TUĞRUL BEY

1.3K 17 5
                                    

TUĞRUL BEY

 Hanın kapısı hızla açılmış bir çocuk ölümden kaçarcasına içeriye dalmıştı.  Kimse daha ne olduğunu soramadan hanın eskimiş, her tahtasından inilti kopan merdivenlerinden yukarı çıkmaya başladı. Üst katta yarı açık bir kapının önünde nefes nefese durakladı. Arkasını dönüp küçük elleri ile yüzünde ki terleri sildi. Cılız bedenini tekrar kapıya doğru çevirip;

” Efendim, orada mısınız” dedikten sonra ciğerlerine derin bir nefes çekti. İçeriden kalın ve insanın yüreğine korku salacak sertlikte bir ses soruyu yanıtladı. ”İçeri gir evlat “. Çocuk yarı çekingen bir şekilde odadan içeri girdi. Sandalyede oturan Tuğrul Beyin önünde durdu.

Tuğrul Bey iki metreye yakın boyu ve geniş omuzları ile adeta bir deve benziyordu. Uzun, siyah saçları omuzlarının üstünü hafiften kapatmıştı. Normal bir insanın iki kat büyüklüğünde ki elini masanın üzerine koyduktan sonra, kömür karası gözlerini çocuğa çevirip;” konuş çocuk ne bu telaş, ne söyleyeceksin” dedi. Çocuk hızla aldığı nefesini daha solumadan lafa girdi. “ Efendim, bir adam size haber getirmemi istedi.  Tuğrul Bey e söyle hanın arkasında onu bekliyorum dedi”  

Tuğrul Bey biraz düşünceli bir şekilde pencereden dışarıyı süzdü.  Ardından çocuğa dönerek “ tamam gidebilirsin” dedi.  Çocuk, hafifçe eğilip “emredersiniz beyim” diyerek odadan dışarı çıktı.

Tuğrul Bey, onu kimin beklediğini bilmiyordu. Zaten farketmezdi de gidip ne istediğini öğrenecekti.  Babasının ona miras bıraktığı, nadir bulunan alev çeliğinden yapılma kılıcını kınına yerleştirdi.  Ağır adımlarla merdivenlerden aşağı inmeye başladı. Hanın dışına çıktı. Baharla birlikte etrafı saran çiçek kokusunu ciğerlerine çekti. Yürümeye devam ederek hanın arkasında ki adama yaklaşmaya başladı.

Adam Tuğrul Beyi  görünce yerinden kalkıp saygıyla eğildi. “Beyim kusura bakmayın” dedi. Uzun bir yol geldiği ve pek telaşlı olduğu yüzünden anlaşılabiliyordu. Yeni bir cümle kurmaya hazırlanırken Tuğrul Beyin “kimsin” sorusu ile karşılaştı. “Affedin, telaşımdan söyleyemedim,  Kayaoğulları Beyliğinde bir askerim. Beyim size bir haber iletmem için gönderdi beni.

Tuğrul bey kaşlarını çattı, Kayaoğullarını hiç sevmezdi. Sinirli bir şekilde adama gözlerini dikti. “Ne istiyormuş beyin söyle çabuk.” Adam Tuğrul Beyin heybeti altında ezilmiş bir şekilde” sizi görmek istiyor, önemli bir konu hakkında konuşacakmış.”

Tuğrul bey, elini kılıcının kabzasının üzerinde gezdirip,” git beyine söyle en yakın zamanda geleceğim” dedi ve umursamaz tavırla hana doğru ilerlemeye başladı. Bu geceyi de handa geçirip yarın sabahın ilk ışıkları ile yola koyulacaktı. Aslında gitmek istemiyordu ama bu lanet adamın yine ne işler peşinde olduğunu öğrenmek istiyordu.

 

 

TUĞRUL BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin