Seven Minutes

644 82 13
                                    

     "Saat kaç?" Luke şişeyi ağaçlığa fırlatırken sordu. "Beşi geçti."

     "Oyununu hızlı bitirsen iyi edersin." dedi gülerek. "Bugün hava güzel olacağa benziyor, insanlar burayı keşfetmeden tüyelim."

    Michael güldü ve başını salladı. Tam sıradaki isteğini söyleyeckti ki Luke'un telefonuna gelen arama sesiyle durdu. "Üzgünüm, Calum arıyor. Cevap vermezsem beni öldürene kadar dövebilir, bilirsin. Sexting falan."

     Michael gülüp elini aç anlamında uzattı. Luke da kısa bir gülüş bahşedip dudağındaki halkayı kemirirken telefonu kulağına götürdü. "Efendim, Calum?"

    "Ne sikim döndüğünü, bana neden sexting teklif ettiğini sormayacağım. Eve geldim, annen odanda olmadığını söylüyor. Sabahın beşinde yine o salak parka mı gittin?" telefondan gelen cızırtılı ses Calum'a ait olduğunu belli edecek kadar yüksekti.

     "Hayır!" diye gürledi Luke. "Parkta değilim, ayrıca senin benim evimde ne işin var, gecenin beşinde?"

     "Işıklarınız açıktı ve ben de bira almaya gidiyordum, biraz takılırız diye düşündüm. Ayrıca Liz Hemmings senin evde olmadığını nasıl bu kadar rahat söyleyebiliyor?"

     Luke, Calum görmese de göz devirdi. "Parkta olduğumu sanıyor."

    "Parkta mısın?"

     Luke, Michael'a baktı fakat Michael tepkisizce göle bakıyordu. "Hayır, değilim. Söylediğim gibi."

    Calum 'O zaman ne sikimdesin?' diye bağırırken Luke aramayı sonlandırıp telefonunu tamamen kapattı. "Umarım başka biriyle sexting görevim yoktur çünkü telefonumu kapattım."

     Michael ilgisiz gözlerini Luke'a çevirip güldü. "Merak etme, bir faciaya daha katlanamam."

    Luke da güldü. "Sıradaki görevim ne?"

    Michael çenesini kaşıdı ve düşündü. "Sana yedi dakika içinde sorular soracağım ve itiraz etmeden cevaplayacaksın."

     "İlhamın bitmiş gibi gözüküyor, soruların tıkanıyor."

     "Sadece bilmem gerekenler." dedi Michael. "Hazır mısın?"

    Luke başını yavaşça salladı ve yerinde kıpırdandı. Michael onun şekilli yüzünü biraz daha inceleyip dudaklarını yaladı. "İlk öpücüğünü kime verdin?"

     Luke güldü. "Daha önce öpüşmedim, on iki yaşımdaki faciayı saymazsak."

    Michael öksürük krizine boğuldu ve gözyaşları yanaklarından akarken onları silip anlamsızca kıkırdadı. "Bir sürü kişiyle seviştin ama hiç öpüşmedin mi?"

    Luke alnındaki saçları geriye yatırdı. "Öpüşmenin özel bir şey olduğunu düşünüyorum. Ayrıca sadece sex yaptım, insan yalnızca aşık olduğu kişiyle sevişebilir."

    Michael anlamışçasına kafasını salladı.

     Luke ile sevişebilmeyi diledi. Ve öpüşebilmeyi.

     Michael kolunu kaşıyıp devam etti. "Daha önce aşık oldun mu?"

    Luke yutkundu. "Hayır."

     Michael kaşındaki piercing ile oynadı. "Sex rekorun kaç saat?"

    Luke nereye gittiği belirsiz bu sohbete kirli bir sırıtış gönderdi. "Beş saat."

    Michael yüzünü iğrenmişçesine buruşturdu. "İğrenç."

    "Eğlenceliydi."

     Michael belki yüzüncü kez göz devirdi ve yedi dakikanın dolduğunu gördü. "Zaman kısıtlandıkça eğlencesi kaçıyor."

     Luke sırıttı ve elini Michael'ın kırmızı saçlarına sokup karıştırdı. "Demek ki oyun lehime dönmüş, Mikey."

    Michael kafasındaki el ile bir kedi gibi mırlamak istese de bunu içine bastırdı. "Evet, sanırım oyun artık senin kurallarına uyuyor."

17 Minutes | mukeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin