1969'un son baharında yazlıkçıların yazın keyif yaptığı, yerleşik halkınsa kışın cefa çektiği, iki dağın arasında küçük bir köy olan, Semalar köyünde küçük bir kızÇocuğu dünyaya gelmek için hazırlanıyordu.
Alışılagelinen Türk ailesi olan cennet hanım ve Abdullah bey yoksul, emekçi, geçim kaygısını hayat felsefesi edinen, el'alem ne der diyerek hayatını yaşamayı unutan, yaşadıkları hayatta bahçe ve evden ibaret olan, geçen yılların yorgunluğunu bi türlü atamayan sıradan bir aileydi.
Sabaha karşı saat 4 Abdullah bey günün yorgunluğuyla uykunun en derin yerinde rüyalara dalmışken cennet Hanımdan bir çığlık koptu; elini şişmiş karnına koymuş vaziyette, yüzünden terler akan cennet hanım "Abdullah" diye feryat ediyordu. Abdullah bey arkasını döndüğünde karısı'nın sancısına şahit oldu. Etrafına baktı küçük süreli bir şok yaşadı, karısı Cennet hanımın eline yapıştı titrek bir sesle "hemen ebeyi getiriyorum sabret dayan geliyorum" diyerek yanından ayrıldı. Cennet hanımın feryatları bütün bir köyü ayağa kaldırmıştı Abdullah bey evden hızla çıkınca terlik giymeyi unutmuş, Koşarak sabah Ayazın'a ve ayaklarına batan dikenlere taşlara aldırış etmeden ebe'nin kapısına dayanmıştı. kapıyı yumruklamaya başladı, saniyeler geçmiyor gibiydi daha sert yumruklamaya başladı kapı bir türlü açılmıyordu Abdullah bey bağırmaya başladı:
"Ebe hatun! Ebe hatun! Allah aşkına aç şu kapıyı karım ölüyor..."
Sonunda kırılasıca kapı açılmıştı ebe hatun Besmelelerle açtığı kapı'nın yanına geçerek panikle ve şaşkınlıkla
"Noldu Abdullah beyim bu saatte hayırdır inşallah" diyerek heyecanını dile getirdi abdullah bey Ebe hatuna durumunu izah etti; vakit yoktu Cennet hanım ölümün pençesinde can çekişiyordu Abdullah bey var gücüyle ebe hatunu çekiştiriyor eve yetişmeye çalışıyordu Cennet hanımın çığlıkları yakınlaşıyordu eve varmaya ramak kala ebe hatun'un ayağı taşa takılıp yere kapaklandı toz toprak içinde Abdullah bey ayağa kaldırıp yeniden koşulturmaya devam etti sonunda eve gelmişlerdi evin kapısında içeri girer girmez karısına geldik diye hızlı nefes alış verişiyle etrafa şaşkın bakışlar Atan Abdullah Bey'i ebe hatun dışarı çıkardı. Dua eden ela'nın yeşile çalan bir çift göz uzun boyu ve siyah saçlarıyla kapı eşiğinde karısı'nın çığlığına dağlanan 30'lu yaşlarda olan abdullah bey sabırla dua ediyordu o esnada içeride büyük bir yaşam mücadelesi veren ebe hatun'dan bir çığlık koptu feryat figan cennet Hanımdan ses kesildi
"Müjdeler olsun! müjdeler olsun! beyim bir kızın oldu Allah analı babalı büyütsün" bu ses ebe hatuna aitti abdullah bey bu nara'nın üzerine eve daldı bir hışımla kapıyı açtı ebe hatun'a baktı dilinden aciziyetle "karım nasıl ebe hatun" lafızları döküldü Cennet hanım baygın yatağında sayıklıyordu "doğdu mu? doğdu mu?" Abdullah bey Ebe hatu'nun elinden küçük kızı aldı cennet hanıma doğru yöneldi bebeği hanımına uzattı cennet hanım yavrusunu ilk defa kucakladı. Sağlıklı doğan kız çocuğu sabah saat 5.30 da dünyaya gözlerini açmıştı, babası Abdullah bey ve cennet hanım hayranlıkla küçük kız çocuğunu izliyordu cennet hanım kızına ilk iltifatlarını dizekiyordu. Köy Ahalisi eve toplanmaya başlamıştı, güneş doğmuş, gökyüzü Parıl parıldıyordu komşular eve doluşmuştu. Abdullah bey yeni kavuştuğu yavrunsundan kısa süreli ilk ayrılışını deneyimleyecekti, karısı'nın yanından kalktı aşağıda merak belasıyla bekleyen erkek komşuları karşılamaya koyuldu. Şerbetler hazırlanmış, gıybetler Tebriklere karışmıştı... kalabalık içinden bir ses yükseldi
"Abdullah bebe'nin adını ne koyacan!" Abdullah bey duruldu hanımı'nın yanına çıktı şaşkınlıkla
"Adı ne olsun hanım?" Diyerek fikrini sormuştu dönem şartlarından dolayı ultrason yokluğundan, cinsiyeti belirsiz olan çocuğun kız olmasıyla erkek hayalleri suya düşmüştü. Cennet hanım kalabalığın isim seçeneklerini umursamadan
"Müzeyyen olsun Abdullah beyim rahmetli annemin adı hemde teyze'nin" dedi kumral tenli, sarı saçlı, mavi gözlü genç kadın yirmibeşi'nin başında anne olmanın hazzıyla etrafındakileri algılamakta güçlük çekiyordu. Abdullah bey şaşırmıştı beklemediği bir tepkiydi ebe Hatun kalabalık içinde:
"Olsun ya kız çocuğunun hakkı anaya'dır. Adı ona mahsustur"
Deyince Abdullah bey bir narayla "Tamamdır o vakit Müzeyyen olasın güzel yavrum adınla yaşaya adına layık olasın" Deyince Cennet hanım utangaç bir tebessüm yakıştırdı yüzüne, Müzeyyen dedi kucağında ki günhasız yavrusuna. İmam geldi kız çocuğu'nun kulağına ezanı okudu üç kere Müzeyyen... Müzeyyen... Müzeyyen... diye fısıldadı ve Abdullah Bey'e çocuğu teslim etti. Küçük kız çocuğunun artık adı Müzeyyen idi adı gibi süslü küçük bir kız çocuğu olacak diye hayaller kurulan bir Müzeyyen cennet Hanım'ın Abdullah Bey'in yavrusu Müzeyyen talihsiz Bahtsız Müzeyyen...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GELECEK
SpirituellesUçurumun dibinde ki gelecek misali umutsuz "ya yine tekrar yaşarsam"