Merhabalar arkadaşlar. Biliyorum çok geç yazdım ama beni affedin.. Cidden hiç ama hiç ilham gelmedi -.-
İsimleri artık renklere göre söyleyeceğim. Biraz değişiklik olsun değil mi? Eğer karıştırıyorsanız isimlerini ve renklerini şimdi yazıyorum.
Kırmızı - Kim Jong In
Turuncu - Oh Sehun
Sarı - Zhang Yixing
Yeşil - Do Kyung Soo
Mavi - Kris Wu Yifan
Mor - Kim Jong Dae
Pembe - Byun Baek Hyun
Keyifli okumalar ^^
.
.
.
* ~~~ * * ~~~ * * ~~~ *
.
.
.
Ah bilekligimi hiç bir yerde bulamıyordum. Çantama baktım, montumun ceplerine baktım, yatağın altına baktım ama hiçbir yerde yoktu. Deliye dönmek üzereydim. Nereye koymuş olabilirdim ki? Annemle babamın geleceği bir günde bilekliğini kaybetmek tam bir saçmalıktı.
Annemle babam...
Onları sadece fotoğraflarda görmüştüm ve aniden dün gece bilinmeyen numaradan gelen mesaj ile beni ziyarete geleceklerini söylemişlerdi. Bu inanmılmazdı. Onların gelişi beni mutlu etmişti ama bir o kadarda bunca zaman beni yalnız bıraktıklarına kızgındım...
Aslında onlar bana yardım eden iki yabancıydı ama... Nedense kalbim anında onları anne baba olarak görmeye başlamıştı. İlk kez anne baba ne demek öğrenecektim. Belki gerçek sevgi neydi öğrenebilirdim. Gerçi büyük annemden yeterince sevgi almıştım ama bir anne yada baba gibi olamazdı. Yani öyle düşünüyorum.
"Ah, nerede bu bileklik!" Kapının çalması ile kapıya doğru yöneldim bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Kahvaltı için daha çok erkendi. Kapıyı açtım ve karşımda Sehun'u gördüm.
"Ne oldu Sehun?"
"Şövalyeler arasında toplandık. Liderimiz sizinde bize katılmanızı istiyor, prenses."
"Ciddiyim. Bana prenses deme. Hiç hoşuma gitmiyor."
"Ama biz bunca zaman böyle eğitildik prenses."
"Umrumda mı sence? Bana prenses demenizi istemiyorum. Bu konu burada bitmiştir." Sehun şaşkınlıkla bana baktı, galiba bir prensesin böyle olmasını beklememisti. "Tamam, Sehun. Şimdi gidebiliriz." Odama dönüp üzerime bir hırka aldım. Sehun önden yürürken onu takip ettim. Bir odanın önüne gelince durduk. Sehun kapıyı açtı ve içeri girmemi işaret etti. Içeri girdiğimde benim odamdan daha büyük bir oda ile karşılaştım. Ama gözlerime yan yana duran üç yatak ilişince, odanın neden büyük olduğunu anlamış oldum.
Demek üç kişi aynı odayı kullanıyordu. Diğer dördünün nerede kaldığını merak etmiştim.
Kim Jongin oturduğu yataktan kalkıp bize doğru yöneldi. "Bugün büyük gün, Prens..." Öksürmem ile prenses kelimesini yarıda bıraktı. Aslında prens kelimesi daha havaliydı. Bana prens deseler sorun etmezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Renkli Öpücük
FanficHani hikayelerde gökten ana karaktere 3 şey düşer ve hayatı değişir. Onu büyük maceralar bekler... Ben böyle şeylerin kitaplarda olacağına inanmıştım. Ki eminim sizde öyle inandınız yada inandırıldınız. Ben, Han Sang Byung ve 17'inci yaş günümde ina...