Minik ellerimin arasına hapsolmuş minik bir cam parçası bütün kaderimi belirleyecekti. Ufacık bir çizik belki hayatımı benden alacak,belkide hissettiğim acıyla beni bu fikirden vaz geçirecekti . Ölüm gerçekten de bu kadar basitmiydi? Tanrının verdiği bu değerli can gerçekten de pamuk ipliğine mi bağlıydı ?
Özlüyordum onu hemde her bir zerresiyle beraber titriyordu bedenim. Annemi özlüyordum . Seviyordum onu ,kendi canımdan tereddüt etmeden verecek kadar seviyordum. Yaşaması için tek çaresi ben olsam bile hiç düşünmeden kabul ederdim bu isteği .
Sel gibi bütün acılarla beraber akıp giden göz yaşlarım artık beni dirençsiz kılmıştı . O olaydan sonra kendimi odama kapatıp ağlamıştım. Babam olacak pislik annemin cansız bedenini yaktıktan sonra içmeye gitmiş eve bile uğramamıştı. Bir başıma bırakmıştı beni . Küçük bedenime rağmen en değerli varlığımı dün tanrının şefkatli kollarına teslim etmiştim . Belkide onunla birkaç saat sonra buluşup bütün hasretimi giderecektim.
2 Ay Önce
- Jimin hadi artık aşağıya in. Seni bekliyorum .
- Geliyorum anne!
Koşar adımlarla odamdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Bugün cumartesiydi ve benim banyo günümdü. Banyonun kapısına geldiğimde elinde lavanta kokulu havlu ve en sevdiğim sabunum vardı . Koşarak içeriye girdim. O güzel gülümsemesini bahsetmişti gözlerime .
- Hadi gel banyo vakti.
Uzattığı narin ellerini sıkı sıkıya kavradım ve bir adım daha attım . Suyun sıcaklığıyla mayışmıştım. Minik ellerimle kavradığım elbisemin ipini çözüp oturdum. Elime tutuşturulan tasla üşümemek adına hızlı olup su doldurdum. Güzel gözleri beni ödüllendiriyor daha da sevmeme neden oluyordu. Narin ve biçimli elleri,ellerimin arasındaki tasa uzanıp aldı . Daldırdığı derin çukurdan su doldurup ,ipeksi saçlarımı okşarken dökmeye başladı sıcak suyu. Beni herşeyden çok önemsiyordu. Muhtemelen tek çocukları olduğum içindi ama yinede onu çok seviyordum. Güzel bir duşun ardından güzel kokulu havlumu bedenime sarıp çıkarttı . Çoktan kıyafetlerim eskimiş döşeğin üstünde duruyordu. Yeni yıkandığı her halinden belli olan elbisemi giydirdi pürüzsüz bedenime.
Dizlerinin dibine oturtup kahverengimsi saçlarımı minik havluyla kurulamaya başladı . Bir yandan öpüyor ,bir yandanda yanaklarımı sıkıyordu.
- Aynı bir Ay'a benziyorsun.
-Yah! Ben aya benzemiyorum!
-Sen öyle san küçük bey.
Tekrar narin ellerini yüzüme uzatıp yanaklarımı sıktı. Bana sürekli Ay'a benzediğimi söylüyordu . Ne yani ben tombul muydum? Asık yüzümü kendine çevirip gülümsemeye devam etti.
-O güzel yüzünü asma. Sakın tombul olduğunu da düşünme . Sen bu halinle oldukça güzelsin . Ay'a benziyorsun çünkü yüzün ve yanakların tombul ve buda seni eşsiz yapan şey . O yüzden bana kızma olur mu? Zaten en güzel şeyde Ay'ın gece çıkıp bütün güzelliğini ortaya sermesi değil midir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon God (Park Jimin)
FanfictionBir elimde parlak bir güneş ,diğer elimde kırılmış ve dikenlerle sarılı minik bir kalp. Cehennem gibi sıcak olan kumun üzerine çökmüş ,dünyanın acizliğini taşıyan eserlerle dolu bedenim. Belkide ben hiç yoktum. Asla var olmamıştım?