Benim taburcu işlemlerimle uğraşırken ben de Duru'yu izliyordum arkasından sessizce.
Bi ara gelip kartımın şifresini sordu ve ilk defa bu şifremi unutmadığımı fark ettim. Çünkü şifrenin içinde de bir şifre gizliydi. Şifrem klavyede Duru yazacak şekilde 3878 idi.
Atakan bana şifremi sorduğunda ve yine unuttuğumu fark ettiğimde asla unutmayacağım bir şeyi koymaya karar vermiştim. O an aklıma gerçekten de asla unutmayacağım tek şey gelmişti: Duru'nun duru gözleri.
Ben bunları düşünürken Duru bir anda arkasına döndü ve hızına yetişemediğim bir şekilde yukarı doğru kıvrılmıştı dudaklarım aynı anda.
Ona bakmaktan hiç bıkmayacağım...
...aklımdan geçirdiğim tek cümle bu olmuştu.
°°°
"Ee, motora bindin mi bakalım hiç?"
Gülümsedim ve "Aslına bakarsan hayır," dedim.
Motora bindikten sonra elini bana uzattı ve "Atla bakalım," dedi.
Kibarca elinden yardım alıp motora bindim ve sürmesini bekledim ama o motoru çalıştırmadan önce "İyi hissettiğinden emin misin?" diye sordu ilk olarak. "İstersen taksiyle de gidebiliriz."
Bu kadar düşünceli olması gülümsememi bastırmamı zorlaştırırken onu iyi olduğuma inandırdım ve hastaneden çıktığımızdan beri kafamı kurcalayan o şeye bir kez daha bakmak istedim.
"Bir saniye bekler misin, bir terslik var."
"Sorun ne?" diye sordu.
"Kredi kartıyla harcama yaptıktan sonra telefonuma bildirim mesajı gelmesi gerekiyordu ama gelmedi," diye cevapladım. Yine yanlış bir şey mi yapmıştım ya?
"Ben ödedim."
Duru'dan gelen cümleyi idrak etmem biraz zamanımı almıştı ama sonunda "N-Ne yaptın?" diye kekelemeyi başarabilmiştim.
Motordan indi ve gözlerimizi birbirine sabitlerken "Hastane masrafını ben ödedim," dedi.
"Hayır Duru, bunu kabul edemem," diye karşılık verdim hemen. Öyle bi' mahcup olmuştum ki, ne diyeceğimi şaşırmıştım resmen.
Gülümsedi ve "Bedavaya yaptığımı da nereden çıkardın? Karşılığında çikolatalı pasta ısmarlayacaksın bana," dedi elindeki kaskı kafama geçirmeden hemen önce.
Ben yüzümün kaskın içinde olmasının verdiği rahatlıkla gülümserken Duru da motora bindi ve ben belini hafifçe tutup beklerken "Şey... İstersen daha sıkı tutun," dedi. "Rüzgâr var biraz."
Kaskın arkasındaki gülümsemem anında genişledi ve ceketindeki parmaklarımı geri çektim. Ellerini karnında birleştirmekle kalmayıp bir de başımı sırtına yaslamıştım masum bir yüzsüzlükle. Şu an o kadar mutlu ve heyecanlıydım ki, sırtına değen göğsümün ardından atan kalbimin sesini duyup duymadığı, beni tatlı bir merakla endişelendirmişti.
°°°
Duru onu tarif ede ede getirdiğim evimin önünde motoru durdurdu ve alışılmış bir atiklikle indi motordan. Aynı hızla da centilmen bir şekilde elini uzatıp benim de inmeme yardımcı oldu.
Az önceki yakınlığımızdan ve şu an elini tutuyor olmaktan utanarak gülümsedim ve "Getirdiğin için teşekkür ederim, Duru," dedim.
Garip bir bakışla gözlerimizi buluşturup "Rica ederim," dedi.
Gözlerindeki mânâyı okumaya uğraşırken sessizleşen ortamı Duru'nun kekeleyişi bozmuştu:
"Ş-Şey... Gideyim ben o zaman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yeşil Orman
Fanfiction"Sadece seni görmek istiyorum güneş batarken. Bu kadar basit. Güneş batarken seni görmek istiyorum. Başkaca bir şey yok." Sen Benim Nefesim'sin hikayesinin, Nefes'in ağzından anlatımıdır. Bu kitabı okumadan önce Sen Benim Nefesimsin'i okumanızı tavs...