Kızıl bir gökyüzüyle karşıkarşıyayım. Manzara oldukça tatmin edici. Bunun yanında birazdan Harry gelecekti. Bu onunla tam olarak baş başa olacağımız gün. Kalbimdekileri es geçip aklımdakileri bir bina gibi inşa edeceğim gün. Her şeyi bugün bitireceğim demiyorum , bu imkansız. Fakat büyük adımlar atacaktım.
İstesem de bulamayacağım bir şey oldu ve Harry İspanyolca öğrenmek istediğini söyleyerek beni resmen öğretmeni yaptı. İşime oldukça yarayan bu ayrıntı sayesinde çok yol katedecektim. İlki onunla daha fazla zaman geçirmek elbette ki bir şeyleri büyük oranda değiştirecekti. Bir kızla bir erkek fazlaca zaman geçirdiğinde mutlaka bir taraf bir şeyleri hissetmeye başlıyordu ve onun bir şeyler hissetmesi için elimden geleni yapacaktım.
Linda odayı terkederek onu buraya çağırmamı söyledi. Bu iyi bir fırsattı. Ve harry birazdan burada olacaktı.
Hiç olmadığım kadar bakımlıydım. Oyuncak bebek kusursuzluğu yaratmaya çalışmadım tabi ki , elimden geldiği kadarıyla kız işi olaylara kalkıştım. Başarılı mıydım derseniz de, dalgalı saçlarım, toz pembe küçük elbisem bunu söylüyordu. Toz pembe. Her şeyin öyle olmasını ne kadar çok isterdim. Fakat bu isteyebileceğim en masum şey olsa da evren için en imkansızıydı. Benim içimde siyahlar vardı ve beni terketmedikleri sürece de böyle kalacaktı. Beni terkedeceklerini sanmıyorum. Tam tersine, gün geçtikçe insafsızca artıyorlar.
Kapıda bir ses duydum. Gelmişti. Şu an bir kaç metre ötemde sadece bir kapının ardında duruyordu ve bugün onunla neler yapacağımı bilmiyordum. Onun aklında neler dönüyor düşünmeden edemiyordum. Beni nasıl bulmuştu? Bir şeyler hissetmiş miydi? Zaman geçirmek istiyor muydu? Bunları bilmeli ve ona göre çaba göstermeliydim. Yorgun bedenim fazla dayanıksızdı.
Fazla vakit geçirdiğimi hissettim ve hemen elimi kapı koluna attım. Boğazımı temizledikten sonra kapının tamamen aramızdan çekilmesine izin verdim ve onun yüzünde yer edinmiş sevecen gülümsemeye aynı şekilde karşılık verdim. Mutlu olması iyiye işaretti benim için.
Ve gülümsemesi güzeldi. İnkar edemem, iyi gülüyordu.
''Hola,'' Rüzgar gibi kokusunu yüzüme çarparak içeriye geçti.
İspanyolca konuşması beni güldürdü. Basit kelimeler biliyordu ve oldukça havalı girişler yapmaya çalışıyordu. Yani kendine güveni vardı ve ezilmek istemiyordu. Tıpkı benim içinde olduğum durum sayesinde davrandığım gibi.
''Selam,'' diyerek onun tersine kendi dilimde cevap verdim. Anlaşılan bana hünerlerini sergilemeye yeminliydi. Çünkü hemen kenardaki küçük koltuğa oturduktan sonra ''Cómo estás?'' dedi.
''Hazırlanmışa benziyorsun. Bunu sevdim fakat dersler dışında benimle İspanyolca konuşma. Bilirsin, anlaşamayabiliriz. Senin açından söylüyorum çünkü ağır kelimelerimin altından olur da kalkamazsan problem yaşarız.'' Göz kırparak fazla havalı değil de şirin gözükmeye çalıştım. Harry gülümseyerek bana bakmaya devam etti ve eğilerek dirseklerini bacaklarına dayadıktan sonra dudaklarıyla oynamaya başladı.
''Daha basit şeylerle başlayacağımızı sanıyordum. Şimdilik basit olan şeylere hazırlandım. Yavaş gitmeyecek miyiz?''
Kaşlarımı çatarak koltuğun karşısında oturacak başka yer olmadığı için yatağıma oturdum. ''Yavaştan alacağız. Fakat olur da kendini tutamazsan diye söylüyorum; bana seviyenin üzerinde bir şeyler söylersen seni zorlarım.''
Kafasını sallayarak doğruldu. Dudaklarına zarar vermişti ve çekiştirdiğinden dolayı kızarmışlardı. Kendine acı vermeyi seviyor muydu?
''Zoru sevsem de, baya ağır konuştun. Sanırım dediklerine uyacağım.''
''Güzel.'' Ayağa kalkarak odadaki buzdolabına ilerledim. ''Bir şeyler içmek ister misin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Bet You ➳ h.s.
Fanfiction"Bahse girerim..." diye başlayan bir cümleye , tüm cesaret kırıntılarınızı toplayarak atlamanız sizi aşık biri yapar mı? O'nu yaptı. O her defasında , buna hiç kalkışmamayı diledi. Çünkü acı çekmeye başlamıştı ve bu acı , onu günden güne eritiyordu...