Arayanın Sude olmasına rağmen telefonu açmayan Alperen'e Sude bu saatte boşuna aramaz seni dediğimde haklı olduğumu öne sürerek elinde ki telefon ile tekrar kendisini arayan kızı aradığı süreçte dışarı çıkarak nişanlım olacak gereksiz sahışı aradığımda güzel bir azar işitmeme rağmen laf sokarak telefonu kapatıp Alperen'in yanına çıktım.
Abimgilin evinde olan Özgür'ün evi basmasının, silahlı yaralanmayı anlattığı an Doğan'ın iyi olup olmadığını sordum ve iyi bir haber aldığımda rahatladım. İşte o an cevaplamak istemediğim o soruyu sordu.
"Sen neredeydin?" Dediği an yutkunarak telefonda konuşmak için çıktığımı söylediğimde kimin ile görüştüğümü soracağını düşünemedim. Alperen'i üzmekten korkuyordum fakat nedenini bilmiyordum. Kimseyi önemsemeyen ben şimdi yanımda hastane yatağında yatan adamı neden umursuyordum? Bilmiyorum. Sevgi bu muydu?
"Nişanlım," dediğim an kafasını benden çevirerek cama doğru baktığında burnunu çekmesi ile ağladığını anlamıştım. Onun her damla göz yaşı bu aşık ruhuma, sevgi dolu bedenime birer bıçak gibi saplanıyordu.
"Ama sevmiyorum. Doğan istiyor, onun arkadaşı sırf bu yüzden..." Dediğim an tekrar bana bakmaya başladı. O an bu an, ya söyle ya ebediyen sus Selen diyen içimden gelen deli iç sesi dinleyerek söyleyeceğim cümleyi gol atarcasına ortaya attım.
"Ben senden hoşlanıyorum galiba,"
Gülümsedi. Ben sizlere ömür. O ne gülümsemedir öyle diye düşündüğüm an söylediği cümle ile tam on ikiden kalbimi vurmuştu. Savaşı kaybediyorum. Tekrar ediyorum, vuruldum. Savaşı kaybediyorum...
"O da bir şey mi? Ben ilk görüşte aşık oldum. O düğünde, seni gördüğümi ilk andan beri rüyalarımı süslüyosun, o andan beri aşığım sana..."
Öküzün trene baktığı gibi bakakalmıştım. Ne cevap verebilirdim buna? Ne denirdi? Bilmiyorum... Duygularım bedenimi terk etmişti.
dediği an gülümseyerek biraz düşünür gibi yaparak kabul ettim.
Bana açtığı o minik yere sığdığım an bana sarıldı. Saçlarıma bir öpücük kondurdu ve bir süre sonra hareketsiz kaldığı için uyuduğundan emindim.
Kafamı biraz geriye çekerek onu izledim. Aylardır hayalini kurduğum adam şimdi yanımdaydı. Ve inanılması güç olmasına rağmen onun kollarında uyuyordum. Onu yakından incelemeye başladım. Kaşının hemen sağında çocukluğundan kalma, patlatılmış bir su çiçeği izi vardı. Teni o iz dışında bir bebeğin yüzü gibi kusursuzdu. Kaşlarını çok hafifte olsa alıyordu. Özenle dudakları pembeydi. Kırmızıya yakın bir pembeye benziyordu. Hemen üzerinde iki üç günlük sakalları vardı. Yeni traş olmuştu, belli oluyordu.
Bakışlarımı biraz daha yukarıya çıkardım. Göz kapakları mosmordu. Bunu gördüğüm an içimde ki korkuya engel olamadım. Yavaşça yanından çıkarak koşarak hastane odasının kapısını açtım. Koridorda gördüğüm ilk hemşireye olayı anlattığımda beni arkamızda elinde ki kağıtlara bakan doktora doğru yöneltti.
Yine aynı hız ile doktorun yanına vardığım an bir kez daha durumu anlattığım an aldığım cevap ile suratım asılmıştı. Tekrar odaya dönerek uzandığım yerde ki yerimi aldım.
Morarmaya başlayan dudaklarının üzerine baş parmağımı koydum. Kırk sekiz saat boyunca, yani uyuşturucunun etkileri geçene kadar hiç bir müdahalede bulunamayan doktorlara, sevdiğim adamı bu hale sokan abisine binlerce kez küfür ettim içimden.
Dudaklarının üzerinde ki parmağımı gezdirirken diğer dört parmağım onu takip etti. Elim ile sakallarını okşadım bir süre, sonra o sarıya yakın renkte ki saçlarına daldırdım elimi. Gördüğüm bir kaç beyaz tel ile gülümsedim.
Git gide morlaşan dudaklarına dokundum tekrar. Buz gibilerdi. Aklımdan geçen acaba göz kapaklarıda mı soğuk sorusunun cevabını bulmak için baş parmağımı gözünün üzerine koydum. Tenimin altında ki soğukluk beni bile üşütürken parmağımı kaldırmadım. Tenimin sıcaklığının altında ısınmaya başlayan teni parmaklarımın ucunda hissetmek, aşık olduğum adama bu kadar yakın olmak öylesine bir mücizeydi ki...
Parmağımı çektiğim an ısıdan kendi rengini alan göz kapağını gördüğümde gülümsedim. Diğer elimi sağ gözünün üzerine koydum bu sefer, bir süre sonra çektiğimde o da kendi rengini almıştı.
Dudaklarına kaydı gözlerim. Nasıl ısıtırım diye düşünürken aklıma gelen fikire lanet ederek Alperen'e yaklaşarak dudaklaımı dudaklarının üzerine koydum. Gözlerimin önünde ki görüntüye göre çok yakındık. Görmemek için gözlerimi kapatarak sevdiğim adamı öpmeye başladım.
Kaç dakika geçti bilmiyorum. Kendimi o kadar kaptırmıştım ki duyduğum ses ile kendime geldim. "Çok acemisin," dedi.
Gözlerimi açtığımda o bal rengi gözleri bana bakıyordu. Fakat sorun bu değildi, sorun dudak dudağa olmamızdı. Hızlı bir hareket ile serum olmayan, kolumun altında ki koluyla tek bir hareket ile beni üzerine çektiği an şaşkınlık ile onu izledim. Göğüslerimiz bir birine değiyordu. Daha doğrusu tüm bedenimiz bir birine değiyordu. Oldumuz pozisyonu bana Beckham'ları engelleten Doğan görse kalp krizinden gider mi acaba sorusu aklıma geldi. Fakat bunun detaylarını dahi düşünmek istemiyordum.Beni üzerine çektiği kolunu saçlarımın arasına daldırdığı an gelmeden önce banyo yapmak yerine halay çekmem yattığım yerden üzüldüm. Yine de dün derim büzüşene kadar suyun içinde küvet keyfi yaptığım için saçlarımın yağlı olmağından neredeyse emindim.
Kafamda ki elinin baskısını hissettiğim an beni kendine doğru yaklaştırıyordu. O görüntüye tekrar tanık olmamak için gözlerimi kapattım. Dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettiğim an benim öpmem ile onun öpmesi arasında dağlar kadar fark olduğunu anlamıştım. Ben sakin sakin öperken o dudaklarımı sömürüyordu.
Kendimce karşılık vermeye çalıştığım an girdiğimiz bu anın sonu nereye gidiyordu bilmiyordum fakat hızla kafamı ondan ayırdığımda gözlerini açarak ne oldu dermiş gibi baktı.
"Nefes alamıyordum," dediğim an "Burnundan nefes al," dedi ve beni tekrar kendine çekti. Bir süre sonra eğer biraz daha devam edersek sonuçlardan korktuğum için Alperen'den ayrılarak tekrar yanına uzandım.
Aslında kalkarak koltuğa oturmamın daha iyi olduğunu bilsemde Alperen ile aramız iyiyken yapacağım harekete bozulacağını düşündüğüm için sadece yanında uzandım. Beni neden yaptın şimdi bunu bakışları süzmeye başladığında konu değiştirmek amaçlı "Dudakların mosmor," dediğimde gülümsedi. "Seninkiler de kıpmırmızı," dedi.
Utancımdan daha ne kadar yerin dibine girerdim bilmiyorum. Şu an bir yedi kat dipte bulunduğu düşünerek daha fazla düşmemek için dualar ediyordum.
"Uykum var," dedi karşımda ki adam sadece gülümsedim ve uyumasını söyledim. "Öperek uyandırmak yok ama," dediği an ellerim ile yüzümü kapattım fakat hala parmaklarımın arasından onu görüyordum.
Gülmeye başladı. Morarmaya başlayan parmak uçları ile ellerimin üzerine düşen bir tutam saçı suratımdan çekerek ellerimi yüzümden çekerek alnıma bir öpücük bıraktı ve bana sarılarak gözlerini kapattı.
Sevdiğim adamın bana sarılmasına mı yoksa alnımdan öpmesine mi sevinsem diye düşünürken uyuya kalmışım.
⭐️
İkinci bölüm sonu 🙏
Bir daha ki bölümde görüşmek üzere.
❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşıktım (Hatırlamıyorum Serisi)
General Fiction"Alperen... Bırakma beni" dedim gözyaşları içinde, karşımda ki adama bakarak. "Selen... En güzel hatam, pırlantam... Dayanamıyorum. Ben bu aşkı kaldıramam. Hem... Evleniyorum ben Selen. Bu yolun geri dönüşü yok" dedi gözyaşları içinde. "Ayrılacak...