"N-ne zaman u-uyanacak?"
Yarı baygın yarı uykulu bir şekilde işittiğim ses tonunun kime ait olduğunu anlayan beynim, gözlerime hemen açılma emrini vermiş ve şu ağlayan aptalı susturmam gerektiğini söylemişti bana.
"Atakan," diye fısıldadım. "Uyandım canım; bir şeyim yok."
"Nefesim!" diyerek boynuma atlayıp beni boğmasının dışında gerçekten bir şeyim yoktu o ana kadar.
"Nefesim, uyandın! Uyandın!"
"Boğazımı sıkmaya devam edersen şimdi tekrar uyuyacağım ve bir daha da uyanamayacağım, Atakan."
Kinayemi hemen anlamış ve boğazımdan sarılmayı bırakıp kollarını vücuduma dolamıştı.
Kafasını hiç kaldırmamasından ve omuzlarının aşağı yukarı hafif hafif sallanmasından anlamıştım ağlamaya devam ettiğini.
Saçlarını arkasından yavaşça okşayıp "Ağlamasana," diye fısıldadım. "Sadece bayıldım; bir şeyim yok."
Burnunu çekti ve "İnsan durduk yere bayılmaz ki," dedi küçük bir çocuk masumluğuyla. "O şerefsiz yüzünden bu hâle geldin değil mi?"
Dişlerimi sıktım. Gerçeği Atakan'a söyleyemezdim çünkü bunu kaldıramazdı, biliyordum.
Bayılmamın sebebinin; 3 ay önce beynimdeki varlığını öğrendiğim tümörün değil de, şu an bir tarafımda bile olmayan eski erkek arkadaşımın bana ağza alınmayacak küfürler etmesi olduğunu düşünmesi en iyisiydi.
Omuz silkip "Belki," dedim tamamen yalan söylemek istemediğim için. "Emin değilim canım."
Atakan geri çekilip "Peki şimdi iyi misin?" diye sordu ve önüme düşen saçlarımı okşayarak geriye itti yavaşça.
"Turp gibiyim," dedim ben de, gülümseyerek. "Ama çok acıktım. N'apsak? Yemek falan mı yesek?"
Tam Atakan'a bunu sorduğum sırada odanın kapısı açılmış ve Doktor Demet Hanım içeri girip "Merhaba, Nefes," demişti.
Gözlerime bakışından anlamıştım. Birazdan istemediğim ve duymaktan sürekli kaçtığım o cümleyi söyleyecek ve hem beni bu hastaneye kapatıp hem de Atakan'ın gerçeği öğrenmesine neden olacaktı 3 aydır benimle ilgilenen doktorum.
Ve aynen düşündüğüm gibi de olmuştu. Demet Hanım yüzüme bakıp dişlerini sıktı ve yavaşça açılan dudaklarından tek tek çıkardı o cümleleri:
"Sanırım planınızı sonraya ertelemek zorundasınız. Seni biraz daha burada ağırlamamız gerekiyor, Nefes."
°°°
-Flashback, Birkaç Saat Öncesi-
"N'oldu, Atakan?"
Bir şeyler içmeye gittiğimiz kafede oturmuş sohbet ederken, Atakan birden garip davranmaya başlamış ve arkamdaki bir noktaya odaklanıp sinirli sinirli bakmaya başlamıştı.
"Bilmiyorum," dedi rahatsız olmuş bir şekilde. "Arkadaki bir adam gözlerini masamızdan ayırmıyor ve dik dik bakıp duruyor. Şimdi kalkıp dökeceğim şu oraleti başından aşağıya."
Dediğine güldüm ve "Sen ve oraletini bir kişi için feda etmek?" dedim alay ederek. "Boş ver, bakıp durma. Elbet bakmayı bırakır."
Tam Atakan da benim gibi önünü dönüp oraletini içmeye devam edecekti ki "Buraya geliyor," dedi yumruklarını sıkarak."
Bu sefer ben de merak etmiş ve kayıtsız kalamayıp arkamı dönmüştüm kim olduğuna bakmak için.
"Çetin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yeşil Orman
Fanfiction"Sadece seni görmek istiyorum güneş batarken. Bu kadar basit. Güneş batarken seni görmek istiyorum. Başkaca bir şey yok." Sen Benim Nefesim'sin hikayesinin, Nefes'in ağzından anlatımıdır. Bu kitabı okumadan önce Sen Benim Nefesimsin'i okumanızı tavs...