YİNE Mİ SEN?

33 0 0
                                    

Multimedia' da Crystal var. Keyifli okumalr :)

Vincent denen o pislik Crystal'a ne söylediyse hala titriyordu. Crystal'a 'Hey! Sakin ol. Şştt! geçti bak ben yanındayım hadi yeter bugün bu kadar eve gidiyoruz' dedim. Crystal'ın elini tuttum ve onu çekiştirerek sınıfıma girmesini sağladım. Sınıfa girdiğimizde etrafıma baktım. Herkes sabah ki gibi oturuyordu, kıpırdamadan hepsi put gibiydiler. Aklımdan hepsinin ne kadar korkak olduğu fikrinin ne kadar doğru bir tespit olduğunu teyit ettim. Gözlerim Styles'ı bulduğun da hala uyuyordu. Dün uyuyamamıştı anlaşılan zaten bunu sabah gözünün altının mor halkalardan anlamalıydım. Kafamı tekrar Crystal'a çevirdiğimde gözlerimin içine tedirgince bakıp 'Victoria ,artık çıkalım lütfen' diye fısıldadı. Crystal'a dayanamıyordum. Biz doğduğumuz andan itibaren hep birlikteydik. Styles,Crystal ve ben biz üçümüz birbirimizi çok iyi tanırdık. Adımın Victoria olduğundan emin olduğum kadar Crystal'ın Vincent denen o pislikten korktuğuna ve gıkını çıkarmadığına emindim. Crystal buydu işte kırılgan,sessiz,korkak,korunmaya muhtaç. İşin kötü tarafı ise Vincent Crystal'ın zayıf halka olduğunu ve benim için çok değerli olduğunu anlamıştı ki bu hiç iyi bir şey değildi.Gözlerimle Crystal'ın gözlerini birleştirdiğimde 'sakin ol, çantamı alıyorum ve hemeeen çıkıyoruz' dedim. Sevimli bir şekilde, onu belki rahatlatır diye' hemeeeni' uzatmış ve gülümsemiştim en içten şekilde. Söylediğime karşılık gülümsemeyle yetindi.Bense sırama doğru ilerledim. Alice denen o sürtüğü görünce içimde ki hayal kırıklığını kötü bakışlarımla Alice ulaştırırken bir şeyler anlamasını umut ettim fakat benim aksime o bana gülümsüyordu.Çantamı aldıktan sonra Alice 'e 'Hocaya rahatsızlandığımı ve evde dinleneceğimi söyle ,Styles'a da söyle merak etmesin,iyiyim'dedikten sonra Crystal ile birlikte sınıftan çıkmak için kapıya doğru yürüyorduk ki arkamdan gelen o iğrenç sesle Crystal elimi daha sıkı kavradı. Bende hızlıca arkamı sesin sahibine döndüm.'Vincent', Crystal'a bakarak 'Görüşürüz Crystal. Tekrar görüşüceğiz'dedikten sonra o sinir bozucu gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.Bu çocuk sınırını fazlasıyla zorluyordu.Bu gün daha fazla atraksiyonu bünyem kaldıramıyacağından çok aşırı bir tepki vermedim. Normalde Vincent'ın yüzüne çoktan bir yumruk indirmiştim. Ama ilk günden bu kadar ileri gidemezdim. Bu yüzden Vincent'a doğru yürüyüp kulağına eğilip  'Seninle işim bitmedi.Bu yaptığının bedelini ağır ödeyeceksin bay psikopat' diye fısıldadım.Tam Crystal'a doğru yürüyecektim ki buz kesmiş elleri bileğimi buldu, sıkıca kavradı ve beni hızlıca kendisine çevirdi. Nefesi bu gün ikinci kez tenime değdiğinde ürpermeme engel olamadım. Kulağıma ' Kapım sana her zaman açık prenses' dedi. Bileğimi hızlıca buz kesmiş ellerinden ayırdım ve Crystal'a doğru yürüdüm. Sınıfın kapısından çıkmadan önce gözlerim o mükemmel gözlerle buluştuğunda yüzüne sinir bozucu gülümsemesini yerleştirdi.Sınıftan çıktık ve Crystal ile müdürün odasına gittik biraz rahatsız olduğumuzu bildirdik burası özel okul okulduğundan olsa gerek bir yazı ve 'Geçmiş olsun kızlar evinize gidin iyice dinlenin yarın sizi okulda dinç görmek istiyorum'dedi yüzüne gülümsemesini yerleştirirken. Bu adam Vincent'ın babasıydı, içten içe bu adamdan nefret etmeye başlamıştım. Nasıl oğlunun yaptığı bu iğrençlere göz yumuyordu. Artık eve gitmek istiyordum. Ve tabi ki bir an önce Jeremy'i görmek istiyordum.Neyse ki Crystal ve ben okuldan çıkmış evimize doğru yürümeye başlamıştık. Aynı sokakta oturmak hepimizin işine geliyordu.Sürekli olarak birbirimizde kalıyorduk. Crystal'a 'Cry. ben amcamlara uğracağım eve gelince seni arayacağım,hemen yanıma geleceksin tamam mı?'dedim. Crystal ise gözlerini gözlerimle buluşturduğunda 'peki Jeremy'i yerime öp görüşürüz tatlım'dedi.Crystal'dan ayrılıp amcamların evine doğru yürüdüm.  Amcamlara ulaştım. Kapıyı çaldığım da Jeremy 'Victoriaa! Hoşgeldiiiiiiiin'dedi otuz iki diş sırıtırken. Cidden bu çocuk beni delirtiyordu. Bir insan nasıl bu kadar tatlı olabilirdi? Sarı,kıvırcık saçları her zaman ki gibi ahengiyle alnına dökülmüştü. Mavi gözleri tıpkı, tıpkı babamın gözleriydi. Jeremy'e sıkı sıkı sarıldım. Kokusunu doyasıya içime çektim.Bir süre astım krizi geçirmeyeceğime emindim hangi ciğer bu kokudan sonra tıkanırdı ki... İçeriye geçtim küçük kardeşimle doyasıya oynadım. Bir ara ikimizde yorulduğumuzdan uzandık ve ben ona masal anlatmaya başladım.Kafamı çevirip birtaneme baktığımda kollarımda uyuyakalmıştı. Hastalığı onda uyku yapıyordu. Babamın gözlerine benziyen ,karanlığı aydınlatan o deniz maviz gözleri kapalıydı.Alnına bir öpücük kondurduktan sonra yanından kalktım her ne kadar isteksizce olsa da ondan ayrılmak zorundaydım. Amcamların yemeğe kal ısrarlarına rağmen evime gitmek için yola koyuldum. Crystal'a bir sözüm vardı bu gece bize gelecekti sonuçta bu zamana kadar hiç sözlerimi çiğnemedim. Bu bizim ailemizin kurallarından biriydi.Amcamların evinden çıktığımda  evime kestirme olan karanlık bir sokakta yürümeye başladım. Eskiden olsa hiç bir güç beni bu karanlık sokakta tek başıma yürütemezdi özellikle şuan bulunduğum sokak yani Grilland ise 'ASLA' yapmazdım bunu. Bu sokağın ününü çok duymuştum haraç kesenler,tecavüze uğrayanlar,kap kaça uğrayanlar vs. tüm bunlar bana atmasyon gibi geliyordu. Elbette tüm bunların gerçek olma ihtimali de vardı. Fakat bunların hiç biri beni ilgilendirmiyordu. Zaten ölmek istiyordum, zaten benim için yaşamak anlamını çoktan anlamını yitirmişti.Bir yandan hayatın anlamsızlığını düşünüyor bir yandan da insanların duvarın dibinde tiner çekişlerine bakıyordum. Bazıları iğrenç gözlerle bacaklarıma bakıyorlardı. Fakat bana laf atma girişiminde bulunamıyorladı.Kafaları tinerden dolayı  fazla güzel olsa gerek.Biraz ilerlediğim de ileride bir çocuğun birini öldüresiye dövdüğünü gördüm. Burası nasıl bir yerdi böyle?? Hiç kimsenin umurunda değildi. Kimi bir köşede sevgilisiyle öpüşüyordu, kimisi elinde tiner çoktaaan transa geçmişti, kimisi  bir köşede sızmıştı.İş her zaman ki gibi bana düşmüştü. Ne yapayım ailemin kurallarına her zaman sadıktım ve yardıma ihtiyacı olana yardım etmek ise annem ile babamdan bana kalmış bir mirastı.Çocuklara doğru ilerleyip yerde baygın  bir şekilde ağzı ,burnu kan içinde yatan çocuğun üstünde onu öldüresiye döven çocuğa seslendim. 'Heeey! Rahat bırak çocuğu. Bayıltmışsın zaten görmüyor musun? Niyetin öldürmekse devam et tabii' Sözlerimin üzerine çocuk arkasını döndüğünde gördüğüm manzara karısında şansıma bir kez daha küfrettim. Lanet olsun. Kahvenin daha önce hiç görmediğim o mükemmel tonunda ki bir çift göz benim gözlerimle buluştu. Bu gözlerin sahibi 'VINCENT'tı.

Nefes Gibi Muhtacım SanaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin