Cenaze töreni başlamıştı. Herkes yerine oturmuş rahibi dinliyordu. Ailesini tanıyan kişilerde ordaydı. Birden bire kilisenin kapısı açıldı. "Pana size saygılarını sunuyor." Bunları diyen 5 kişi ellerinde Thompson 1928'li adamlar. Kiliseyi taramaya başladılar. Herkes eğildi. Ama çoğu kişi daha eğilemeden ölmüştü. Jayce şanslıydı. Rahipleri de öldürmüşlerdi. Jayce belindeki tabancayı çıkardı. Colt 1911 kullanıyordu. Ama adamlarda taramalı tüfek vardı. Adamlar kilisenin içinde gezmeye başladılar. Buldukları herkesi öldürüyorlardı. Yaşayan tek Jayce kalmıştı. Saklandığı yerden birden çıkıp ateş etti. Birisini bacağından vurdu. Adam yere düştü. "Kahretsin. Öldürün onu." 4 kişi rastgele ateş açmaya başladılar. O sırada Wells ve koruması bir arabayla kilisenin önüne gelip park ettiler. Jayce'in ailesi için dua edicekti. Silah seslerini duydu. Koruması içeri girip adamlara ateş açtı. 4 kişi de korumaya hedef alıp sıkmaya başladılar. Jayce saklandığı yerden kalkıp bir adamın kafasına sıktı. 3 kişi kalmışlardı. Jayce'in yerini tespit etmişlerdi. Yavaş yavaş yürüyüp kolonun arkasına ateş ediyorlardı. Wells silahını çıkarıp birini indirdi. 2 adam Wells'in olduğu yöne bakıp sıktı. Ama Wells çoktan duvarın arkasına siper almıştı bile. Bunu fırsat bilen Jayce kolonun arkasından çıkıp birini daha öldürdü. Sona kalan adam ne yapacağını şaşırdı. Silahını bırakıp "Teslim oluyorum!" Dedi. Jayce adama doğru yürüdü. "Cenaze törenimi mahvettiniz. Ben de senin hayatını mahvedeceğim." Diyip kafasına 3 kere sıktı. Şarjörünü yenileyip silahını beline yerleştirdi. Wells'te Jayce'in yanına gitti. "Bu piçlerin icabına bakacağız." Diyip elini omzuna koydu.
Pana ile polisler karakola varmışlardı. Pana'nın üzerini aradılar. "Değerli eşyalarınızı bu kutuya koyun." Dedi polis. Pana saatini ve cüzdanını koydu. "Şurada oturun. Az sonra sizinlen ilgileneceğiz." Diyip sandalyeleri işaret etti. Pana polisin dediğini yaptı. O sırada karakola Penny girdi. Etrafa bakındıktan sonra abisini gördü. Onun yanına doğru koştu. Ama yolunu bir polis kesti. "Kimsiniz?" Diye sordu. "Ben şurada oturan adamın avukatıyım." Polis bu cümleyi duyduktan sonra Pana'ya baktı. Pana ise kafası ile onayladı. "Affedersiniz." Diyip uzaklaştı polis. Penny abisinin yanına oturdu. "Merak etme abi. Önceki seferlerdeki gibi yine sana bir şey olmayacak." Dedi. Pana'nın bundan hiç kuşkusu yoktu. Panayı çağırdılar. Odada tek bir masa ve iki sandalye vardı. "Geç otur." Dermişcesine eli ile sandalyeyi işaret etti. Pana oturdu. Müfettişte karşısındaki sandalyeye oturdu. "Barınızdan yaklaşık olarak 10 kilo kokain çıktı. Bunu nasıl açıklamayı planlıyorsun?" Oldu ilk sorusu. Pana çok sakin bir şekilde cevapladı. "Benim aldığım zevk seni ilgilendirmez. Kendime özel olarak getirtiyorum. Kimseye satmıyorum." Dedi. Müfettiş kızmıştı. "Mafya mısın?" Diye sordu. Pana yine sakince cevapladı. "Mafya biraz kaba bir tabir sanırım. Adalet ve düzeni sağlayan bir kuruluş desek daha doğ..." Müfettiş birden iki elini masaya koyup ayağa kalktı. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Dedi. "Hayır. Söylediğim her kelimede çok ciddiyim. Ayrıca sinirlendirmenizi gereken bir şey olmadığını düşünüyorum." Müfettiş kendini tutamadı. İki eliyle masayı fırlattı. Derin bir nefes alıp sandalyeye oturdu. Ellerini birleştirdi. "Bugün duruşmaya çıkacaksın. Artık onlara da bu lafları söyleyebilecek misin." Diyip odadan çıktı. Pana gülüyordu. Arkasından o da çıktı. Kardeşinin yanına oturup "Gerisi sende." Dedi.
Mike ve Paul sonunda tekrardan Kolombiya'daydılar. Saat gece 4 olmuştu. "Ne gündü ama." Diyip arabanın kapısını açtı Mike. "Aynen öyle." Dedi Paul. Ön koltuğa geçti. Paul'u evine bırakıp kendisi lokantaya gitti. Arabasını park edip içeriye girdi. Wells ve Jayce'i gördü. Yanına oturdu. "Cenaze nasıldı?" Dedi Mike. Jayce tepki vermedi. Onun yerine Wells konuştu. "Pana'nın adamları. Kiliseyi basmış. Şans eseri ben de oraya gittim. Korumam öldü. Birçok insan daha öldü. Onlara bir cevap vermemizin vakti geldi. Müşteriden ziyade çok büyük şeyler yapmalıyız. Bunlar barları için ayda bir kez koli koli viski alıyorlar. Almanya'dan geliyor bu viskiler. Anlıyacağınız baya özel. İtalyaya gidip o viskileri buraya getirirseniz tonlarca paramız olur." Bu fikri düşündüler. "5-6 kişi gidip bu işi hallederiz." Dedi Mike. Wells sevinmişti. 20 gün sonra bu operasyon gerçekleşecekti. 20 güne kadar Pana'nın kardeşini öldürseler iyi olurdu. "Sen git Mike. Biz de birazdan gideriz." Dedi Wells. Mike lokantadan çıktı. Arabasına binmek istemedi. Evi zaten uzakta değildi. Silah yüzünden elleri acıyordu. Ama kafaya takmamıştı. Bir elini cebine atıp yola devam etti. "Lütfen yapmayın yalvarırım." Gibisinden sesler duydu. Arka sokaktan geliyordu bu ses. Çabucak oraya doğru koştu. 3 erkek bir kadının parasını çalıyordu. "Yeter be!" Diyip kadını yere attı. Çantayı alıp kaçmaya çalıştı. Ama Mike adama ateş etti. "Hey adamım ağır ol." Diyip diğer ikisi de silahlarına uzandı. Adamlar silahlarını çıkaramadan Mike hepsini harcadı. Kadının yanına gitti. Yerde olan çantayı kadına doğru uzattı. Kadın çok şaşırmıştı. "Teşekkür ederim. Hayatımı kurtardınız." Dedi. Mike kadını ayağa kaldırdı. "Evine kadar eşlik edeyim. Bu serseriler her yerdeler." Kadın teklifi kabul etti. Kadın Mike'a iyice baktı. "Ah tanrım. Siz Mike Lecter'sınız. Çoğu kişiye para kazandırmıştınız. O gün herkes sizi konuşuyordu." Mike sevinmişti. O yarış gününü hatırlamıştı. Gerçekten de kadının dediği gibi olmuştu. Onlar konuşmaya devam ederken önlerine 2 kişi daha çıktı. Bir tanesi bıçak çekti. Kadın hemen geriye doğru koştu. Mike ise ceketini düzeltmekle yetindi. "Tüm paranı ver yoksa senle işim bittiğinde senden arta kalan parçaları organ mafyasına satarım." Mike güldü. "Uzaklaşmanız için size bir şans tanıyorum. Bana zorluk çıkartmayın." Adam gülmeye başladı. Bıçak ile ileriye doğru bir hamle yaptı. Mike adamdan hızlı davranıp yana doğru geçti. Adamın boşta olan kolunu iki eliyle kavrayıp diz attı. Kolunu kırmıştı. Sonra yakasından tutup kafa attı. Yere serilmişti. Diğer ise Mike'a soldan yumruğunu savurdu. Dudağı patlamıştı. Adam Mike'ın üzerine doğru hamle yapmaya devam etti. En sonunda iki elini de tuttu. Hızlı adımlarla adamı apartmanın duvarına yapıştırdı. Karnına diz attı. Adam istemsizce eğilmek zorunda kaldı. Mike adamın boynunu kavrayıp apartman duvarına hızlıca vurdu. Adam yere serilmişti. Büyük ihtimal baygınlık geçiriyordu. Kadın tekrardan Mike'ın yanına geldi. "Tekrardan çok teşekkür ederim." Dedi. "Önemli değil." Bunu derken dudağından kanlar akıyordu. "Benim yüzümden benim yüzümden! Benimle beraber evime gelin size bir pansuman yapayım."
Pana kardeşiyle birlikte duruşmaya çıktı. Kardeşi çok ikna edici bir savunma yaptı. Pana'nın cezasını 2 buçuk yıldan tam 15 güne indirebilmişti. Duruşma sonlanmıştı. Pana 15 gün içeride yatacaktı. Ceza evine giderken. "Beni kurtarmak için paramızı harcama. Git eğlen." Pana son sözlerini söyleyip arabaya bindirilmişti. Penny abisinin dediğini yapıcaktı. 15 gün tatil yapıcaktı. Sadece aralarda işleri kontrol edicekti.
Sonunda eve varmışlardı. Saat 5 olmuştu. "Yatağa geç." Dedi kadın. Mike yatağa oturdu. Ceketini çıkardı. Karnı acıyordu. Çünkü adam karnına da birkaç kez vurmuştu. Kadın içeriden pansuman malzemelerini çıkarıp yatağa oturdu. Mike'ın dudağına pansuman yaptı. "İşte bu kadar." Mike kadının ismini sormayı unutmuştu. "Sizin adınız neydi acaba?" Diye sordu. "Elaine. Elaine Amber." Dedi kadın. Sonra da "İçecek bir şeyler ister misin?" Diye sordu. "Kahve iyi olur." Dedi. Kadın mutfağa gidip kahve yapmaya başladı. Tepsi ile yatağın üzerine getirdi. Mike içmeye başladı. "Kime çalışıyorsun?" Dedi Elaine. "Wells Tender adında bir mafya babasına." Diye cevap verdi. Elaine Mike hakkında çoğu şeyi merak ediyordu. "Sen peki nasıl bir mafyasın? Kötü mü iyi mi?" Mike güldü. "Bazen iyi bir kötü adamım bazen de kötü bir iyi adam." Elaine bu cevaptan sebepsizce hoşlanmıştı. Kahverengi saçlarını geriye attı. Mike'ta Elaine'i sevmişti. İyi birine benziyordu. Kadın birden Mike'ı dudağından öpmeye başladı. Bunu Mike'ta isterdi ama biraz geriledi. "Şimdi olmaz. Kahve için teşekkürler." Diyip ceketini giyindi. "Gidiyor musun? Ama..." Mike cevap vermeden kapıyı çekip dışarıya çıktı. Bir sigara yakıp evine doğru yürüdü.