•14•

1.4K 149 65
                                    

Mektubun sonuna gelen Taeyong'un canı hiç bu kadar yanmamıştı. Olayın farkına vardığında hayatı pahasına koştu. Bir taksiye atlayıp adama acele etmesini söyledi.

Taeyong kaybetmekten korkuyordu. Aceleyle evin önüne gelince taksiye beklemesini söyledi.

Her zaman verandada saksının içinde bir anahtar olurdu. Bunu bildiğinden anahtarı alıp aceleyle eve girdi. Endişe ile onun adını bağırdı. Ses gelmediğinde koşarak yukarı çıktı.

Eski odalarına daldığında yatakta yatan Ten onu sarsmıştı. Korkuyla baygın bedenini kucakladı ve alt kata indi. Taksiye geri binip hastaneye gitmeleri gerektiğini belirtti. Adam onları olabildiğinin en hızlısı olarak hastaneye yetiştirdi.

Taeyong kucağında Ten ile hastaneye girdiğinde hemşirelere bağırdı. Taeyong kucağında taşıdığı bedeni gelen sedyenin üstüne olabildiğince nazik bıraktı. Hemşireler koşarken Taeyong ne yapacağını bilmeyerek peşlerinde koştu. Ten odaya alındığında Taeyong'u dışarı çıkarttılar.

Taeyong dışarıda beklemeye başladı. İçeride 2 saattir kalan doktorlar hiç bilgilendirmiyorlardı.

Taeyong şok geçirmiş bir halde duvara yaslanmış ağlıyordu. 2 saatlik uzun bekleyişin ardından beyaz önlüklü doktorlar hastane odasından çıktı.

Taeyong merak ve korkuyla onlara doğru koştu.

"O iyi mi? Lütfen iyi olduğunu söyleyin!"

"Bayım sakin olun. O iyi. İlacının dozunu fazla almış. Gerektiğinden çok ama çok fazla. Midesi yıkandı. Şu anda iyi durumda."

"Onu görebilir miyim?"

"Hasta henüz ayılmadı. Siz nesi oluyorsunuz?"

Taeyong bir kaç saniye durup düşündü. Şüpheli bir şekilde cevapladı.

"Eşiyim."

"O halde hastaneye giriş işlemi için hemşirelere başvurmalısınız. Eşinizi bir kaç gün hastanede tutmalıyız."

"Teşekkürler."

"Geçmiş olsun."

Doktor yanından ayrıldığında Taeyong rahatlamış bir şekilde koltuklardan birine oturdu ve nefes aldı. Yanına yaklaşan hemşire ona kayıt için yardımcı olacağınız söyleyince Taeyong kadını takip etti. Kısa sürede işlemi bitirip odanın kapısında beklemeye geri döndü.

Taeyong bekledi. Saatler geçti. Bekledi. Ardından hemşireler içeri girdiğinde bilgi alabilmek için çıkmalarını bekledi. Dışarı çıkan hemşirelerden  uyandığının haberini aldığında sevinçle ve biraz da endişe ile odaya girdi.

Ten, yattığı yataktan dışarıyı izlerken içeri girenin Taeyong olduğunu fark edememişti.

Taeyong odaya girerken ne diyeceğini pek bilmiyordu aslında. Ten sesi fark ettiğinde kafasını çevirdi. Taeyong ile saniyelik göz temasından sonra kafasını cama geri çevirdi.

Taeyong bir şey söylemeden yatağın yanındaki koltuğa oturdu.

Bir süre sessizce oturup söyleyeceklerini toparladı.Ama emindi ki konuşurken tüm bunları unutacaktı. Bir yerden başlaması gerektiğini düşünerek sözlerine başladı.

"Neden böyle bir şey yaptın?"

Taeyong'un sorusu odanın sessizliğinde asılı kalmıştı.

"Kendini öldürmenin bir çözüm olduğunu mu düşündün?"

Ten cevaplamadı. Taeyong sorularına yanıt alamadığında sinirlerinin gerilmeye başladığını hissetti.

"Öldüğünde ne olacaktı? Probleminin çözüleceğini mi düşündün?! Nasıl bu kadar bencil bir insan oldun? Bütün bu yaşadıklarımızdan sonra benim intihar etmem gerekirdi. Bu hikayedeki suçsuz kişi benim."

Aynı hızda konuşmasına devam etti.

"Suçunu sürekli bana yıkmaya çalışma! Her gece attığın mesajlar yüzünden işlemediğim suçun vicdan azabını çekmeme sebep oluyorsun. Günlerdir uyuyamıyorum. Masumu oynamayı kes artık!"

Konuşmasının sonuna doğru bağırmaya başlamıştı. Sinirine engel olamamıştı.

Ten şok içinde Taeyong'a bakıyordu. Taeyong'un çıkışına karşı ne cevap vereceğini bilmiyordu.

Zorlukla konuştu.

"Problemlerimizin sebebi bu işte. Beni dinlemiyorsun. O zaman da dinlemedin! Beni bir kez olsun... dinleseydin. Belki söyleyebilirdim."

Cümlesinin sonuna doğru sesi kısılmıştı Ten'in.

O sırada odaya Jaehyun'un dalmasıyla dikkatler Jaehyun'a yöneltildi.

Taeyong sinirle konuştu.

"Jaehyun. Burada ne yapıyorsun? Nereden öğrendin?"

"Fark eder mi?! Sen neden buradasın? Neden onunlasın?"

"Jaehyun hiç sırası değil. Bunu akşam konuşalım. Eve geri dön."

Taeyong sözleriyle Jaehyun'u geri göndermeye çalışa da Jaehyun'un öfkeyle bakan gözleri bunu kabul etmeyeceğinin göstergesiydi.

Jaehyun, Taeyong ile olan göz temasını kesip Ten'e baktı. Gözlerini alayla kısarak güldü.

"Taeyong'u geri kazanma yöntemin bu mu? Kendini acındırmak mı?"

Jaehyun yatağa doğru yöneldiğinde bunu fark eden Taeyong,  Jaehyun'un kolunu tutup onu geri çekti.J aehyun sinirle kolunu Taeyong'un ellerinden ayırdı.

"Bunu bile beceremiyorsun. O kadar korkaksın ki kendine zarar vermeyi bile beceremiyorsun."

"Jaehyun sana dışarı çıkmanı söyledim!"

Taeyong yüksek sesiyle bağırdığında Jaehyun umursamaz ve alaylı bakışlarıyla odadan çıkarken son kez konuştu.

"Erkek arkadaşımı alamayacaksın Ten. Sen bunu yapamayacak kadar korkaksın."

Odadan çıktı ve kapıyı ardından sertçe çarptı. Geride kalan Taeyong, Ten'e ciddiyetle bakarak konuştu.

"Bir daha sakın böyle bir aptallık yapma. Doktoruna sana yeni bir psikolog bulmasını söyleyeceğim."

Ten konuşamadan Taeyong odadan çıktı.

Taeyong yine dinlememişti.


***

let me tell you | TaeTenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin