Gözlerimi açtığımda yüzümün sargı bezleriyle kaplı olduğunu gördüm. Tam karşımdaki aynadan baktığımda hiçbir şey belli olmuyordu. Korktum ya bir daha düzelmeyecek kadar kötü olduysa. Merakıma yenik düşüp sargıyı açmaya karar verdim. Tam açacakken içeri giren Ahmet adeta kükreyerek:
- Ne yapıyorsun sen? Yüzün enfeksiyon kapacak çek o elini sargının üzerinden, dedi.
- Olmadı değil mi? Biliyordum ben o yaşlı bunağın bașaramayacağını. Ne kadar safım hemen ona inandım...,devamını getirecekken Mithat Bey'in yine beni duyduğunu anlamam çok uzun sürmedi.
- Bu oldu iki bence görmeden yargılama sonra özür dilersen affetmem ona göre, dedi Mithat Bey.
- Bakın Mithat Bey benim neden yüzüm sargıda? diye düşündüğümde büyük ihtimalle başaramadığınızı düşündüm. Hala fikrim aynı, dedim. Araya Ahmet girerek.
- Sence fazla olmadı mı? Mithat Bey sana yardım etmek için burada çok bencilsin. İşini bırakmış senlen uğraşıyor sen ise...
- Ben ise ne? Söylesene endişelenmek hakkım değil mi? Söylesene artık. Çünkü ben haklıyım.
- Bana bağırma hem suçlu hem güçlü. Oldu ya prensese bak. Gecenin bir yarısında git hiç de güvenli olmayan sokağa. Orada gez. Niçin orada olduğun zaten muallakta. Yardım etmeye çalışalım üstüne bir de kapris çekelim oldu. Başka isteğin varsa söyle, diye bağırarak konuştuktan sonra profesör :
- Ahmet Bey sakin olun Berceste Hanım endişelendiği için söyledi tüm sözleri haklı da kimde olsa psikolojik sorunlar yaratabilir,dedi profesör.
- Hah şimdi de...
Lafımı tamamlama izin vermeyen Ahmet:
- Kes lan sesini, diye bağırdı. Ellerini yumruk yapıp odadan çıkınca ardından bıraktığı enkazı anlamadan çıkıp gitti. İçimde tutamadığım hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
Benim o sokakta bulunma nedenim bambaşkaydı. Normalde evime giden yoldan gidiyordum. Ses duyunca tenha sokağa saptım. Benim annemin ölme nedeni tecavüze uğradığı içindi. Bunu hazmedemeyen babam annemi öldürürken ses çıkardığı halde kimse yardıma gelmemişti. Ben de o duygusallıkla birlikte azıcık da merak ile o sokağa saptım. Ahmet ise beni neyle itham etti. Beş gün sonra buradan gideceğim. Nasıl biliyorsa herşey öyle kalsın. Gideceğim fikrini ona söylemeyecektim. Madem herşeyi biliyor bilsin. Bu yaşıma kadar kendi kendime yettim. Kimseye ihtiyaç duymadan. Şimdi de kendi başımın çaresine kendim bakabilirim.
Ahmet'in ağzından
Ben fazla mı çıkıştım. Of, of onu çok kötü birşeyle suçladım. Resmenn... Neyse ben nasıl bakacağım yüzüne. Doktor ses çıkarmayınca saygısızlığa karşı dayanamadım. Açtım ağzımı yumdum gözümü tabiri caizse. Hemen ondan özür dinlemeliyim. Bunları düşünürken kendimi bir an da Berceste 'nin kapısının önünde buldum. Fikrimden vazgeçmemek için kapıyı açıp odaya girdim. Melek gibi uyuduğunu gördüğüm an yüreğim yerinden kalktı. Sanki tekrar eski haline gelmeyi düşünmüyor gibi.
Halt etmişim ben, kızın kalbini kırıp bir de utanmaz şekilde gelmiş özür dileyeceğim diyorum "hangi filmmiş haber ver izleyelim" diyen kardeşim gibi içimden düşündüm. Karşımdaki muhteşem varlığa hayran hayran bakarken odaya dalarcasına giren yardımcım ile sinirlerim gerildi.
- Senin burada ne işin var, diye sordum. Yardımcım bu tepkim karşısında:
- Efendim Mithat Bey bu ilaçları Berceste Hanıma vermemi söyledi, diye olayı hemen anlattı.
- Tamam sen çık ben veririm,dedim odadan çıkmasını isteyerek.
- Tamam efendim.
İlaçları yatağın yanına duran komidinin üstüne bırakırken daha da sinirlendim. Berceste 'ye o kadar yaklaşmıştı ki kokusunu aldığından adım kadar eminim. Bu görüntüye fazla dayanamayarak :
- Hızlı bıraksana işler aksıyor. İşinin başına dönmen gerek, dedim.
- Hemen gidiyorum efendim, dedi yaptıklarımdan bir şey anlamayarak.
Yardımcım çıktıktan sonra Berceste 'nin yatağının yanına oturdum. Elini elime alıp " sana söz olsun ki seni mutlu edeceğim. Yaptığımı unutturacağım" dedim. Umarım beni anlarsın. Berceste' nin kıpırdanmaya başladığını gördüğüm an odadan ok gibi çıktım. Daha hazır değildim onunla yüzleşmeye.
Hayat bu kadar enteresan şeyler işte. Bazen kötü görünen iyi, iyi görünen kötü sonuçlanır. Hiç birşey yüzde yüz iyi olamaz. Eğer öyle olsaydı. Kimse istediğini elde etmek için hiç çaba sarf etmezdi.
Düşünün bir gemi var. Binerseniz mutlu olacaksınız. Binmezseniz ise de binmediğiniz için pişman olacaksınız. İşte Berceste o durumda ya gitmeyecek mutlu olacak ya da gidecek pişman oldum olacak...
Berceste ve Ahmet bir çok şey yaşadılar ve yaşamaya devam edecekler. Ama bu sefer Ahmet'ten gıcık kapabilirsiniz. Bu bölümü siz değerli okuyucularıma ithaf ediyorum. Umarım beğenirsiniz....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ
RomanceEski den bazı masallar vardı cin ve peri bulunduran. Fakat Ahmet ve Berceste farklıydı o masal olacak kadar güzel. Bitmeyecek gibi sonsuz...