme ilk çarpan, küçük pembe bir not kağıdını aldım ve okumaya başladım. Notta şöyle yazıyordu:
      Sefoşummm.. sana sözel bir şekilde arkadaşlığımızı bitirmemiz gerktiğini söylemeyi beceremeyeceğimi önceden bildiğim için bu notu yazdım . Seni çoooooooooooooooooooooooooooooooooooooooook seviyorum ama bunu senin iyiliğin için yapıyorum. Benim için çok zor bişey ama inşallah becerebilirim sensizliği. Kendine iyi bak
  - Açelya, şakanın sırası deil kanka hadi çıkalım.
  - Hayır Sefa, üzgünüm ama bu şaka de...
Lafını bitiremeden koşarak sınıftan çıktı. O, ciddiydi. Benden zorla ayrılıyordu. Benim için benden vazgeçiyordu. Peşinden gitmedim, çünkü o, hep üzgün olduğunda yalnız kalmak isterdi. Herzaman yanında biryerlerde peluş oyuncakarını getirirdi. Sinirlendiğinde, üzüldüğünde, mutlu olduğunda oyuncağına sarılırdı. Muhtemelen şuan da tam olarak biryerlerde bunu yapıyor olmalıydı. Sınıftakiler başıma üşüşmüşlerdi. Açelya' nın verdiği kutuyu poşete koydum.

Evde , sessiz bir ortamda bakacağımı aklımın bir kenarına yazdım. Yokluğu hemen tenime işlemişti sanki. Tüylerim diken diken oldu. Aklıma çıkış geldi. Evlerimize aynı yolun üzerinden gidiyorduk. Hiç mi beraber yürümeyecektik? Hep kaçacakmıydık birbirimizden.
                            .....

Günün devamını anlamadım. Çünkü bütün gün boyunca Açelyasız ne yapacağımı düsünmüştüm. Ama mantıklı bir cevap bulamamıştım. Ne kadar da ani olmuştu. 3 senedir onunlaydım. Ben 9. Sınıfta , sınıftan ilk onun yanına oturdum. Tanışırken "Merhaba adım Açelya görünüşe göre artık beraberiz. Senin adın ne? Dediğinde biraz onu bekletmiştim. Aslında ne tepki verebilir diye düşünüyordum. Sonunda "Sefa" diyebilmiştim. Şaşırdığını belli etmemek için gülümsedi. Ama ben şaşırdığını anlamıştım. Çünkü adımı söylediğimde o güzel  kahverengi gözleri bir anlık açılmıştı. Diğerleri gibi  hem gözlerini açıp hem de ağzını yaya yaya  "Yok yanlış anladın herhalde. Erkek kardeşinin adını değil, senin adını sordum."dememişti. O gün kendime dedim ki;
Al işte aradığın arkadaş. Seni üzmeyecek, aksine güldürecek.

3 sene boyunca da böyle olmuştu zaten de ,bugün ne oldu anlayamadım.

Çıkış saati geldiğinde çantamı alıp hızlıca çıktım sınıftan. Ama Açelya daha hızlı davrandı benden. Onunla denk gelmek için merdivenleri hızlı hızlı iniyordum. İnerken birden tökezledim. Kendime gelmeye çalışarak tutunma yerlerinden destek aldım. Yolda yürürken istemsizce gözümden yaş geldi. Elimde Açelya' nın verdiği kutuyu tutuyordum. Yollara bakarak hüzünlendim.  Bu yolları daha önce hiç tek başıma yürümemiştim.

Açelya haklı mıydı? Hayır haklı değildi. Haksız da değildi. Açelya korkuyordu. Ve bu korkusunu yenmek için bensizliği tercih ediyordu. Beni de onsuz bırakıyordu. Yürürken etrafıma baktığımda, Açelya' nın evlerine giden sokakta olmadığını gördüm.Ve başka bir yol da yoktu. Yani kesin bu yoldan geçecekti ama o ne önümde ne de arkamdaydı. Açıkçası merak ettim.

Derslerin nasıl geçtiğini anlayamayan ben şaşırılmayacak bir durumda, yürüdüğüm yolun da nasıl bittiğini anlamamıştım. Evin önüne adımımı attığımda annemle Gizem' in ayakkabıları yoktu. Bu da evde yoklar anlamına geliyordu. Çantamdaki yedek anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. Direk odama girdim. Giyinip kitap okumaya başladım. Kitabımın kaldığım yerini açmamla, moralim -2 ye düşmesi bir oldu. Çünkü kaldığım sayfada da ana karakter en yakın arkadaşıyla kavga ediyordu. Kitabımı kapatıp rafına geri koydum. Sonra da çok yoruldum diye uzanayım dedim. Uzanmamla bir uyku isteği geldi ve gözlerimi karanlığa teslim ettim.

TUHAF TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin