Çocuk, yüzüme uzun uzun baktıktan sonra birden gözlerime odaklandı. Ne vardı gözümde! çapak falan mı ? Yoksa rengine mi takıldı? Neden bana böyle bakıyor? Gözlerimin içine, sanki birşey anlatmak ister gibi ? Bende garip olan bir şey yok, gözlerimden de yok sadece renkli ler. Acaba daha önce hiç ela göz görmedimi ya da yeşilimsi bi göz çünkü benim gözlerim o tonlarda bişeydi" hey neden gözlerime öyle bakıyorsun " dedim. Şaşkınca .
Sesim ile afalladı ama konuşmak için dudaklarını araladı, elini ensesinde gezdirmeye başladı, derin bir nefes vererek konuşmaya geçti.
"Aa şey gözlerin çok güzel sadece biraz gözlerini izlemek istedim." Dedi hafif gülümseyerek. Ahh ne kadar komik. Az önceki ukala tavırları olan çocuk şimdi beni övüyordu.
Suratıma samimi olamayan, ama samimi göründüğünü düşündüğüm bir gülümseme yerleştirdim ve cevap verdim,"Peki tamam. Sana ne kadar teşekkür etsem az, bana yardım ettiğin için sağol." Dedim. Bana cevap vermeden yürümeye devam etti. Ben de peşinden yürümeye başladım.
Bir süre sessizce yürüdük cidden tek başıma gitsem daha az sıkılırdım. En azından kendim ile sesli bir şekilde sohbet edebilirdim. İtiraf etmeliyim ki annem öldüğünden beri, uzun zamandır kimse ile sohbet etmiyordum. O acımasız vampir suratlı psikopat adam -yani babam- yüzünden yaklaşık 2.5 senedir kimse ile karşılıklı oturup sohbet etmiyordum. Hatta acımasız vampir suratlı babam yüzünden kimse benim ile arkadaşlık bile etmiyordu...
Yürümeye devam ederken o ukala çocuk da bana bakıp duruyordu. Arada derin nefes alıp birşey söyleyecek gibi oluyordu sonrasında ise bir şey demeden içine atıyordu. Bana sormak istediği bir takım sorular olduğunun farkındayım, ve bunları sormaktan çekinmesinin sebebinin, ona "... asıl senin burada ne işin var?" dediğinde "seni ilgilendirmez" diye karşılık vermem olduğunu düşünüyordum. Kafamı ona döndürdüm ve bakmaya başladım bir yola bir de o ukalanın suratına bakıyordum. Durdu ve o da bana baktı, yine o derin nefeslerden birini aldı. Yine birşey söylemedi.
" şey adın ne ? " dedim, eğer o konuşmuyorsa ben konuşurum, birinin bu sohbeti- konuşmayı... her neyse başlatması lazımdı.
Çocuk durdu ve bana doğru dönüp tekrar gözlerime baktı sokak lambasının ışığı yüzünü aydınlatıyorken gözlerini gözlerime kenetleyip bana baktı.O an gözlerinin ne kadar güzel olduğu dikkatimi çekmişti en az benimkiler kadar etkileyici gözleri vardı, kahve rengiydi fakat belli bi tonda, benimkiler gibi değil.
" Adım 'Can' . Peki senin adın ne ?" Dedi, soruma önce cevap verip sonra aynısını sorması beni sevindirmişti. Bu sohbetin başladığı anlamına geliyordu.
"Şey ismim 'Ece'. " dedim. Gülümsedi ve cevap verdi.
"Memnun oldum Ece" dedi. Aynı şekilde karşılık verdim ama yüzüne bakma gereği duymadım.
"B- ben de " dedim. Ahh lanet olsun neden sürekli kekeliyordum ki. Heyecanlan mışmıydım? Sanırım evet. Annem öldüğünden beri hiç arkadaşım kalmamıştı bu yüzden Can'ı ilk arkadaşım olarak görüyorum. "Kaç yaşındasın ece?" Dedi.
"17. Ya sen?"
"Hahah daha reşit değilsin demek. Ben 18 yaşındayım" dedi gülümseyerek. Ben de aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim.
"Peki. Ece, sen evden neden kaçtın? " dedi iki eli de cebindeyken. Suratıma bakmıyordu ama. Bu konu hakkında konuşurken biraz çekiniyordum. Çünkü bütün bu olanlar benim suçummuş gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BU BENİM HAYATIM #wattys2019
Novela JuvenilBir kız çocuğu evden kaçacak kadar çaresiz ve cesur olabilirmiydi? Bu yolun ona ne getireceğini bilmeden üstelik...