BÖLÜM 6

258 28 4
                                    

Birden yumuşacık ve sıcacık yataktan zıpladım. Biri kapıyı kırarcasına çalıyordu. Hemen valizimden pofuduk pembe bornozumu çıkardım ve aceleyle giydim. Çünkü donuyordum. Kemerini bile bağlamadan kapıyı açtım. Kapıyı vuran Josh'tı. Üstüne sarı çizgili yeşil bir tişört, altına da açık renk kot pantolon giymişti.

'' Üzgünüm Judd. uyandırdım mı?''

'' Yok yok, hayır. Zaten uyanmak üzereydim.'' dedim bornozun kemerini bağlarken.

'' Tamam o zaman. Hadi giyin. Valerie bugün seni gezdirecekmiş. Gelecekti ama kahvaltı yapmakla meşgul. Seni uyandırmak da bana kaldı anlayacağın.''

'' Tamam. Hemen giyiniyorum. Kahvaltı için nereye geleyim?'' diye sordum.

'' Ben seni burada beklerim, sorun değil. Birlikte gideriz.'' dedi ve inci gibi sıralı dişleriyle bana bir gülümseme fırlattı. O gülümsemeyi gören dünyanın en somurtkan insanı bile olsa yüzünde ufak bir tebessüm oluşurdu. Ben de ona gülümsedim ve kapıyı kapattım. Hemen yüzüme su çarpıp üzerime bir şeyler geçirdim ve Josh'ı daha fazla bekletmeden dışarı çıktım. Kapının yanında duvara yaslanmış telefonundan Temple Run oynuyordu.

'' Haydi gidelim.'' dedim neşeyle. Bana tekrar gülümseyip telefonunu cebine attı ve yanımda yürümeye başladı.

'' Beğendin mi? Okulumuz nasıl?'' diye sordu.

'' Okulunuz, yani okulumuz, gerçekten çok güzel ve tahmin ettiğimden daha lüks. Tüm odalar benim odam gibi mi?''

'' Hayır. Bizim odalarımız özel. 400 oda var ve bunların sadece 7 tanesi böyle. Senin şansına da bu oda denk geldi. Sevinmelisin.'' dedi ben çimlerin üzerindeki mavi kanatlı kuşun uçuşunu izlerken.

'' Emin ol sevineceğim. Kafamdaki sorulara cevap aldıktan sonra ama.''

'' Belki ben sana yardımcı olabilirim. Sormak istersen tabii.'' Sesi bir kadife kadar yumuşak ve sözleri çok kibardı. Bu çocuk boş zamanlarında 'Nasıl güzel ve etkileyici konuşulur?' gibi dersler mi alıyordu?

''En çok merak ettiğim soru şu, kayıt bile yaptırmadan kimsenin gitmeye hak kazanamadığı bir okula nasıl gelebiliyorum?'' Ben de konuşurken ister istemez onu taklit etmeye başlamıştım ve bu biraz kızarmama neden olmuştu.

'' Açıkçası bu durum gerçekten garip ama Valerie'yi Profesör'le ne zaman sohbet ederken görsem senden konuşuyorlardı. Ayrıca Valerie bana senden çok bahsetti. Bu yüzden profesör kabul etmiş olabilir. Zaten Profesör isterse her şey olur.''

'' Hmm, sanırım bunun başka bir açıklaması yok. Tamam, ikinci soruya geçelim. Profesör burada tam olarak ne? Yani kim olduğunu iyi bilmem onunla olan iletişimimizi daha da sağlamlaştırır, değil mi?''

'' Doğru. Profesör kendinden bahsetmeyi pek sevmez. Bu yüzden sana anlatabileceklerim çok az. İlk olarak Profesör buranın kurucusu.''

'' Bir dakika, Profesör Christ Xavier mi?'' dedim şaşkınlıkla.

'' Ta kendisi. Orta halli bir ailenin tek çocuğu. Polonyalı. Zor şartlar içinde okuduğundan çocukluğundan beri bir okul yaptırma hayali ile büyümüş ve sonunda bu isteğini gerçekleştirmiş. Ayrıca Benjamin Franklin de bir akrabasıymış. Onun anısına okula bu ismi vermiş. Asıl dalı kimya olmasına rağmen her şeyi bilir. Biz genelde araştırıp bulamadığımız şeyleri hep ona sorarız. Benim bildiklerim bu kadar. Oldukça gizemli biri.''

'' Bence de.'' deyip dalgın dalgın ayaklarımın altından kayıp giden kaldırım taşlarına baktım. Gün daha yeni başlıyordu ve heyecanlıydım. Biraz uykuluydum ama Josh ile konuşmak uykumu açıyordu. 

Nebula (Finalsiz bırakıldı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin