Yazardan》
Jungkook elleri cebinde oldukça yavaş adımlarla okulun girişine doğru ilerliyordu. Jimin'i kanlı canlı göreceği için heyecanlıydı ancak telefonları değiştirdikten sonra iletişimlerinin kopacak olma düşüncesi midesine kramplar sokuyordu. Büyük olana alışmıştı ve onunla uğraşmak sandığından da eğlenceliydi.Aslında Jimin'i görmüştü, ancak gördüğü kısım yüzünün sadece yarısıydı. Hoş, o yarısı bile kalbinin deli gibi atmasına neden olmuştu ya, neyse.
Girişe birkaç adım kaldığında ayaklarındaki gözlerini çekti Jungkook. Jimin biraz ilerisindeydi işte. Gri saçlarını biraz olsun saklayan şapkası ve üzerindeki siyah deri ceketiyle dikiliyordu. Kendini görmemesi için duvara doğru sokuldu biraz kumral olan.
Jimin ise ondan bir haber iki parmağının arasında tuttuğu sigarasını içiyordu yavaşça. Açıkçası Jungkook'un bu kadar geç kalmış olması onu kızdırmıştı ancak durduk yere onu kırmasına gerek yoktu. Bu yüzden dersi başlayana kadar bekleyecek, ardından da teşekkür etme amaçlı bir kahve teklifi sunacaktı.
Jungkook'tan》
Jimin'in sabırsızlandığını fark ettiğimde bir bütün olduğum duvardan ayrılmış, ona doğru hareket etmeye başlamıştım. O da tam bu esnada sigarasını yere atıp söndürmüştü.
Attığım her adımda kalbim hızlanıyor, ellerim daha çok terliyordu. Söze nasıl girmem gerektiğini bile unutmuştum ki; umarım Jimin ilk konuşan olurdu. Zira kekelemekten düzgün konuşamayacağıma oldukça emindim.
Kafasını sağa doğru çevirdiğinde beni fark etmiş, el sallamıştı. Yüzünde gördüğüm samimi gülümseme beni şaşkınlığa uğrattığından adımlarım yavaşlamıştı biraz.
"Hoş geldin!"
"Çok beklettim mi?"
"Hayır hayır, yeni geldim sayılır." Yalancı, büyük bir ihtimalle yarım saattir buradaydı. Çünkü onu uzaktan baya bir süre izlemiştim. O ise kibarlıktan bunu söylemiyordu bile.
"Burnun kızarmış." Gülerek söylendiğimde gözlerini şaşı yaparak burnuna bakmaya çalışmıştı. Oldukça sevimli olan bu hali bana kahkaha attırıyordu neredeyse. Ancak zaten okuldaki birçok kişinin ilgisini çekmiştik, bu yüzden yanağımın içini ısırarak kendimi engelliyordum.
Cebimdeki telefonu çıkarıp ona uzattım. Birkaç saniye elime baktı. Ardından gözlerimizi buluşturdu.
"Benden bu kadar çabuk kurtulmak istediğini bilmiyordum, Jungkook-ah!"
"Ne? Ne?! Hayır!" Kafamı ve ellerimi iki yana sallıyordum. Bu hareketlerim Jimin'i kahkahalara boğmuştu.
"Dalga geçiyorum, sakın ol. Ah bu arada... Diğer albümlerine de baktım. Oldukça güzel çizim yapıyorsun."
"Teşekkürler." Kızaran yanaklarımı saklamak adına başımı eğmiştim. Fakat emindim ki Jimin çoktan fark etmişti.
"Şimdi gitmeliyim, çünkü dersim başlayacak. Benden haber bekle Jeon! Sana kahve ısmarlayacağım." Saçlarımı karıştırıp öğrenci kalabalığına karışmıştı aniden. Bende olduğum yerde kalakalmış, arkasından bakıyordum.
Jimin ile bir daha görüşecektik. Hem de yakın zamanda.
Yav bu bölüm için çok hevesliydim lakin pek olmadı... Yani ben ısınamadım. Kusura bakmayın :") NEYSE SİZİ SEVİYOM ÇOK ÖPTÜM GÖRÜŞÜRÜZ 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Let's be friends°JiKook
Fiksi Penggemarjjk.97: Telefonumu neden aldın bilmiyorum ama hemen geri getirsen iyi olur!