11.bölüm

3.9K 229 337
                                    

-Rüzgar bizi kendisiyle götürecek 

...bize olması gereken de buydu aslında. Biz bir limanda ağlayarak ayrılmalı, ebediyette buluşmalıydık. Bunun dışındaki bütün mutluluklar gösteriş, hatta kendimizi kandırmacadan sayılacaktı. Beni senden başkasının gülümsetmesi yasaklanmalıydı, cezası belki bir idam sehpası...

-Agust/ The Last 386.sayfa

***

Hayallerimde basamakların üzerinde çıplak ayaklarıyla duran bir çocuk vardı.

Yüzü gözü toz içinde, koruluğun kuru yapraklarına basa basa annesinin elini tutarak merdivenlerin başına kadar gelip orada bırakılmıştı. Üzerinden yağmur damlaları süzülüyordu. Yüzünde gözyaşı izleri olmasa ağladığı bile belli olmayacaktı, omuzları belli belirsiz sarsılıyordu.

Birkaç adım önümde, omuzlarında bir ülkeye yetecek kadar acıyı tek başına taşıyan adamdan eser yoktu henüz.

Jimin anahtarları bulup ön kapıyı açarken bizi nereye getirdiğini çoktan anlamıştım. Merdivenleri aşağı doğru inen, iki katlı ve beyaz boyaları yer yer çatlamış bir evdi burası. Sanki başka bir zamanda olsa bahçenin içindeki ağaçlara asılmış fenerleri görebilecek, birbirine çarpan şampanya kadehlerini ve kadın kahkahalarını duyabilecektik. Burası Jimin'in sığınağı ve gidebileceği son kapısıydı.

Bayan Lawrence'ın genelevine gelmiştik.

Jimin hayatı pahasına günlerdir bir mahzende saklanıyordu ve çocukluğunun geçtiği bu evi Yoongi için açmıştı.

Jung Hoseok kapıya üzerinde kana bulanmış gömleğiyle geldiğinde, bir asker tarafından yakalanıp mahkemeye gerek duyulmadan infazının gerçekleştirildiğini zannetmiştik, oysa durum sandığımızdan çok daha farklıydı. Hoseok'un üzerini kaplayan kan Yoongi'nin ciğerlerinden çıkıyordu, kan öksürüyordu. Onu koruluğun içinden alıp zar zor eve kadar taşımak zorunda kalmış ve yardım isteyebileceği tek yere gelmişti.

Şimdi de ufak tefek pembe yüzlü bir adam olan doktorun peşi sıra evden içeri girerken, benim gömleğim içinde ve kısmen mağrur duruşuyla ıslanmış saçlarını yüzünden çekiyordu, muhtemelen sabaha kendisi de hastalanmış olacaktı.

Doktoru bu kıyamet gibi havada yatağından kaldırıp tanrının unuttuğu bir koruluğun ortasına gelmeye ikna etmek ise baştan sona eziyetti. Elinde içi şıngırdayan şişelerle dolu kahverengi çantası ve kolunun altına sıkıştırdığı, üzerinden hortumların geçtiği kuş gagasını andıran çirkin bir maske vardı.

Yoongi'nin vebalı olduğundan şüpheleniyordu.

Doktoru Yoongi'nin kaldığı odaya, koridorun sonundaki kapısı aşınmış yere, yönlendirirken Jimin oldukça sakindi. Sanki fırtınanın içinden geçip doktoru bulmamız ve bizi buraya kadar bırakacak posta arabasını ayarlamamız arasında geçen süre ölümün ta kendisi değilmiş gibi, benimle göz göze geldiği anda elindeki mumu duvardaki yerine bırakarak gülümsedi.

"İhtiyacın olan bir şey var mı, Hoseok?" diye sordu Doktor içeri girdiği anda kapının önüne kayışlı bavulunu ve ceketini bırakıp oturan, iliklerine kadar ıslanmış oğlana. "Uyumak istersen üst katta senin için bir oda-"

"Gerek yok Bay Lawrence, Yoongi'nin yanında uyumayı tercih ederim." Derken bile Hoseok'un sesi normalden daha yüksekti. Sırtını duvara yaslamış, botlarını ahşap zemine vuruyordu.

Burada, tam kapının önünde olduğunu Yoongi'ye duyurmak için her şeyi yapmıştı.

Koridorun öbür ucundaki ortak salon olduğu bariz olan yere bile gidecek takatim olmadığından, kendimi duvarın karşı köşesine bıraktım. Dizlerim beni taşıyamıyordu. Hem, yegane akıl hocamı ve dostumu kapısının önünde beklemeyi de tercih ederdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 04, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bury My Heart | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin