Victor. Havaya kalkan çakıl taşı. Usta Aedd'in Victor'a yönelttiği sinirli bakışları. Victor'ın bana doğrulttuğu alaycı gözleri.
Kavramları zihnimde birleştirip neler döndüğünü anlayıncaya kadar birkaç saniye geçti. Benimle dalga geçiyordu.
Taşı havaya ben kaldırmamıştım, Victor kaldırmıştı.
Ustanın yanımda gürlemesiyle irkildim.
" Victor Qrill, çık dışarı."
Victor kendinden emin bir tavır ve alaycı bir gülümsemeyle hızlıca çantasını ve ceketini aldı ve önümüzden geçerek dışarı çıktı.
Ne yapmamı istediğini sorarmışcasına Usta Aedd'e baktım. Parmak uçlarıyla şakaklarına masaj yapıyordu.
Ne hissettiğime odaklandım. Biraz hayal kırıklığı, şaşkınlık, öfke. Bunun üstüne de incinmiş bir gurur. Bunların hepsinin sorumlusu Victor'dı.
Usta Aedd tekrar denememi gösteren bir el işareti yaptı. Düşüncelerimi taşa odaklamayı denedim. Ama beceremiyordum. Her zamanki gibi sinirlenince kafatasımın içinde bir solucan dolaşıyormuş da ondan kurtulamıyormuşum gibi bir hisse kapılmıştım.
Bir kez daha denedim ama olmadı.
Başarısızlığımla birlikte moralim bozuldu ve yine üzgün bir ruh haline büründüm. Moralimin bozulmasındaki tek etken o ufacık değersiz taşı havaya kaldıramamam değildi, genelde dalga geçilmeyen bir insan olarak sürdürdüğüm hayatımı bu okula geldikten sonra istisnalarla donatmıştım ve biraz önceki olay da bunun kanıtıydı.
Usta bana sitem edermiş gibi gözlerle bakıyordu. Sanırım şu durumda yapabileceğim en iyi şey odama gidip doyasıya ağlamaktı. Evet, gerçeği öğrendiğimden beri ağlamadığım tek bir gün geçirmemiştim.
" Git ve dinlen Judith. Bünyen bir günde iki büyüyü kaldırmayabilir, etrafa boş boş bakmaya başladın."
Dikkatimi zorla ustaya odakladım. Evet, biraz tuhaf hissediyordum, ama o kadar da kötü değildim. Hem güçsüz olduğumu bu kadar çabuk kabullenemezdim.
" Hayır Usta Aedd, ben iyiyim. Sadece aklıma eski anılarım gelmişti, ondan boş boş bakmışımdır."
Usta benden günah gitti dercesine bir bakış attıktan sonra tekrar bir şeyler mırıldanmaya başladı. İlk birkaç saniye bir şey hissetmesem de bu sefer başıma o hafif ağrıdan girmemişti. Sanki yer ayaklarımın altında dans ediyor gibiydi, ayakta durmakta zorlanıyordum. Ama asıl tuhaf olan şey ayakta olmamamdı, sandalyede oturduğumu hatırlıyordum.
Birden zihnimde bir çalkantı hissettim. Etrafımda hareket eden nesneler daha da hızlanmıştı. Sandalyeye daha sıkı tutundum. Gözlerim sanki gözkapaklarıma kapanması için yalvarıyordu. Tüm gücümle sandalyeye yapışmama rağmen ellerim birden kaydı ve yere düştüm.
Gözlerim hala açıktı ve olanları irdeleyebiliyordum, ama ses duyamıyordum. Usta Aedd endişeyle yanıma geldi ve omuzlarımdan beni sarsmaya başladı. Daha önce birkaç defa bu şekilde bayılmıştım, muhtemelen bilincim birkaç saniye içinde kapanacaktı, biliyordum. O sırada beni gören birkaç öğrenci de başıma toplanmış, korkuyla izliyorlardı.
Ve birden karanlık.
Gözlerimi açtığımda kayalık gibi bir yerde oturuyorum. Ufuğa baktığımda mavi bir ışık hüzmesi görüyorum. Yanımda Victor var. Elime verdiği mor renkli bir taş için ona teşekkür ediyorum. Bana dünyadan getirdiğini, adının ametist olduğunu söylüyor. Gülüyorum.
" İhtiyacımız olan bir şey getiremez miydin?" diye soruyorum.
" Hayır." diyor. "Bizim ihtiyacımız olan tek şey birbirimiz."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nebula (Finalsiz bırakıldı)
Fiksi Ilmiah"Ben Judith. En azından öyle sanıyordum. Minik kasabamda, küçük ama sıcacık evimde, ailem sandığım kişilerle birlikte sıradan bir hayat yaşıyordum birkaç ay önce. Gözümde büyüttüğüm küçük sorunlarım vardı. Hayatımın fırsatı sandığım olay bir gün piy...