YRB || 4.Bölüm ||

147 71 267
                                    

YARALI RUHLAR BAHÇESİ

4.BÖLÜM: Bitiş.

🍃

  Ellerim karıncalanmaya başlarken, gözlerimi kırpıştırdım. Yüzüme sokak lambasının loş ışığı vursa da, içimi zifiri karanlık kaplamıştı. Hani olurdu ya, bir şeylerin hayatınızdan tamamen çıktığını düşünürken aslında tam ortasında bulunduğunu fark ederdiniz. Uzun zamandır tatmadığınız o duyguyu tadar, kabullenmeye çalışırdınız. Gerçekler iki ucu kanlı bıçaklı, intihar ipine bağlanmış sallanırken tam altına koyulmuş dikenden bir sandalyede oturuyordum. Sallanan iplerde ki gerçekler biraz daha yaklaştığı gibi ölecekken, biraz daha oturursam da acıdan ölecektim. Aslında her iki tarafta da sonunda olan bana olacaktı. Gerçi başka kime olabilirdi ki, yoldan geçen adama mı?

Baba... Bu kelime 4 senedir bana bir hayli uzakken şimdi en ummadığım anda duymuş ve sarsılmıştım. Sahi bir babam vardı. Onu ne kadar görmek istemesem, ona kızgın olsam ve hatta nefret bile etsem de çabalamasını beklemiştim. Benim için, kızı için çabalamasını. Yanımda olmaya çalışmasını beklemiştim.

Boşuna beklemiştim.

Aylar önce geçirdiğim kaza sonucu vucüdumda büyük bir hasar kalmasa da, o zaman bile yanıma gelmemişti. Gerçekten sadece annem varken miydi bana sevgisi? Ya da pardon, sahte sevgisi.

Ve şimdi seneler sonra arayıp sormazken, çok yüzü varmış gibi ona olan öfkemin külleri hala tekrardan alevlenmeyi beklerken gelip hayatıma dalmaya mı çalışıyordu? Ne yapmak istiyordu, beni daha çok üzmek mi? Daha çok boğmak mı?

Çatık kaşlarım, kısık yorgun ama bir o kadar da öfke saçan gözlerimle sert bir ifade ile Oğuz'a bakıyordum.

"Şaka yapıyorum, demeni bekliyorum." dediğimde anlamadığını belli edercesine bana boş boş baktı.

Ruhum bu sefer acıdan değil de,küllerinden doğan öfkem yüzünden kavruluyordu.

"Ne babası Oğuz? Bir babam mı var?"

Hala bana boş bir ifade ile bakarken kaşlarını çattı, duraksadı ve sonra yutkundu. Gözlerinden geçen pişmanlığı kısa bir anlığına sezebilmiştim. Söylememesi gereken bir şeyi söylemiş, ama aslında ne olduğunu kendisi de bilmiyormuş gibi bir havası vardı.

"Sana yanlış zamanda söyledim, " diye konuştu. Ama daha çok kendi kendine söyler gibiydi. "Unut bunu."

"Unutayım mı?" Bozulan sinirlerim nedeniyle güldüm. "Ne babası?Babamla bunun ne alakası var?"

Cevap vermedi. Ona babamın mekanla ne ilgisi olduğunu, neden bir anda ortak olmamı istediğini, onların mekanı alırken asıl amaçlarını, babamı nereden tanıdığını sordum. Hiçbir soruma cevap alamadım. Sorular, birbirleriyle kapışırken ona ters bir şekilde bakmaya devam ettim. Kendi kendine büyük bir pot kırıyordu ve bu tamamen benimle ilgiliydi. Ama sorduğum hiçbir soruya cevap vermeye tenezzül de etmiyordu.

Evet ona borçluydum, ona minnettardım. Yaptığı şey sonsuza kadar unutmayacağım bir iyilikti. Fakat bu benimle alakalı şeyleri, bana söyledikten sonra susması ve saklamasını gerektirmiyordu. Gerektiremezdi. Sinirle ona son bir bakış attıktan sonra omuzlarım da ki kabanını üzerimden çekerek, onun omuzlarına bıraktım. Büyük kayalıktan destek alarak ayağa kalktım. O da kalktı.

YARALI RUHLAR BAHÇESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin