07. O YANGIN İÇİNseninle zaman geçirmek için evine ilk geldiğimde film izleyip sadece kendimiz olabileceğimiz özenli bir planın vardı. etrafta sıkışabileceğim salıncaklar olmadığını, herhangi kemiğimi kırabilecek eşyalar olmadığını söylediğini hatırlıyorum.
beni yalnız bırakmanı istedim, fakat aslında tam tersini yapmanı istiyordum. bana zorba gibi davrandığını söyledim, "ama hoşuna gidiyor," ardından cılız bir mırıltı, "değil mi?"
ilk kez kendinden kuşkulandığını gördüm. sen her zaman kendine güvenen, dokunulmaz ve yenilmez biriydin; hayran olduğumu fark etmediğim bir duruşla taşırdın kendini. ağzından çıkan her sözcük iddialıydı, kendine oldukça güvenin var gibiydi. yani, o zamana kadar.
bir süre sana baktım, sen de endişeli bakışlarla gözlerimde cevap aradın. tereddütle ve küçük hareketlerle başımı salladım ve o tanıdık gülücük dudaklarında yer edindi.
senin seçtiğin bir filmi izlemek için oturduk (sanırım animasyondu,) ama aniden fırlayıp kayıp kumanda hakkında söylenmeye başladın. bir saat kadar evin her köşesinde kumandayı aradın. seninle oturmanın sorun olmadığını, böyle de iyi olduğunu söyleyene kadar durmak bilmedin. keyfimin yerinde olması için filmi izlememize gerek yoktu. senin kulağa saçma gelen söylentilerin bana yeterdi.
o gün fazla gergindin. o gün doktor randevun vardı, değil mi? ellerinde olmadan en sonunda seni endişelendirip hırçınlaştırdılar, değil mi? bunu bilmediğim için ilk randevumuz olduğunu düşündüğüm bu zaman diliminde bunun için gergin olduğunu düşünmüştüm. (hâlâ o gün ilk randevumuz olduğu için gergin olduğunu düşünüyorum, ama muhtemelen sen benim aksime daha da rahat olurdun. bunu düşünemedim, o gün ölümünü hatırlayacağını bilmiyordum.)
konuştuk durduk. fazlaca güldük, akla mantığa sığmayan şeylere bile. hala gergin olduğunu algılayabiliyordum ama sen her seferinde beni mutlu ettiğinden emin olmak için kendi yüzüne bir gülücük kondurdun. teşekkür ederim.
ben tam gitmeden önce, kapının önünde dururken öpüştük. dudakların cennet gibiydi ve kalbimi göğsümün içinde gürletti. beynim alev alev oldu, o yangın bütün vücuduma yayılıp beni küllere çevirdi. hemencecik bağımlı olduğum, en masum uyuşturucuydu.
o küçük, kısacık zamanda bile, o yangın için yaşayacağımı (ve öleceğimi) biliyordum. o uyuşturucu için. senin için.
titriyordun – ellerin, dudakların; bütün bedenin titriyordu. öpücük sona erince şakayla karışık üşüyüp üşümediğini sorduğum için özür dilerim, benim yüzümden olduğunu düşünmeme rağmen. bunu yazarken bile egoist olduğumu hissediyorum. cidden? ne diyeceğimi bilemedim. benden sadece kelimelerimi çalmadın, rasyonel düşünme özelliğimi de aldın.
yine de gülümsedin, üşümediğinden emindin.
benim için her zaman mutlu olmak çok yorucu olmuş olmalı. özür dilerim.
[YİRMİ ALTI DAKİKA KALDI.]
Bu hikayenin orijinal dili İngilizcedir ve yazarı @disastres' tir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASSAGE ( J. JUNGKOOK ) TÜRKÇE ÇEVİRİ
Contove sen omuzlarımda taşımak zorunda olduğum en ağır yüktün, hiçbir şey seninle kıyaslanamazdı. [JEON JUNGKOOK] [SOULMATE AU] ©COPYRIGHT 2017 | disastres TÜRKÇE ÇEVİRİ | ronniemonnie Thank you @disastres for giving me permission to translate! | kısa h...