Jimin bir bana, bir de karşısındaki Yoona'ya bakıyordu. Hayal kırıklığına gömülmeden önce Jimin'in açıklama yapmasını bekliyordum ancak sabrımın son demlerindeydim. Ortalığı karıştırmak için can atmaya başlamıştım neredeyse.
"Cidden mi Yoon? Bunu yapacak kadar düştün mü?"
Jimin alayla konuşmuş, ardından yanıma gelip elimdeki tişörtü hızlıca almıştı.
"Sana dün gece bende kalan son şeyi verdim ve sen şimdi sevgilimle aramı mı bozmaya çalışıyorsun?"
Yoona gittikçe kızarırken Jimin'e bakıyordum yalnızca. O kadar rahat konuşuyordu ki yalan söylemediği çok açıktı. Lakin bu sakinliğinin fırtına öncesi olup olmadığını ya da normal olup olmadığını çözememiştim tam olarak. Dışardan bakan biri oldukça normal olduğunu söylerdi, öte yandan bana pek öyle gelmiyordu işte.
"Şimdi gidersen sevinirim. Bir daha da karşılaşmayalım, lütfen. Üç yılın hatrına seni daha fazla kırmak istemiyorum fakat bittiğini kabullen."
"Üzgünüm."
"Yoona, cidden iyi zamanlarımız oldu ama sana karşı olan hislerimin çok da güçlü olmadığını biliyordun. Devam etmelisin artık. Ben, Jungkook'u gerçekten çok seviyorum."
Yoona son bir kez bana ve ona baktıktan sonra kapıdan hızla uzaklaşmıştı. Ağlayacağına emindim ve açıkçası bu beni biraz üzmüştü. Ne yapıyorsa hâlâ Jimin'i sevdiği için yapıyordu ve ben de bu yüzden kendimi kötü hissetmekten alıkoyamıyordum. Empati yapmayı acilen bırakmalıydım belki de.
"Açıklamama izin verdiğin için sağol."
"Bana kızgın mısın?"
"Ne? Hayır. Hayır değilim. Açıklamamı istemek hakkındı."
Saçlarımı karıştırdıktan sonra beni salonda yalnız bırakmış, odasına geri dönmüştü. Göğsümdeki ve boğazımdaki ağırlık aniden kalktığında kendimi oldukça rahatlamış hissediyordum. Yeniden doğmuş biri gibi rahatlamıştım.
Jimin'e güveniyordum. Gerçekten güveniyordum ancak bazen çelişkiye düşmeden de edemiyordum işte. Elimde değildi, umuyordum ki Jimin de bunun elimde olmadığını farkındaydı. Değilse aramızda sorunların çıkacağı bariz belliydi ve ben onunla küçük ya da büyük herhangi bir sorun yaşamak istemiyordum. Aramızdakiler ne kadar hızlı gelişmiş olursa olsun yalnızca onunla güzel bir ilişkiye devam etmek istiyordum.
"Daha ne kadar dikileceksin orada? Seni bekliyorum ben."
Jimin odasının kapı pervazına yaslanmış, gülümseyerek bana bakıyordu. Üzerini giymişti ve büyük bir ihtimalle aldığı sıcak duş yüzünden de mayışmıştı. En azından yüz ifadesinden anladığım buydu.
Dikilmeyi bırakıp ona doğru hareket ettiğimde bana bir tişört fırlatmış, ardından da içeriye girmişti. Gömleğimin düğmelerini açarken beni süzdüğünü farkındaydım ancak bozuntuya vermeden bana fırlattığı tişörtü geçirdim üzerime hızlı bir şekilde.
"Biraz uyuyalım, daha sonra beraber çalışırız. Ne dersin?"
Park Jimin ile onun yatağında uyuma fikri oldukça cazip geliyordu kulağa. Bu yüzden sorumsuz bir birey olmayı dert etmeyip yanına uzandım. Kolları belimi sarıp beni kendine çektiğinde sıcak nefesi ensemi yalayıp geçiyor, beni de mayıştırıyordu.
"Zaman zaman çelişkiye düştüğünü farkındayım ancak bunu aşacağız, sevgilim. Sana sonsuz bir güven aşılayacağım. Bana inan."
"Jimin?"
"Evet?"
Elinin üstüne elimi koydum ve ona doğru döndüm. Bacaklarımızı birbirlerine doladığında hareket yetim kısıtlanmıştı ancak bu çok hoşuma gitmişti. Onunla yakın olmayı seviyordum.
"Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum, Jeon."
Dırorırırırırırım son 10 bölüm olduğu için kaosu kısa kestim çünkü why not?
Umarım beğenmişsinizdir, sizi seviyoruuuum
Kocaman öpcükler, görüşürüz💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's be friends°JiKook
Fanfictionjjk.97: Telefonumu neden aldın bilmiyorum ama hemen geri getirsen iyi olur!