Okumaya başlamadan önce, bilmenizi isterim ki bu mesajlar iki insan arasında gerçekten birbirlerine gönderilmiştir.
Hissettiğim tek şey telefonun sıcaklığıydı. Öylesine ısınmıştı ki, her an patlayıp küçük parmaklarımı parçalara ayırabilirdi. Gözlerimin bulanık olması ve yanağımdan süzülen yaşlar sebebiyle bu pek de umrumda değildi. O mesajı aldığım an, zaten yıkılmıştım..
"Kes sesini aptal diyemezsin zaten"
Sizin daha kolay anlamanız için şöyle yazmam daha makbul olur.
"Kes sesini aptal, diyemezsin zaten."
O an ne kadar şaşırdığımı kimselere anlatamazdım. O'ndan hiç beklemeyeceğim bir cümleydi çünkü. Ve kalbimi ne kadar kırmıştı, ancak şu sözler ile tarif edebildim:
(24 Ocak 2018 - 03:54)
"Bana neden böyle davrandığını açıklamayacak mısın ?" (03:54)
Artık hıçkırmaya başlamış, bunun gibi art arda mesajlar yazmaya devam etmiştim.
"Haklısın, aptalın tekiyim. Hayal etmekten ötesine geçemeyen birisiyim. Hiçbir zaman tam olarak dürüst olamadım kimseye karşı. Her zaman sırlarım oldu. Kimseye söyleyemedim. Kimseye güvenemedim. Bu yüzden bazı insanlar ile arama mesafe koydum. Ve en sonunda kaybedem ben oldum. Bak, yine kaybediyorum. Hepsi de benim yüzümden. Çünkü aptalım ben, aptalın tekiyim.." (03:56)
Gözlerimden yaşlar süzülüyor, ellerim öylesine titriyordu ki, mesaj yazmak çok daha zor bir hâle gelmişti. Ancak ben bir şeyler anlatmak istercesine yazmaya devam ediyordum.
"Sevdiğim her insan günün birinde beni ağlatıyor. Bak, ağlamam hiç sorun değil. Gerçekten hiç sorun değil. Ama üzüldükten sonra ağlamam, bu canımı çok yakıyor işte." (04:06)
"Şu son yazdığın cümleyi okuyorum da, sonra da profil fotoğrafına bakıyorum. Sanki benden nefret eden bir yüz var da, "Kes sesini aptal, diyemezsin zaten." diyor. Bunu içtenlikle söylemedin değil mi ? Sadece kalbimi kırıp beni üzmek için söyledin. Öyle, değil mi ?" (04:08)
"Yok, uyuyamıyorum işte. Gözlerim sulanıyor. Belki de "Buna mı üzülücem ? Sil mesajı gitsin." demeliyim diyorum. Yok ama, yapamıyorum. Aklım bunu emretse de, parmaklarım uzanmıyor ekrana." (04:10)
"Sürekli mesajları yeniliyorum, sanki bu saatte yazacakmışsın gibi. Aptalım ben, gerçekten aptalım." (04:12)
"Sahi, bu saatte girdin diyelim. Diyelim ama, girmeyeceğini biliyorum. Ne derdin ? Daha da üzer miydin beni ? Yoksa pişman olduğunu mu söylerdin ? Gerçi pişman olunacak bir şey yapmadın ki. Sadece gerçeği pat diye yüzüme vurdun. Yapmalıydın da. Uzun zamandır ağlamamıştım çünkü.." (04:14)
"Bir saate bakıyorum, bir ekrana. Gerçi ikisi de aynı yerde. Ama konu bu değil. Neyse, zaman geçmiyor nedense. Mutlu olduğumda o kadar hızlı geçer ki şu dakikalar, ne olup bittiğini anlayamam. Ah şu dakikalar yok mu, düşman kesilmişler bize." (04:16)
"Bak o kadar yazıyorum. Gereksiz yere olduğunu biliyorum. Sakın bilmediğimi sanma. Yazıyorum ama, kendimi rahatlatmak için. Duvara anlatmaktan iyidir ya ?" (04:18)
Yazmaktan parmaklarım ağrıyordu artık. Ama ben, ben bu üzüntüye dayanmışım. Biraz parmak ağrısı ne yapabilirdi ki bu narin bedenime ?
"Sanki soğan doğramışım gibi yanıyor gözlerim. Ağlamaktan değil ama. Buna eminim de böyle söylüyorum. Yoksa söylemem, bilirsin. Neyse, iyi yaptın. Uzun zamandır ağlamıyordum zaten" (04:19)
'"Keşke Azrail'i görsem şuan. "Hazır mısın ?" cümlesini duysam. Yankılansa kulaklarımda.. Ne cevap verirdim biliyor musun ? "Tam da zamanında geldin." "' (04:20)
"Gerçekten gelir misin şimdi ya ? Düşünüp duruyorum binlerce kez. Ama her sahne birbirinden farklı. Ufak da olsa bir farklılığı var. Hepsinde farklı sen, hepsinde farklı ben. Hepsinde farklı cümleler, hepsinde farklı hakaretler, hepsinde farklı pişmanlıklar. Bir şey ima etmeye çalışmıyorum, sakın öyle düşünme. Yazıyorum sadece. Yazınca rahatlıyormuş gibi hissediyorum. Öyle olmuyor ama, olsun. Daha da yaklaşıyorum sadece.." (04:23)
'"O kadar yazdım ama, sakın seni haksız gördüğümü, haksız olduğunu yazdığımı düşünme. O cümlende kelimesi kelimesine haklıydın. "Kes sesini aptal, diyemezsin zaten."
Haklısın diyorum yine. Artık kesilmesi gerekiyor bu aptalın sesi.."' (04:24)
"Son olarak söylemek istediğim bir şey var. İmkan olsaydı eğer; bugün, şuan, şu saniye sana sarılıyor olurdum. Ama tek yapabildiğim şey ağlamak... Bir şey daha var, o sürpriz olsun. Kendine iyi bak. Belki başka bir hayatta sarılırız, olmaz mı ?
Seni seviyorum. Ama artık kesilmeli bu aptalın sesi.." (04:27)
Sıcak banyonun sıcaklığı yüzüme vuruyordu. Göz yaşlarım durmuştu. Parmaklarım acımıyordu. Hıçkırıklarım da kesilmişti. Çünkü, hazırdım artık.. (04:28 - ∞)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Aptalın Öyküsü
Short StoryMerhaba. Başlıkta yazdığı gibi... Aslında bunu söylemek istemiyorum. Çünkü canımı sıkıyor. Neyse; aptallığımı, üzdüğüm insanları, hayal kırıklıklarımı görmek senin için pek heyecan verici olmasa gerek..