"İyi işti Mike. Şimdi yapmamız gereken şey Jayce'i beklemek. O geldiğinde yeni bir plan yapacağız. Şuan güvendeyiz. Ama sanırım bugün Pana hapisten çıktı. Şimdi gerçekten bir savaşa hazır olmalıyız." Dedi Wells. Mike zipposu ile parmak izi belgesini yakıp çöpe attı. Sonlara doğru yaklaştığını farketmişti. Wells'in dediği gibi artık işler daha da zorlaşacaktı. Jayce kendisine müşteriler bulmuştu. Ele geçirdiği tüm viskileri müşterlerin barına satmıştı. Toplam olarak Tender'ların bir yıllık parası çıkmıştı. 25 milyon dolar. Çok büyük bir paraydı. Bu parayla istediği her şeyi yapabilirdi. 2. Dünya savaşının nazilerin kazanacağını düşünüyordu. Kendisine Batı Berlin'den bir apartman aldı. Apartmandaki tüm daireler Jayce'in olmuştu. Bir daireye çelik kasalar aldı. Kapıyı da çelikten yaptırdı. Çelik kasaların içine 25 milyon doları da koymuştu. Amerika'ya gidicekti. Wells ile konuşacaktı. Kendisine bilet alıp New York'a uçtu. New York'a vardığında gece olmuştu. Hemen kafeye doğru gitti. Mike ve Wells onu bekliyordu. Jayce başını öne eğerek konuşmaya başladı. "Üzgünüm efendim. Penny'nin adamları saldırı düzenledi. Kaçmak zorunda kaldım. Viski işi yalan oldu." Wells sinirlenmişti. Ama Keff'leri öldüreceğinden dolayı çok büyük bir sorun olarak görmemişti. "Geç otur. Yapılacak işlerimiz var." Jayce oturup sigarasını yaktı. Wells'i dinlemeye devam etti. "İki gün sonra bildiğiniz gibi yeni başkan seçilecek. Milletvekili Carl'ı öldürmen gerek Jayce. Yarın bir gemide kutlama yapacak. Bu gemi nerede biliyorum. Ama içeriye silahsız ve kılık değiştirerek girmelisin. Erkekler tuvaletine ben bir silah sakladım. Ama sen ilk gemiye gittiğinde büyük ihtimal güvenlik seni arar. Ondan dolayı silahsız git. Erkekler tuvaletinden silahı al. Carl konuşmasını yaparken kafasından vur. Adamlarımdan biri seni tekneyle birlikte bekleyecek. Öldürdüğün gibi tekneye atla. Mike sen ise Penny'i öldüreceksin. Artık nasıl yaparsın bilmiyorum ama bu son denemen olacak. Eğer öldüremezsen onlar seni öldürür." Mike bu sefer öldüreceğinden emindi. Herkes evine gitmişti. Yarın büyük gün olucaktı.
Jayce aşçı kıyafetini giyip arabasına bindi. Geminin olduğu yere gitti. Balonlarla süslenmişti. Arabasından inip gemiye doğru yürüdü. Herkes güvenlik kontrolünden geçiyordu. Sıra Jayce'e gelmişti. Adam üzerini aradı. "Geçebilirsin. Keyfine bak dostum." Dedi. Jayce gemiye doğru yürüdü. Gemi çok büyüktü. Erkekler tuvaletini aradı. Bulması zaman almıştı ama sonunda bulmuştu. Tuvalete girdi. Her yeri aradı. Ama silah bulamadı. Tuvaletten çıktı. Bu işi halletmeliydi. Gemiyi turlamaya başladı. Her tarafını gezdikten sonra bir tuvalet daha buldu. Erkekler tuvaletiydi. Ama üzerinde "Yalnızca Personeller" yazıyordu. Kendisi de bir personel sayılırdı. Kapıyı açmayı denedi. Kitliydi. Mutfağa girdi. "Hey dostum. Bana personel tuvaletinin anahtarını verir misin? Altıma yapmak üzereyim!" Aşçı elini cebine uzattı. Anahtarı Jayce'e verdi. Jayce koşarak personel tuvaletine girdi. Burada da yoktu. Ama sifonun üzerinde bir not buldu. Notun üzerinde "sifonu kır" yazıyordu. Basmalı sifondu. Jayce kapıyı kapattı. Notu yere atıp iki eliyle sifonu tuttu. Hızlıca son gücüyle çekti. Tabancanın namlusu görünüyordu. Namlusundan tutup tabancayı aldı. Kemerine sıkıştırıp önlüğünü ilikledi. Dışarı çıktı. Kapıyı kitlemişti. Mutfağa girip tekrar aşçıya verdi. Birden konuşma sesleri yükseldi. Hemen mutfaktan çıktı. Alt katta Carl konuşuyordu. Mutfağa girip bir tepsi aldı. Üzerine bir çorba koydu. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Jayce tepsiyi alıp alt kata indi. Carl'ın yanına gitti. Carl ne olduğunu anlayamamıştı. "Kör müsün? Konuşmaya yapıyorum!" Jayce diğer elini kemerine attı. Tabancayı kavramıştı. "Hem kör hem sağır!" Dedi Carl. Jayce birden tepsiyi Carl'ın yüzüne attı. Tabancayı çıkarıp 6 kere ateş etti. Kaçmaya başlamıştı. Tekneyi görememişti. Ama güvenlikler birazdan Jayce'i öldürmeye gelirlerdi. Jayce gemiden atlamıştı. Kıyıya doğru yüzerken tekne yaklaştı. Tekneye bindi. Güvenlikler güverteden tekneye ateş etti. Tekneyi süren mafya ölmüştü. Jayce adamı atıp kendisi sürdü. Adamlar şarjörlerini yenilerken Jayce kaçmayı başarmıştı.
Mike arkasında 30 kişiyle Penny'nin barını bastı. Penny'de içerdeydi. Hepsi barı taramaya başladı. Sadece Penny kalmıştı. Silahı yoktu. "Siz dışarıyı gözetleyin. Bu orospu çocuğunu bana bırakın. Mafya üyeleri Mike'ın dediğini yaptı. Mike silahını yere bırakıp Penny'e doğru yürüdü. Penny Mike'a yumruk attı. Ama Mike yumruğu havada tutmuştu. Gerilip Penny'e bir kafa attı. Bar masasına yatırıp Penny'i dövmeye başladı. Yüzü kan içinde kalmıştı. Hala vurmaya devam ediyordu. Hırsını alamamıştı. O sırada Pana ve adamları geldi. Dışarıda bir çatışma yaşanıyordu. Mike ise Penny'i dövmeye devam ediyordu. En sonunda yakasından tutup yere fırlattı. Penny karnını tutuyordu. Yerde kıvranıyordu. "Bu sefer seni öldürmeme Tanrı bile karışamayacak. Seni şanslı piç." Masadaki bir votka şişesini alıp kırdı. Kırık yerlerini Penny'in kalbine sapladı. Kanlar çok hızlı akıyordu. Penny hareket etmiyordu. Mike yere attığı taramalıyı aldı. "Eğilin!" 10 tane mafya kalmıştı. Hepsi eğildi. Mike Pana'ın adamlarını korkusuzca taradı. Arabalarından birini patlatmıştı. "Ateş!" Diye bağırdı. Mafyalar ayağa kalkıp tekrar çatışmaya dahil oldular. Pana kaçmayı başarmıştı. Cebinden bir el bombası alıp bara fırlattı. Mike arka kapıdan çıkıp kaçmıştı. Bar havaya uçmuştu. Sadece Pana hayatta kalmıştı.
Mike ve Jayce kafeye girerken karşılaşmışlardı. Sarıldılar. Hemen Wells'e haber vermeye gittiler. İkisi de görevlerini başarıyla yerine getirmişlerdi. "Aferin çocuklar. Artık sadece Pana kaldı. Elimizde adam yok. Ama bu olaylardan sonra herkes bizden korkacaktır. Gruba yeni adamlar alın. Pana'ın tüm mekanlarını patlatın. Buradan kaçacaktır. Uçağa bindiğinde ise onu öldürün. Bu çok önemli bir fırsat. Eğer bunu yapamazsak Pana yine kaçar. Bu sefer hiç bulamayız." Mike ve Jayce bunun da üstünden geleceklerinden emindi. Jayce'in evine gidip içtiler. Güzelce dinlendiler.