Boynumdaki sıcak sıvıyla gözümü açmamla birlikte ikimizin de vücudunun kana bulandığını gördüm. Duru'nun burnundaki pamuk çıkmıştı ve kanları bize bulaşmıştı. Ani hareketlerle üzerindeki örtüyü yere atarak ellerimi bacaklarından geçirdim ve onu kucakladım, gözlerini açmıştı.
"Ne oluyor Kıvanç?" dedi irkilerek. Banyoya girdiğimde onu yavaşça indirdim ve küvetin içine oturttum daha sonra suyu ayarlayarak duş başlığını ona tuttum.
"Her tarafın kan olmuş baş belası. Seni temizliyorum." dedim ve üzerindeki kanlı tişörtü çıkartarak kirliliğe savurdum. İnlemişti.
"Yavaş ol, canımı acıttın." dedi. Sesi o kadar masum çıkmıştı ki.
Sütyeninin kopçasına uzandım ve tek bir hamlede çıkartıp başlığa astım. Göğüslerini görmem çok normalmiş gibi davranıyordum, ama öyle değildi! Tek amacım onu utandırmamaktı. Kesin o da kafasından bununla ilgili bir senaryo kurup ve aralarından en kötüsünü seçerek kendini utandırıyordu.
"Neren acıdı?" dedim aklının dağılmasını umut ederek.
-
Göğsüm acıdı seni gerizekalı! diyemedim ya la. Yere baktım zaten kızarmıştım, üstelemedi. Duş jelinden birazını life döktü ve köpürttü. Ah vanilya kokuyordu, harika! Bir dahaki duşuma kadar vanilya kokacaktım. Boynumdan başlayarak kollarımı, göğüslerimi (ki burada göğüslerime bakmamak için ekstra bir çaba sarf etmişti.) daha sonra sırtımı ve bacaklarımı lifledi. Küvetin tıpası tıkalı olduğu için içerisi benim kanlı köpüklü suyumla doluyordu.
Eline şampuanı aldı ve eline döktü. Bir yandan da beni süzüyordu.
"Bakma." dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Bence bu durumda utanmam gayet normaldi ki onun karşısında hiç sadece külotla kalmamıştım üstelik duştaydım ve beni lifliyordu. Ah zor olmalı.
"Çok utandın..." dedi kıkırdayarak tam ağzımı açacakken sözümü kesti. "Tamam hadi çıkalım." dedi ve duş başlığını başımda gezdirerek başımdaki şampuanın arınmasını sağladı, daha sonra vücudumu temizledi ve tıpayı kaldırdı. Birkaç dakika gibi kısa bir süre içinde bütün o kirli su giderden akmıştı. Ben ayağa kalkarken o da dolaptan mavi bir bornoz çıkarttı ve lavabonun yanına koyarken bana yaklaştı ve belimden tuttuğu gibi beni küvetten çıkarttı oysa ki ben o kaslarının sadece gösteriş için kolunda bulunduğunu düşünüyordum. Neyse işte etkilenmiştim.
Bornozu bana yavaşça giydirirken çok dikkatli davranıyordu. Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda gülümsedim. Bornozumun ipini sıkıp beni belimden iterek dışarı çıkarttı. Tekrar yatak odasına gittiğimizde güzelim yatağın üzerinde birkaç damla kan olduğunu gördüm. Yüzümü buruşturmuştum. Kıvanç beni koltuğa oturttuğu gibi dolaptan yeni bir takım çıkarttı ve eskisini hemen çıkartıp kapının önüne fırlattı. Yeni takımı da yaklaşık beş dakika içinde yatağa geçirip birkaç kılıflı yastık getirdi. Bense sadece koltukta bornoz içinde oturmuş onu izliyordum. İşi bittiğinde bana baktı ve kaşlarını çattı.
"Hadi hasta olacaksın, böyle zaten çekilmiyorsun hasta halinle hiç çekemem." dedi. Omuz silktim.
"Çantan nerede? Birkaç eşya bakayım." dedi.
"En son banyonun girişine koymuştum." dedim ve bornozumun ipini çözmeye başladım. O da kapıdan çıkıp çantamı aramaya başlamıştı.
-
Kapıdan çıkarken kirlileri aldım ve banyoya ilerledim. Banyoya geldiğimde etraf fazla nemliydi hemen camı açtım ve kirlileri kirliliğe attım. Etrafa bakındığımda dolabın hemen yanında duran siyah sırt çantasını gördüm. Çantayı kucakladığım gibi banyodan çıktım ve odaya girdim. Duru yoktu. Seslendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't bless me.
Teen Fiction"Aklımı dağıt." diye hırladı. Ne yapacağımı bilmiyordum, titrekçe ona doğru uzandım. Dikkatlice onu izliyordum. "Bilmiyorum, ne diyebilirim?" dedim. Aşırı beceriksizdim ve ellerim titriyordu, çok korkmuştum. "Aklından geçenleri söyle. Bir şekilde en...