1.bölüm:hatirlamaya çalışıyorum da...

74 25 23
                                    

Medya eşliğinde okuyun lütfen.
O an gözlerimi kapattım.Simasını hatırlamaya çalıştım.Oysa ilk gördüğüm anda sanki çivilenmişti aklıma yüznün her bir santimi.Aradan geçen hatrı sayılır uzun yıllar kalbinin her zerresinin aşık olduğu o yüzü bile unutturuyormuş demek ki...Hatırlayamadikça dahada sıktım göz kapaklarımı.Hatırlayamadığım yüz hatlarina inat sanki az önce duymuşum gibi taptaze halen insanı neşelendiren o şen kahkası.Uyumak herşeye iyi gelecekti.

Pazartesi sabahıydı odamdaki takvim 10 Haziranı gösteriyordu.Saat 07:00  idi.Şirkete geç gitme kararı almıştım oysaki.Erken kalkmak için tabikide bi zorum yoktu fakat bu günlerde uykumla pek aramız iyi değildi.Bi gayretle yataktan doğruldum.Sanki uzerimdeki gecelik tonlarca ağırlığındaymış gibi omuzlarım düşük boynum öne doğru eğilmişti.Uzunca bi süre oturduğum yerden çıplak ayak parmaklarımı izledim.Miskinlik güzel şeydi.Ama sonu yoktu ve hic bana göre değildi.Soğuk duş ardından hızlı bi kahvaltı ve acı kahve beni kendime getirmişti.Bugün beyaz gömlek giyecektim.Haftanın başında ve son günü cuma beyaz giymek babamdan bana miras bi alışkanlıktı.Babamın mirasları arasında kravat bağlayamamakta vardı maalesef.Neyseki kurutemizlemede çalışanan görevli her defasında kravatlarımı hazır halde telsim ediyordu.bugun boynuma lacivert tasmayı takacaktım.Patronsan resmi olmalıydın değil mi?Nefret etsende yapmaliydin bazı şeyleri.

Şirketin görkemli altın varaklı döner kapısından hızla girdim içeriye.Herzaman ki gibi "Günaydin Bora bey" seromonisi asansöre binene kadar devam etti.Şansıma boş olan asansöre denize dalar gibi atladım.Kıravatımı gevşelttim..Ömrüme diğer günlerden farkı olmayan bir gün daha ekliyordum.5.kata geldiniz diyen mekanik bir ses ve buz gibi soğuk ofise giden uzun ince bir koridor.Asansörden yavaş bi adımla indim.Durakladım.Derin bi nefes aldım.Ve hızlanarak odama doğru ilerledim.O sırada sekreterim Gülşen peşime takıkıldı.Ofsin kapısından girene kadar hızla günlük programi sıralamaya başladı.Bu bizim günlük rutinizmizdi.ben asansörden inip ofisime geçene kadar programı soylemek zorundaydı,zira ben odama girerken kapımı kapatır yarım saat görüşme yapmaz şahsi işlerimle meşgul olurdum.Gülşene dahi kapım duvar olurdu.
Kapımı kilitledim.Sandalyeme yerleştim boynumu kütlettim.Bllgisayarimı açtım.diğer yandan masamın üzerinde imzalanmayı bekleyen dosyalara göz attım.İmladım imzaladım imzaladım...Gelen kutusunda gorulmeyi bekleyen 10 mesaj vardı.Yüreğim sanki yerinden çikacaktı hergün ayni heyecan ve husran..buna daha fazla nekadar dayanabilirdim bilmiyorum.neden yazmiyordu neden bulmuyordu beni neden aramiyordu?bir anda sessizce cekip gitmek nedendi ?adlandiramadigim tarif edemedigim bi terkedilisti yasadigim.aradan gecen 5 yil ve benim bitmeyen umutlarim.sanki donse sarilacakmiydim sımsıkı.sardunya kokusunu burnum sızlayincaya kadar cekecekmiydim içime?sanki hic olmamis gibi.ayrilik hic yasanmamis gibi.içimi kaziyipda gitmemis gibi.unutmaliydim.unutturmaliydim kendime onu.kizil bukle saclarini .o nar çiçegi kadar narin ellerini.nefesinin okyanus kadar ferahligini ömrüme ömür katisini..hafizamdan silinmeye baslamisti bile aslinda yuz hatlari yakilan fotograflar geri donusu olmayacak sekildede tum belleklerden silinen konusmalar daha kayitli nice hatiralarimiz yok olup gitmisti bi anlil ofkeyle.basil bir mesajla terkedildigim o gun.kafama koymustum bir kere.bu bir soz kendime.Unutacaksin Bora.Asli yi unutmak icin sevmişsin gibi unutacaksin.iliklerine kadar kurtulacaksin ondan!

Anket:
Siz canınızı yakan kişiyi affedebildiniz mi?

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin