Bugün oyunumuzun ilk günü. Buna oyun demek istemiyordum aslında. Sonuçta oyunlarda bir kazanan olurdu , ve ben bu konumda yarı kazanan olacaktım. Tam bir ödül sahibine benzemiyordum. Cılız yaşam ışığım beni soluk gösteriyordu. Fakat bir şeyler becerebileceğime içten inanıyordum. Bu benim son amacımdı. Amacım Harry'di ve onun için elimden geleni yapacaktım.
Bunu niye yaptığımı bile çözemiyordum. Ona karşı bir şey hissetmiyordum , onun bana karşı bir şey hissetmesi de imkansızdı. Sadece hırsımın peşinden gidiyordum ve nereye varacağını bile bilmiyorum. Sonunda belki kaybedeceğim , fakat istediğim başka bir şeye kavuşacaktım.
"Seni bekliyorum."
Harry karşımdaki masada oturmuş bu sefer tek başına kahvaltı yapıyordu. Linda yanımdaki yerini almış beni ona yönlendirmeye çalışıyordu. Fakat bu yanlıştı zira bana meydan okuyan oydu ve kazanmam için yapıyor gibi duruyordu. Bundan haberi bile yoktu.
"Etrafa baktı."
Önümdeki çaydan isteksizce bir yudum aldım. Tek amacım kuruyan boğazımdan ıslak bir şeylerin geçmesi ve midemdeki ağrıyı dindirmesiydi. Kendimi böyle koşulluyordum. Onu içince geçecek.
"Çayından bir yudum aldı."
"Sana baktı."
Linda'nın bana çok konuşan haber spikeri gibi olayları saniyesi saniyesine anlatması pek hoşuma gitmese de hafifçe tebessüm ettim ve kafamı Harry'e çevirdim. Onunla göz göze gelmeyi bekliyordum ve öyle de oldu. Garip bir şekilde ben ve Linda'ya bakıyordu. Gerçekten görüntümde ters bir şeyler olup olmadığını merak etmiştim. Ellerimin tekini kaldırıp saçıma götürdüğümde Harry ona selam vermişim gibi kafasını eğerek gülümsedi. Daha sonra bunun bana değil arkamdan gelmekte olan arkadaşlarına özel olduğunu anladım. Tam bir zavallıydım.
"Görünüşe göre ben kazanacağım."
Linda arkasına yaslanarak pek hoşuma gitmeyen bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Ona bunu düşündürttüğüm için kendime kızmıyordum. Bir kaç saniye sonra masada öne eğilerek sorgulayıcı bir bakış attım.
"Ne kazanacaksın peki? Ben gitmiş olacağım ve çok istediğin zaferin tadına rahatlıkla bakabilecek misin?"
Haklıydım. Her ne kadar bu oyuna kendi irademle katılmış olsam da bunu söylemem gerekiyordu. Gerçekten ne hissediyor , veya ne hissedecek bilmeye ihtiyacım vardı. Çünkü bu konuya da her şey gibi alayla yaklaşıyordu. Ki bundan memnundum.
"Nereye gitmiş olacaksın?"
Ethan , uzun boyu ve yapılı vücuduyla sandalyesini çekerken sordu. Neden yanımıza geldiğini bile bilmiyorum. O daha çok havalı kesimle takılırdı. Ve bu Harry'nin bulunduğu gruptu.
"Cehennemin dibine gitmiş olacak. Gitmek ister misin?"
Linda'nın bu mükemmel mizah anlayışına hayran kalıyordunuz. Her ne kadar gerçeği söylemiş olsa da , Ethan'a göre bu saçma bir şaka veya başından def etme girişimiydi. Anlaşamadıklarını göz önünde bulundurursak , öyleydi.
"Kalbimi kırıyorsun Li." Sandalyesinde bana doğru dönerek Linda'yla olan ultra kısa konuşmasını sonlandırdı.
"Ben Nevaeh için geldim." İsmimi hatasız telaffuz edişi beni şaşırtmıştı. İsmimde elle tutulur bir farklılık vardı fakat bu beni farklı değil aptal hissettiriyordu.
"Yoksa onu bir kafeye davet edip , ekecek misin?"
Linda ve Ethan arasındaki anlaşmazlığı öğrenmiş oldunuz.
"Yapma. Sana işimin çıktığını ve erteleyebileceğimizi söyledim fakat beni reddettin."
Linda alayla gülümsedikten sonra çayından soluksuz yudumlar aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Bet You ➳ h.s.
Fanfiction"Bahse girerim..." diye başlayan bir cümleye , tüm cesaret kırıntılarınızı toplayarak atlamanız sizi aşık biri yapar mı? O'nu yaptı. O her defasında , buna hiç kalkışmamayı diledi. Çünkü acı çekmeye başlamıştı ve bu acı , onu günden güne eritiyordu...