Hedef-i Bul adlı hikayeme hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz. Eminim şansta getireceksiniz. Başlamadan önce sizi henüz tanımadan bile çok sevdiğimi belirtmek isterim❣️Bu hikaye benim ikinci deneyimim. Şunu demeliyim ki ilk hikayemi birkaç yıl önce yazmıştım. İnanıyorum ki Hedef-i Bul hataları daha az olan, kurgusu daha gelişmiş olan bir kitap. Umarım bir şans verirsiniz.
İlk bölüme göre hemen karar vermenizi istemiyorum. Çünkü ilk bölüm daha çok tanıtım gibi oldu sanırım. Diğer bölümlere de göz atarsanız çok mutlu olurum.
Sizden karakterleri hayal gücünüze göre planlamanızı rica ediyorum. Eğer isterseniz bana, uygun karakter isimleri önerebilirsiniz. Düşünürüm.
İyi okumalar.
Müzik: La Casa de Papel / My Life Is Going On - Cecilia Krull
(Önerdiğiniz şarkıları zevkle kullanırım.)
Dikkatimi karşımda gri takım elbiseli adama verdim. Modern bir çalışma odası vardı ve kabul etmek gerekirse zevkli döşenmişti. Pahalı güneş gözlüklü ve takım elbiseli adamlardan olsa gerek kendimi Matrix'te hissediyordum.
Ekrem Bey şirketini övüyordu. Yazık. Sadece 1 saat sonra tüm servetinin biteceğini bilmiyordu. Kısa bir an adama acıdım. Sonra aklıma yaşlı bir adamı kandırarak bütün bunlara sahip olduğu geldi.
"Siz ne düşünüyorsunuz?" Başımı onaylarcasına salladım. Konuşmadan önce burnumun üstünü kaşıdım.
"Harika." Normal sesimin aksine sert ve kalın konuşuyordum. Dişime yerleştirdiğim cihaz sayesinde sesim değişiyordu.
Kolyemi parmağıma dolayarak çevirmeye başladım. Bunu yaparken oldukça doğal davranıyordum. Sanki dikkatini oraya çekmek istemiyormuş gibi...
Binada çok sayıda kamera vardı. Ayrıca sıkı bir güvenlik söz konusuydu. Koridorların başlarında ve sonlarında olmak üzere her katta en az iki kamera bulunuyordu. Fakat bu benim içeri sızmamı engellemezdi. Güvenlik önlemlerini pek taktığım söylenemezdi çünkü bu binadan çıktıktan sonra sanki içeriye adımımı hiç atmamamış gibi olacaktım.
Sonunda gözü oyma kolyeme takıldığımda bu başarılı ve zengin iş adamı için çok geçti. Bunlar onun iyi biri olduğunu kanıtlamazdı. Gözlerini kolyeden ayıramazdı. Önce oturuşunu dikleştirdi. Yüzü ifadeleşsizleşti. Elimi yüz hizasında tutup parmağımı şıklattım. Yavaşça gözlerini kolyeden çekip üzerime dikti. Bakışları donuklaşmış, göz bebekleri büyümüştü. Hipnoz etme aşaması bitmişti. Bu benim için zor değildi. Kolyemi boynuma geçirip birkaç kat giydiğim kıyafetin içine attım. Sırada emretme aşaması vardı.
Bir süredir geçimimi böyle sağlıyordum. Hayır, masum adamları soyarak değil. Hak yiyerek para kazanmış insanların -bazı şirketlerin isteği üzerine- paralarını alıp iade ediyordum. Bütün bunları üç yıl önce kaybettiğim ikizimin kılığına girerek yapıyordum. Böylece kendimi güvence altına almış oluyordum. Biri beni görse bile ölmüş birinin kimliğine ulaşamazlardı. İş yaptığım insanlar beni tanımıyordu ama tehlikeli olduğumu biliyordu. Ayrıca bunun için iyi para ödüyorlardı.
Masanın üzerindeki küçük not kağıdını ve kalemi adamın önüne ittim.
"Şimdi hesap numaranı ve şifreni buraya yaz." Adam dediğimi yaptı. Kalemi kağıdın üzerinde hareket ettirdi.İşi bittiğinde kağıdı alıp takım elbisemin cebine attım.
"Kasadaki dosyaları ver." Yerinden robotik hareketlerle kalktı. Modern kahverengi dolabı açtı. İçinde küçük sayılamayacak bir kasa vardı. 'Daha yaratıcı bir yer beklerdim.' Tabi bu benim işime geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hedef-i Bul
Teen Fiction"Bana öyle bakma. Kiralık bir katil değilim. Sadece kötü adamların parasına el koyuyorum o kadar." Benimkiyle aynı olan mavi gözlerini suçlayıcı bir şekilde üzerime dikti. "Yani dolandırıcısın." İtiraz edemedim. Kollarını göğsünde birleştirdi. "S...