Bölüm 50: Davetsiz Misafir

9.4K 1K 510
                                    

İdil bir süre sokakta durup lisede üye olduğu çete ile beraber yürüdüğü yola baktı. Hafif bir meltem eserek ona geçmişte ki alacakaranlık kokusunu taşıdı. Şimdi durduğu yerden 5 sene önce ona güvenen insanlarla beraber yürümüştü. O zamanlar yaptığı işin sadece bir zorunluluk olduğunu düşünüyor ve her saniyesinden nefret ediyordu ama şimdi o anların bile ne kadar önemli olduğunu anlayabiliyordu. Zamanında kıymetini bilememişti. Gerçi o haldeyken durumun nasıl keyfini sürebilirdiki?

Önceleri bir kadın olarak görmüyordu kendini. Sürekli adamlardan kaçan ve yaşamaya çalışan bir böcekten başka bir şey değildi. Onu hayata bağlayan tek bir şey vardı o da annesi. Her ne kadar komada uzun zaman yatsa da annesi onu hayata bağlayan yegane sebepti.

Şimdi ise yoktu.

Ama yine de İdil yaşıyordu.

O zamanlar sevilecek biri olarak görmemişti kendini. Hayatın bile kenara attığı insanı kim sevebilirdiki? Kendi bile çoğu zaman benliğinden nefret ederdi. Ama onu sevmişlerdi. Hem de içlerine alacak kadar. Tabi bu kolay olmamıştı. Umut tarafından oyuna getirilmiş, Sarp ile bir sürü zorluk yaşamışlardı.

Sarp.

Aralarında ne zaman bir şey olmaya kalksa sanki beraber olmamaları gerekiyormuşçasına sürekli başka bir engelle karşılaşmışlardı. En başta İdil onun için paralı bir korumaydı. Önlerinde ki engelleri zorda olsa aşmaya başladıklarında asıl o zaman olan olmuştu. İdil'in hiçbir zaman aşamayacağı geçmişin hayaleti karşılarında belirmişti. İşte o zaman İdil artık ilerleyemeyeceklerini anlamıştı.

Sonrasında ona benliğini açan Doruk.

Uzun zamandır görmediği ama görmek için yanıp tutuştuğu tek adam. Şimdi kim bilir nerelerdeydi.

Genç kız durduğu yerden farklı bir yöne ilerlemeye başlarken Sinan'ın da dediği gibi diğerlerini umduğunu bulamayacağını düşündü ve bu düşünce kalbinin daha da sıkışmasına neden olmuştu.

***************************

Sarp, üzerindeki takım elbiseye aynadaki yansımasından bakarken durmadan sağını solunu düzeltiyordu.

"Bu akşam bu saçma şeyi giymek zorunda mıyım?"

Umut, kravatını düzeltirken arkadaşına gülümsedi. Onu bir şekilde ikna etmeyi başarmış ve takım elbisenin içine sokmuştu. Şimdi düğünün olacağı otel odasında kendileri için ayrılan odada hazırlanıyorlardı.

Sarp gözlerini devirip kravatını kendinden uzak bir köşeye fırlattı. "O lanet şeyi takmayacağım."

Umut onun sızlanmasına aldırmadan kravatı eline alıp arkadaşının boynuna taktı. "Damadın arkadaşları olarak yakışıklı ve düzgün giyimli olmamız gerekiyor."

Sarp arkadaşının söylediklerine karşılık homurdansa da kravatın boynuna takılmasına izin verdi. Kendini hapsedilmiş gibi hissediyordu ve büyük ihtimalde düğün töreni daha başlamadan kravatı ortalıktan kaldıracaktı. Sonuçta onca yıl ne isterse yapmaya alışkındı. Bir tek İdil bu konuda onu şaşırtmıştı. Adamın istediği şeye boyun eğmemişti. Üstelik haklı sebeplerle. Aralarındaki duygusal çekimde adamın yanlış seçimleri yüzünden yok olup gitmişti. Tıpkı İdil'in hayatlarından çıkıp gittiği gibi.

"Hala İdil'i mi düşünüyorsun?"

Sarp dalgın bir şekilde kravatında olan elini indirip cebine soktu. Umut bir şekilde onun yine yüz ifadesini okumuştu. Bu uzun zamandan sonra oldukça korkutucu bir durumdu.

"Evet, bu şehir ister istemez bana onu düşündürüyor."

Umut ağır ağır başını salladıktan sonra genç adamın karşısındaki koltuğun koluna yaslandı. "En azından bir süreliğine kendini toparlarsan. Unutma bugün Doruk için buradayız."

KAÇIKLAR KULÜBÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin