2.0.2.0
Kafası çatıya vuran uzun ve kapalı bir gökyüzünde yürüyorum. Mavinin rengi bile donuk bir çatı gibi üstümde. Bu insan sesleri sokağın çocuk ruhu bile gülümsemiyor bulutların ardından.
Sanki dünyaya atılışımın ilk gününde bile böyle yabancıyım işte kendime. Sonu başı yalnızca çikolata kaplı ağaçlarla dolu yabancı şehirlerin tuhaf sesleri var bulanık koridorlarda.
Bir poza sığmayan onca insan haykırışları cehennem kapısının bile yakın kalbi bu okul yolunda benimle. Yinede hayatı bir köşesinden bir müzikle yaşayacağıma inanırım.
Göremediğim onca şehre hissetmediğim bir koca dolusu dünya yaşanmışlığına.Okulun bütün duvarları yüreğime çarptı. Bir an için yüzünü hatırlamadığım birini özlemeye başlarken buluyordum kendimi. Yazılarım yürüyordu yüreğime. Gözlerim sadece boş ve hissiz bir gökyüzüne bakıyor. Bu kalabalık beni bunaltıyor. Ağır ve ıslak yürüyen çamurlu ayakların içinde okul kapısından içeri doğru ilerliyordum.Her zamanki boş kalabalık abartı giyilen, saçlarını maşalamış rengarenk giyimli tavus kuşuna benzeyen kızlar alışagelinmişlikten mide bulantısına doğru uzanan bir geçişte yanımdan geçiyordu.
Okulun geniş avlusunda toplanan kalabalıktan uzaklaşıp arka bahçede duran eski küçük bir banka oturdum. Kasabamızın kalbi olan su kemerlerine bakıyordu burası.
İnsanları izlemek evreni izlemek gibiydi. Sadece görünen tüm yüzeysel ışık ve renk huzmesini görebiliyorduk. Oysaki evren bizim algılayabileceğimizin çok ötesinde bir yerde, zamanı olmayan bir sıkışıklıkta anlaşılabilir olmayı bekliyordu.
Peki bu kız için yani bu yazıyı yazan kızın ait olduğu yer kendinin mi yoksa başka birine mı aitti?
Bunu bir türlü bulamıyor, zamanın içinde sıkışıp kalıyordu.
****
İnsanları uzunca izlemek zamanı duygularla ikiye bölmeye benziyordu.
Zamanı bölmek , başka bir zamanla varoluşun kayboluşunda..
Yüreğimin tüm evrelerini geçiriyorum.
Zamanın tüm yalnızları yüzüme bulaşıyor ve yüreğime.
Küçük bir duygu bulaşıyor bana adını tanımlayamadığım ama hissettiğim bir diğer evrene geçtiğimi hissediyorum.
Dünyanın tüm karasızlıkları vücudumda geziyor.
Benliğimi tümüyle kısıtlayan zaman ikinci karakterim yanıma ulaşıyordu.
Burası dünyanın en uzak noktası benden başka kimse yok.
Kendime bir konum seçip izlemeye başlıyorum.
Okyanusya ülkesi gözüme ilişiyor. Sudan bedenleri olan neptonların avlanma vakti yaklaşmış olmalı.Karşımda yükselen suyun seviyesi gitgide yükseliyordu. Ve bir şarkı anlamını sadece bir görüntüyle buluyordu. Suyun dinginliğini ses titreşimler halinde bozuyordu.
Etrafımdaki dışlanmışlık içimdeki aitlik duygusunu kazıyarak aklımı karıştırıyor beni yalnız birine dönüştürüyordu. Tıpkı su molekülleri gibi, biz sevgiyi ürettikçe su tatlı ve açık bir maviye bürünüyordu.
Newtonlarda sevginin yarattığı moleküllerden oluşan küçük su bedenli yaratıklardı.Onları sadece bana yaklaşan güzel bir şey olduğunda görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paralel Rüyalar
Teen FictionBurası dünyanın en uzak noktası benden başka kimse yok. Kendime bir konum seçip izlemeye başlıyorum. Okyanusya ülkesi gözüme ilişiyor. Sudan bedenleri olan neptonların avlanma vakti yaklaşmış olmalı. Karşımda yükselen suyun seviyesi gitgide yükseliy...