3.bölüm:Başlangıç

38 12 17
                                    

Saat 9da bindigim ucaktan 10 civari inmistim.Havaalnin kapisindan disariya cikinca İstanbul'da ardimda biraktiğim yağmurlu havanın eseri yoktu.Yüzüme vuran meltem okadar nazikti ki beni incitmeden saçlarımın arasindan parmaklarini geciyor yanağıma usulca dokunup hoş geldin!diyordu.Istemsizce yüzümde oluşan tebessüm sanırım bu şehrin meltemine cevaptı.Ciğerlerimi Akdeniz'in tuzlu havasıyla doldururken aynı zamanda karanlığa rağmen içimi bi huzur kapliyordu.Güzel şeyler karşısında nasıl tepki vereceğimi unutmuş olmamam iyi haberdi.

Otelin concierge inin gonderdigi karşılama aracına oturdum.Yerime yerleştiğimde kapalı bi alana girmenin dışarıdaki güzel havaya haksızlık olacağını düşündüğümden pencereyi sonuna kadar açtım.Camdan dışarıda şehrin güzelliklerinin akşamın ışıklarıyla ahenkle dans ettiğini görüyordum ve pencereden içeriye dolan deniz kokusu beni mest etmeye yetipte artıyordu.
Gideceğim otel Antalya'nın Lara semtindeydi.Havaalanına pek uzak sayılmazdı.Ama uzak olsa fena olmazdı.Bu şehir gerçekten görülmeye değer görünüyordu.Otele varınca şoför yavaşladı ve durdu.Kıvrak bi hareketle kapımı açtı.Arabadan inmekle fırlamak arasında bi hareketle dışarıya çıktım.Otelin görkemi geceye renk katiyordu.
-"Hoş geldiniz efendim.Otelimizin concierge elemanlari adina iyi tatiller dilerim.Bavullarinizi ardinizdan odaniza gondereceğim efendim." derken adam ayni zamanda gülümsüyordu.Teşekkür edip
Arabadan indim.Otel ihtişamdan inşa edilmişti resmen.Döner kapısından içeriye girdim ve deske doğru ilerdim.Resepsiyon görevlisi yüzüme tebessümle baktı.
-Bora Hancıoğlu?
-"Evet" dedim bende tebessümü esirgemedim biryandanda istemsizce resepsiyondaki diğerlerine göz attim.Robotlaştırılmışlardı mekanik gülüşlerin ardına hapsolmuşlardi adeta.
-"Superior oda 3.kat 457 nolu oda efendim.Arkadaşımız size yardımcı olacak."diyerek anahtari arkama dogru bakış atıp bavullarla beni bekleyen bellboya uzatti.Teşekkür edip bellboyun peşine takıdım.Asansöre doğru ilerledik birlikte...Odanin kapısına geldiğimizde bellboy kartla kapıyı açtı.Odanın geniş girişinden içeriye geçtim.iki kişilik gösterişli bi yatak vardı ve ona kombine edilmiş sanki ipekten döşenmiş iki berjer yatağın hemen karşısında duruyordu...Ortalarındaki sehba eminim el işçiliğiydi.Duvarlar saray tablolariyla bezenmişti ve onlara uyum sağlayan gösterişli modern aynalar asılmıştı.Krallara layık deyimi can bulmuştu adeta.Odadan duyduğum memnuniyet karşısında iki dudağımın arasindan fırlayan ıslığa şaşırırken ardimda duran bellboyu farkettim.Gülümsemesini saklamaya çalışıyordu.Benden biraz kısa tahminimcede 5 6 yaşda küçüktü.kumral saçlarını eliyle düzelttiği belliydi.üstü başı temizceydi.Teşekkür edip vedelaşmayı bahane edip elimi uzattım ve terlemiş avcuna bahşişini bıraktim.Kibarca teşekkür edip arkasını döndü ve usulca kapıyı kapattı.Artık yalnızlığımın tadını çıkarıp isteğim melodiyle ıslığıma devam edebilirdim
Ahmet
Annemin hastane işleri sebebiyle o gün işe geç kalmıştım.Dolayısı ile servisi kaçırmıştım.İşe servisle gitmemek ekstra masraf demekki. Evin tek çocuğuydum ve babami kaybettiğimizde henüz cok küçüktüm.Annem bana hem baba hem ana olmaya çalışırken birde bu hastalık çalmıştı kapımızı.Doktor bakışlarını devirerek kanser teşhisi koyduğunda annemle ikimiz enkazın altında kalmıştık sanki o an.Bi süre soluk almayı bile unutmuş aldığım nefesle sadece 'nasıl yani?' diye sorabilmiştim.Nasılı yoktu,gelip yerleşmişti işte annemin sinesine.Eve dönerken benim vereceğim tesellileri annem dinleyeceğine aksine göz yaşlarını tutamayan bana annem iyi olacaği yönünde sözler verip moral vermeye çalışmıştı.Babam vefat ettiğinde yaşım 16 idi.Akranlarim sokaklarda ergenliklerinin dibine vururken ben biranda evin reyisi oluvermiştim.Peşi sıra gelen yoksulluk ve çalışma mecburiyeti ile açıktan bitirilmiş lise...
  Antalya nın Kumluca ilçesinde yaşadığım için otele gelmem 3 bucuk saati buluyordu.Neyseki amirlerimin haberi vardi.direk soyunma odasına girip üniformami üzerime giydim.Aynaya bakmaya firsat bulamadan saçlarımı ellerimle düzelttim ve hızlıca girişe doğru yürüdüm.Şansım varsa Elvan ı görebilirdim.Lobideki büyük saat 11:15 i gosteriyordu.Vardiyasının bitmesine az kalmıştı.O sırada otelin giriş kapısına yanaşan arabayı gördüm.Durduğu sırada kapının önünde bavulları almak için hazırdım bile.Bagaji açtım küçük bi valizdi sadece.Kolayca kavrayip kapıya yöneldim.Arabadan inen adam 30 35 yaşlarinda 1.85 boylarında esmer bi adamdi.Merdivenlere yöneldiğimizde sanki basamakları ikişer ikişer çıkıyordu.Boyum ona nazaran daha kısaydı hızına yetişmem mümkün değil gibiydi.Ben kapıdan geçerken o deske varmış girişini onaylatıyordu.Görevlerimden biri misafir girişini yapinca anahtarini alip odasina kadar bavullarini taşıyarak eşlik etmemdi.Neredeyse koşar adımlarla yanına vardığımda sadece görevliden anahtarı alabildim.İsmini duyamamıştım.Asansöre bindiğimizde bir adım gerisinde duruyordum.Bu adam gerçekten benden uzundu.Arkasını dönse beni görmeye bilirdi.Bir eli cebinde diğeriyle ceketinin ilik kısmından tutuyordu.Kirli sakalları olmasa sportif vücudu ve üç numara saçlari asker olduğunu düşündürürdü.odasına yaklaşınca kapısını açtım.yüzüme bakmadan içeriye geçti.Bavulunu minasip bir yere birakıp beklemek ve gitmek arasında kaldım ama superior odadaydık.Bu odadan bahşiş beklemeden çıktığımı duysalar enayi sanırlardı.İkilemde kaldığım sırada adam bi ıslık patlattı bir kaç saniye sonra hizla bana döndü.kahkahamı gülümseyle bastırmıştım onuda saklasam iyi ederdim.Utançtan kızarmış, ellerimi ter basmıştı.Teşekkür ederim genç dostum diyerek elini uzattı bende karşılık verdim.Odadan çıktığımda avucumdaki 200 lira ilaç gibi gelmişti.Asansörle inmek yerine uzun koridorda yürüyüp merdivenleri kullanmak Elvan i görmek adına şansımı arttirabilir diye düşündüm ki yanılmamıştım.Bir kaç metre ileride arkadaşıyla temizliğini bitirdikleri odadan çıkıp diğrine girmeye hazirlanıyorlardı.At kuyruğu bağladığı geceden siyah saçları bonenenin içinde isyan etmiş sağdan  soldan biraz saçılmıştı.zeytin siyahı iri gözleri beyaz tenine inci gibi yakışıyordu.Efsunluydu sanki.Birkere göz göze gelsen çakılıp kalıyordu aklına.Tesadüfmüş gibi;
-Aa bugün çalışıyormuydun sen?
-Vardiyam bitmek üzere Ahmet.Gerçekten çok yoruldum.Ufaklığın yarın okul gezisi var ona pasta yapılacak daha.İşler bitmiyor
  İçim sızlıyordu.Evdeki çocuklara bakmak zorundaydı.Zira yapayalnizdi şu hayatta.Bana benziyordu ama benim annem vardi.O ise gerçekten yapayalnızdı ve tek başına çocuklar için mucadele etmek zorundaydı.
- Yaparsın sen.Yetiştirirsin. Demekle yetindim sadece.Ne diyebilirdimki.Daha başka nasıl destek olabilirdim.
-Teşekkür ederim.Allah kolaylık versin.
-Saol.Sanada. Demekle yetindim.Kalbim gitmek istemesede,ayaklarımı sürüyerek uzun koridorda merdivenlere doğru yürüdüm.

Anket:
Aşıkınızı karşı taraftan beklemeden itiraf edermiydiniz?

KIRMIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin