"Konuş, Söyle, Dokun"

130 10 2
                                    

   #Aforizmadam - Bu Kalp

   #Kıvılcım Ural - Kapat Gözlerini

   

    Sefa beyin güven veren ılık eli beni yolcularken sırtımdaydı. Gözlerinde bugün daha farklı bir duyguyla bakıyordu, sanki ona istediği bir cevap vermişim gibi. Oysa sadece ona sığınmıştım, belki de cevabı buydu. Bana güven verirse daha çok yol katedebilirdik ve ben gerçekliğime sonuna kadar kavuşabilirdim. 

"Evine bırakmamı istemediğinden emin misin?" 

"Sarp zaten aşağıda bekliyor, yine de çok teşekkür ederim. Her şey için." Sakin duru bir gülümsemeyle başını önüne eğdi neredeyse utanmış gibi ve neredeyse en az bizim kadar genç görünüyordu bu şekilde. Gülümsemesi beni de gülümsetti.

"Biliyorsun ne zaman istersen." 

***

    Sefa beyin ofisinden çıkıp koşa koşa Sarp'ın arabasına gittim ve dostuma sıkıca sarıldım. Sarp kaskatı bir şekilde durup kulağıma "Ezgi burada kaplumbağa." diye fısıldadığında kendimi geri çekip arabanın içine göz gezdirdim ve gözlerim Ezgi'nin çatık kaşlarıyla kırışmış yüzüne odaklandığında inadınaymış gibi el salladım. Aslında ilişkilerini seviyordum, tabi Ezgi arkadaşıma kancayı geçirmiş menopoz kadınlar gibi davranmadığı zamanlarda. Beni tam anlamıyla sevmiyordu ama umurumda değildi bende ona çok bayıldığımı söylemiyordum. Ama Sarp'ın hayatında ondan önce de vardım ve eğer onu kırıp giderse yanında olacak olan yine bendim, bu yüzden sınırları bilmeliydi. Bu düşüncelerimle benimde kaşlarım çatılmış olacak ki Sarp kolumdan tutup arka kapıyı açarken "Eh birbirinizle her geçen gün daha fazla kaynaşıyorsunuz." dedi iğneleyen bir ses tonuyla. Ona dönüp fazla mimikli bir şekilde söylediklerinin taklidini yaptım ve dil çıkardım, kaşlarını çatıp sırıtışını gizlemek için elinden geleni yaptı ve ben arabaya bindiğimde biricik sevgilisinin yanına oturdu.

"Nereye gidiyoruz bebeğim?" dedi Ezgi işveli bir tavırla. 

Sarp arabayı çalıştırırken konuştu, "Önce kaplumbağayı  eve bırakacağız ondan sonra nereye istersen." 

"Sarp eve gitmek istemiyorum, kafeye gitmek istiyorum." dediğimde Sarp tek kaşını kaldırıp bana baktı, "Saat henüz beşi çeyrek geçiyor." deyip gözlerimi kırpıştırdım. 

"Tamam o zaman, ama sakın eve geç gideyim deme kaplumbağa annenler meraklanmasın." deyip arabayı çalıştırdı.

Bu arada Ezgi "Şu kaplumbağa olayı da ne?" dedi. Ezgi'nin gözleri ikimiz arasında mekik dokurken Sarp ve bende birbirimize bakıp bir kahkaha patlattık. Arka koltuğun ortasına kayıp aralarından kafamı çıkarttım ve konuşmaya başladım.

"Aslında üzücü bir şey, ben on iki veya on üç yaşlarındayken kaplumbağaların kış uykusuna yattığından habersizdim. Eh Sarp ile aynı mahallede oturduğumuzdan da habersizdim. Her yıl ailem bana beslemem için kaplumbağa alırlardı, bende her kış hareket etmediklerinde öldüklerini sanıp mahalledeki kanalizasyon kapaklarından onları atardım. Bir gün Sarp yanıma gelip 'Ne o onların ninja olmasını mı bekliyorsun?' diye sormuştu, bende ağlayarak öldüğünü söylemiştim.." Sarp dudaklarının arasından bir kıkırtı saldığında koluna vurdum "Sarp'ın babası veteriner olduğu için Sarp benim kaplumbağayı atmamamı babasının onu iyileştirebileceğini söyledi ve kaplumbağamı Sabri amcaya götürdük, o da bana uyuduğunu söyledi. Sarp da benim o günden beri hem arkadaşım hemde kaplumbağamı ölümden kurtardığı gibi kurtarıcım. O yüzden bana kaplumbağa der. Tabi hala kanalizasyona attıklarım için sonsuz vicdan azabı çekiyorum da neyse..." mutsuz bir ifadeyle başımı öne eğdiğim de Sarp güldü. 

İnan BanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin