Esen ılık rüzgarla yeni bir güne daha araladım gözlerimi . Rahat bir yatakta , yumuşak bir yastıkta refah sürüyordu aciz bedenim. Yüz üstü uzandığım yataktan doğrulmaya çalıştım . Ellerim titriyor ,bedenimi taşıyamıyordu. Her ne kadar kalkmaya çalışsamda tekrar ve tekrar düşüyordum. Ben zaten annemin öldüğü gün dipsiz ve çıkışı olmayan bir kuyuya düşmüştüm. Kurtuluşum ve geri dönüşüm yoktu.
Kapının açılmasıyla kafamı hafifçe kaldırdım. Komutan Min ve yanında neredeyse benim yaşlarımda olan bir kız vardı . Öylece karşımda dikiliyorlardı. Neden geldiklerini kestiremiyordum. Komutan Min ağır zırhının çıkardığı sesle odaya adımladı . Demirlerin çıkardığı ses kulak tırmalayıcı ve berbattı.
- Köylü nasılsın ?
- Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum komutan Min.
- Çenen çalıştığına göre iyisin . Kalk ve üzerini giyin. Sana sarayın kurallarını öğreteceğim .
- Ben hiçbir yere gelmiyorum.
- Cidden sen akıllanmazsın. Sana kalk dediysem kalkacaksın!
- İstediğinizi yapın . İsterseniz ceza verin. Umrumda değil!
- Chin Sun onu hazırla ve açık alana getir.
Yanında getirdiği kız gerçekten güzel bir yüze sahipti. Beyaz teni,yuvarlak yüzüne bezenmiş hafif pembemsi dudakları ,küçük parlak burnu ve iri gözleri onu tamamen farklı kılıyordu . Annemden sonra gördüğüm en güzel kişiydi . Başını eğip hafifçe selam verdi komutana.
- Merak etmeyin efendim. Onu hazırlayıp size getireceğim .
- Güzel . Çabuk olun.
Ağır zırhıyla odadan yavaşça çıktı duygusuz adam. Bir insan nasıl bu kadar duygusuz ve acımasız olabilirdi ki? Aslında böyle bir kralın yanında olan adamdan ancak bu beklenirdi. Beline kadar gelen siyah saçlarına bezediği çiçekler oldukça güzel görünüyordu . Yüzündeki gülümseme büyüdüğünde çoktan yatağıma ulaşmıştı bile.
- Kalkmana yardım edeyim. Canın acıyor olmalı .
- Aslında gerek yok. Nede olsa gitmeyeceğim .
- Lütfen böyle yapma. Dün sana verilen cezayı gördüm . Onca kırbaçtan sonra yaşaman bir mucize. Daha fazla karşı gelip kral Kim'i sinirlendirme. Yoksa acımaz .
- Bana acıyıp ,acımaması umrumda değil . Beni öldürmesi de öyle . Öldürürse tamda isabet olur.
- Pekâlâ . Öncelikle seninle tanışalım . Ben Chin Sun. Sen?
- Ben Jimin. Babası tarafından krala köle olarak satılan basit bir köylü .
- Memnun oldum Jimin. Ayrıca ismim gibi yüzünde çok güzel .
- Sen buraya nasıl geldin Chin Sun?
- Ben bu köyde yaşamıyordum. Buraya 4 sene önce geldim. Köyümüzde çıkan bir olay yüzünden gelmek zorunda kaldım. Kral Kim köyümüze bir sefer düzenledi ve karşı gelen herkesi öldürdü . Ailemle birlikte mutluyduk. Beni korumak için sığınmayı kabul ettiler . Fakat köyde yaşayanlar hain olarak kabul etti ve annemle-babamı öldürdüler . Çıkan olayda benide öldürmek istediler fakat kral Kim buna engel olup beni kurtardı ve krallığına getirdi. Burda bana kalacak bir yer ve yemek verdi. Ona ve oğluna hizmet etmemi söyledi . Bu yüzden burdayım .
- Senin adına üzüldüm Chin Sun. Çok ağır şeyler yaşamışsın. Aileni kaybettiğin için üzgünüm .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moon God (Park Jimin)
FanficBir elimde parlak bir güneş ,diğer elimde kırılmış ve dikenlerle sarılı minik bir kalp. Cehennem gibi sıcak olan kumun üzerine çökmüş ,dünyanın acizliğini taşıyan eserlerle dolu bedenim. Belkide ben hiç yoktum. Asla var olmamıştım?