1.Bölüm

120 29 1
                                    

YIL 2003

Ben 5 yaşındayım. Adım Eyşan. Monopolly ve hayvan rollerini yapmayı çok severim. Benim binsürü oyuncağım var. Oyuncakları severim. Üvey babamı ve annemi de çok severim. Annem her zaman uslu durmamı söyler, babam ben doğacağım hastaneye yetişmeye çalışırken öldü. Annem çok üzülüyordu. Ama Hasan Babam geldikten sonra annemin keyfi yerine geldi. Hasan Babayı çok severim. Kendisi bir avcı. Annemden daha çok o benimle ilgilenir. Az sonra ismini tam ezberleyemediğim bir ormana götürecek.

-"Eyşan kızım ayıcığını bagaja at. Çadırları kurduğumuzda alırsın."

Ormana doğru yürüdüğümde her bastığım dal yaprakları çatırdıyordu. Ağaçlara dokunduğumda sanki damarlarımdan soluk boruma kadar huzur uzanıyordu. Bu huzuru bozan babamdı. Elinde ki silaha mermi dolduruyordu. Gözleri çakmak çakmak alevlenmiş, tedirgindi. Sanki ben yokmuşum gibi.

-"Ne oluyor baba? "

Beni küçük bir fare gibi yanına attı.

-"Sus konuşma! "

Sesi kısıktı ama uyarıları belirgindi. Uzun kirli parmaklarıyla bir yeri işaret etti. Gözlerimi o yöne doğru hareket ettirdim. Bir tavşan vardı. Gözlerimin dibinde kar beyazı boncuk gözlü bir tavşan. Bugün şanslı günümüzdeydik. Akşama yemeğimiz hazırdı nasıl olsa.

-" Neden yakalamıyoruz ? Küçük bir tavşan. En fazla nereye kaçabilir hemen şuracıkta."

Çakmak çakmak gözlerini gözlerimin içine dikti. Sonrasında temkinli fakat kısık ses tonuyla,

-" Evet doğru söylüyorsun fakat önemli olan onu vurmaktır. Çünkü eğer yakalarsan onun gözleri ve bakışı senin küçük kalbini parçalar."

Bu sözlerine karşılık bakışlarını tavşanın olduğu yere çevirdi ve bir hışımla ayağa kalkıp,

-"Ah !" Dedi. Ardından bir küfür mırındandı. Ellerini kumralımsı kıvırcık saçına götürdü.

-" Kaçırdık"

O an tavşanı düşünmüyordum. Ayağı kalkıp boyuma kadar uzanan kirli kot ceketini çekiştirdim. Sıkıntıyla,

-"Hmm..." dedi.
-"Ne yani tavşanların gözünde silah mı var ?"

Benim hayretlerle bakındığım yüze karşılık kısık bir kahkaha çıktı nemlenmiş dudaklarından.

-"Hayır" dedi. Sözlerine şöyle devam etti ;
-"Bak canım dünyanın en kötüsü nedir bilir misin ?"

Çadırı kurmak için alan ararken ben, düşünceli Hasan ise durumundan memnundu. Ben sormasam bile cevaplayacak havası vardı. Bu yüzden sustum. Cevap beklercesine yeri süzen başımı dikleştirip ona bakındım.
-"İnsandır"
-"İnsan mı ?"
-"Daha lafımı bitirmedim canım."
Başımı onaylarcasına salladım. Devam etti.

-"Cesurun bakışı korkağın kılıcından keskindir."
-"Nasıl yani ?"
-"Bazen yaşamak için öldürmek zorundasın. Bazen yaşamak için içindeki sevgi seni öldürmeden sen onu öldürmek zorundasın. Hem de akşam yemeğimizden olurduk öyle değil mi ?"

Gülümsedim. Evet öyleydi. Babam beni her zaman kendimi ormanda uyurken bulmuş bir komando gibi yetiştirirdi. Onun için ben eğitilmeye hazır bir talebeydim. Beni her şeye hazırlıklı,sezgili ve zeki yetiştirdi. Onu seviyorum.

                         ×××××

YIL 2016 GÜNÜMÜZ

Yatağımdan kalkmak istemiyorum. Fakat şu deli alarm kafamı darmaduman ediyordu .

ESARETİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin