Aras, birkaç aydır görmediği can dostunu görünce sert yüzündeki yumuşama gözle görülecek güzellikteydi.
"Ne bakıyorsun öyle uzaktan evlat? Gelmeyecek misin yamacıma?"
Aras bir kez daha baktı adama. Onu öylesine seviyordu ki, bu kelimelerle anlatılamazdı. Aras'ın çocukluğuydu bu adam. Gençliği, her şeyi.
"Geleceğim, geleceğim de korkuyorum be Tahir Baba."
Yaşlı Tahir, hafifçe gülümserken gözlerinin kenarlarındaki kırışıklıklar belirginleşmişti.
"Korkmak yakışıyor mu sana evlat? Korkarak yaşarsan, yaşamanın zevkini ne zaman alacaksın?"
Aras, içten bir gülümseme bahşetti yaşlı adama. Yine konuşmuştu. Aras her zamanki gibi derin derin düşünüp ne demek istediğini anlayacaktı.
"Yaşlanıyorsun Baba. Bir gün gidersen, bana ne olacak?"
Aras, can dostuna Baba diyordu. Onunla arasında kimsenin anlamayacağı bir bağ vardı. Hiç sahip olamadığı babası gibi, bir yandan da hiç sahip olamadığı dostuydu.
Kısa ama şuh bir kahkaha attı Tahir, Aras yine aynı Aras'tı. Değişmiyordu küçük oğlan.
"Mesele gitmek değil evlat, asıl mesele iz bırakabilmek."
Aras daha fazla uzakta duramadı. Hızlı adımlarla yanına yaklaşıp sarıldı. Güvende hissediyordu kendini.
"Hangi rüzgar attı seni buraya? Anlat bakalım."
Tahir, her zamanki gibi Aras'ın bir derdi olduğunu anlamıştı. Aras, deri tekli koltuğa oturup derin bir nefes alarak kafasını geriye yasladı.
"Baba, birileri benimle oynuyor."
Seri hareketlerle cebindeki zarfı çıkarıp hemen önündeki masaya attı.
Tahir, kıstığı gözleriyle sakince zarfa baktı. Aras'ı bu kadar korkutan aslında Tahir'in bir gün ölmesi değildi, onu asıl korkutan bu zarftı fakat çevirmişti.Zekiydi Aras. Korktuğunu belli edemezdi. Fakat unuttuğu şey Tahir ondan daha zekiydi.
"Bedel ödeyeceksin evlat. Yaptığın her şeyin bir bedeli olacak. Korkma."
Tahir'in soğuk sözleri Aras'ın kalbini öylesine dondurmuştu ki o an hemen kalkıp gitmek istedi. Her şeyden vazgeçmek. Çekip gitmek.
"Ne yapacağım Tahir Baba? Bir yol göster bana."
Tahir, sakince arkasına yaslandı. Aras dehşet içindeydi. Farkındaydı bunun.
"Yapacak bir şey yok evlat. Bir çukura gireceksen en az hasarla çıkmaya bak."
Aras, sinirle ayağa kalktı. İyi gelmemişti işte. Tahir Baba'sı bile onu sakinleştirememişti. Saçlarını çekiştirdi hafifçe. Seri bir hareketle çıkardığı kaşesini giyerek son kez Tahir'e baktı.
"Umarım o bok çukurunda boğulmam."
Tahir elindeki viskiden bir yudum alıp umutlu gözlerle Aras'a baktı. Aras'ı, o yetiştirmişti. Şu zamana kadar vicdanını acıtan tek bir mesele vardı. Bedelini ödemesi gereken tek bir mesele. O da yoktu artık. Ya da en azından Aras öyle biliyordu.
"Umarım."
--
Aras, Tahir'in evinden çıkınca derin bir nefes verdi. Gözleri bir noktaya takıldı ilk. Ardından adımlarını hızlandırıp oraya ilerledi.
Sokağın ortasında dokuz on yaşlarında küçük bir kız oturuyordu. Kızın hıçkırıkları bütün sokağı inletiyordu.
"İyi misin?"