Güzel Seven Adam'ı İyi ki Sevdim | final

319 33 17
                                    

Wattpad gene oynattı bizi. Bula bula da 13 Ocağı buldu. Taslaklarımı öyle birbirine sokmuş ki delirdim zaten... Sabah 9-10 civarı girip hesabıma baktığımda sadece üç bölüm _-ki sadece biri yayımlanmış- gözüküyordu... Daha yeni girdiğimde de sonunda birkaçı yayımlanmıştı. Bu da yayımlanır umuduyla yayımlıyorum...

Şimdiye kadar ne kadar hatam olduysa affola...
Keyifli okumalar...  😘

Kelimelerin ağırlığı altında kamburlaşır bazen insan. Kendinde onu taşıyabilecek gücü bulamadığı zaman, kendinden bile kaçmaya başlar. İşte kendimi şuan tam olarak o anlardan birinde gibi hissediyordum. Babamın dediklerinin gerçek olmamasını sadece ümit etmiyor, aynı zamanda kendime yok saymak pahasına inanmak istemiyordum.

Niye?

Babamın odasındayken dedikleri tekrar zihnimde dönmeye başladı.

"Ay kadar parlak yüzlü bir çocuk gördüm. Herkesi büyüleyebilecek bir güzellikteydi..." dedi ve durdu. Sanki söylediği kelimeler, bir bir zihninde canlanıyor da onu zorluyordu. Sessizce yutkunarak sözlerine devam etti:

"...ve bu çocuk sen doğduğun gün öldü, Jongin. O güzel çocuk, daha doğduğu ilk anlarda bile gülen, güldüğünde kalp şeklini alan ve etrafındakilere neşe saçan o güzel çocuk, daha ismi bile konmadan öldü. Bir şekilde seninle bağdaştırdım bunu zihnimde. Bir türlü o çocuğu unutamadığımdan o, oyun serisini kurguladım. Ama gerçekten seninle bağlantılı olduğunu nereden bilebilirdim ki?" akan gözyaşlarını benden saklamak adına ellerini yüzüne kapattı. İçimden bir ses bunların hüzünle karışık mutluluk gözyaşları olduğunu fısıldadı. Boğuk sesiyle "Doğduğu zaman sırtının sağ tarafında, yarım daireye benzeyen bir doğum lekesi vardı. Aynısından senin sırtının sol tarafında da var, Jongin... Ve Kyungsoo'da da var... O uyurken, dün akşam gözüme çarptığında anladım... Bu o Jongin! O!" dedi. Bir süre ağladıktan sonra aniden ayağa fırladı ve bağırdı:

"Onu ne pahasına olursa olsun yaşatmalısın Jongin! O, yaşamalı..."

Beni dürten Kyungsoo'ya bakışlarımı ağır ağır çevirdiğimde kafama vurdu.

"Hadi kalk artık daha iyi olduğuna göre derslerimize başlayalım. Boşa geçirecek zamanımız yok."

"Ne?" diye sordum yüzüne anlamsızca bakarken.

"Ya hadi kalk... Bu arada judogi'n yok değil mi?.." diye sorduğunda kafamı olumsuz yönde salladım. "Hmm... Burada onu satın almamız gerekiyor sanırım," kendi kendine mırıldandı. "Git senin şu her şeyi bilen kutuna bak nerelerde satılıyormuş..." dediğinde, içimden onun bana altı üstü birkaç savunma hareketi öğreteceğinden, ona gerek olmadığını söylemek geldi. Fakat o kadar heyecanlı, o kadar tatlı konuşuyordu ki, onun bu isteğini geri çeviremedim. Kısacık bir sürede hayatımda kocaman bir yere sahip olmayı başaran bu adam ne istese yapardım. Hatta benim için öl dese, bir saniye bile düşünmezdim.

Ve o an ben bir karar verdim.

O kim olursa olsun ya da ne olursa olsun, benim için kıymetli olan bu güzel adamı ne pahasına olursa olsun koruyacaktım.

Bu, bazı zamanlar etrafındaki şeylere anlamlandıramadığından şapşal bakışlar atan, küçük vücuduna rağmen içinde, bir anda on adamı devirebilecek güce sahip adamın, hayatımdan çıkmasına asla izin vermeyecektim.

Aramızda ne tür bir bağ olursa olsun, belki de öyle bir şey yoktu bile, o benim her şeyim olmaya devam edecekti.

Onu bırakmayacaktım.

player | game overHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin