Bölüm 1

25 0 4
                                    

"Koşşşs , koş ,koş durma Mahsunnnn koşşşş " Gırtlağını yırtarcasına haykırırken kendisini yakalayan heybetli adamın elinde ne kadar cesur ve güçlü durmaya çalışsa da kalbi  arkadaşı için korkuyla çarpıyordu. Kuş gibi tir tir titriyordu Aslan, isminin bile aksine nefes nefese ama yüreği adamım diyene taş çıkarırdı. Böyle bilirdi, böyle söylerdi onu tanıyanlar. Pislik içerisinde ,duvarlarındaki sıvaları dökülmüş, binaların içerisinden dışarıya sızan buram buram rutubet kokusu olan izbe,çıkmaz bir sokağın tam ortasında yakalamıştı onları hayat.Kim bilir yine kimin neyini çalmışlardı hatırlamıyordu bile, hem çalsalar ne olacak yetim doyuruyorlardı onlar yetim. Tıpkı kendi kaderlerini paylaşan mazlumlarla kazandıklarını paylaşıyorlar diye suçlu mu oluyorlardı yani ? Hayatın onlardan çaldıklarını dişleri, tırnaklarıyla geri alıyorlardı, hem de söke söke . Böyle düşünürken elleri arkadan sıkı sıkıya bağlandı , başını kaldırınca kaçtı sandığı Mahsun elleri arkadan bağlı bir şekilde , sokağın köşesinde göründü ve aynı kendisini tutan heybetli adam gibi birinin ellerinde sürüklenerek yanlarına gelirken "Ula Mahsun ,Ula Mahsunn ..." diye dişlerini sıkarak söylendi Aslan, Mahsun ile göz göze gelince alnından bir damla ter daha düştü. O esnada adamlardan biri

"Abi ne yapalım çocukları?"

"Beyefendiye götürelim çaldıklarının hesabını ona verirler."deyince her iki adam da birbirine bakarak sinsice gülümsedi.

Aslan ile Mahsun hâlâ ne halt ettiklerini merak ediyorlardı. Mahsun dayanamayıp ne halt ettiysek ettik , kurtuluruz diye düşünerek : " Abi biz ettik siz etmeyin , abi ne çaldığımızı bile bilmiyoruz , abi yapmayın , götürmeyin bizi ne olur.Abi, abi bi dinleyin. " diye yalvarırken onları adeta ayaklarından sürükleyerek götüren, kendilerinin resmen iki katı olan o güçlü adamların yüzlerinde tek bir ifade belirtisi yoktu. Çıkmaz sokağın rutubet kokan aralıklarından geçerken simsiyah bir araç yakınlarına geldi ve çok acele bir şekilde tabiri caizse resmen paket yapılıp arabaya bindirildiler. Aslan ve Mahsun neler olup bittiğini anlamaya çalışırken o sırada adamlar ellerindeki pamuğu her ikisinin de burnuna doğru götürerek zorla koklattı. Kısa bir an her ikisi de gözgöze geldi ve aynı anda kafaları geriye düştü, karanlık bir an çekildi , göz kapakları yavaş yavaş uykuya çekildi.

15 Yıl Sonra

"Ali , Murat nerde oğlum?"

"Bilmiyom abi,kafası iyiydi onun yine de boşver revire düş onu" cevabını aldıktan sonra nöbetçi çavuş sağındaki ere tam döndüğünü belli etmeyerek dişleri arasından ,

"Peki Selim salağı ne cehennemde Bekir yine , s*cem bu herifi de yaa"

"Ağbe onu ben de bilmirem revir yaz getsin sende yav."

"Ulan sizin revirinize de , size de , beni bu işe sokanın da, bu manyakla muhatap edeninde ..."

Askerler kendi aralarında fısıldayacak şekilde kıkırdarken "sekiz yüz erbaş ve erle emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım. Dikkatttttt!!" diye bir ses gürledi. Herkes aynı anda dikkat kesildi verilen tekmile ve bir anda postallardan çıkan sekiz yüz kişilik tok bir sesle ortalık olanca sessizliğe büründü , kuş uçsa kanat çırpma sesi duyulacak kadar hemde.

"Türk ordusunun Arslanları merhaba" diye haykırınca komutan,

"Sağol" dedi askerler hepsi aynı anda göğü bile delecek sesle.

"Nasılsınız"

"Sağol"

"İlerii bak ! Tek sıra halinde" aynı anda silahlar sağ yana indirildi ,metalin kumaşa sürtünme sesleri etrafa yayıldı ve bir anda sessizlik oluştu yine.

"Rahat" diyen komutu duyunca hepsi aynı anda ellerini arkada birleştirerek, ayaklarını omuz genişliğinde açtılar ve yine de dikkat kesildiler sonrasında malûm veda konuşması geldi çattı Yüzbaşı Aslan için. Buradaki görevini de başarıyla tamamlarken yine elinde olmayarak askerlerin ağabeyi , dostu , sırdaşı , kader arkadaşı olmuştu. Zaten bu uçsuz bucaksız dağ başında nasıl olacaktı ki, bilerek işi deliliğe vurmuştu , yeni gelen erler 'ne zaman, nasıl ölürüz, sıra bize nerede gelecek' diye düşünürken çocukları toplamak yine Aslan'a kalmıştı.

Bir ay öncesinde teröristleri etkisiz hâle getirirken bir erin dahi tırnağına zarar gelmesin diye yine gözü kara davranmıştı , yine karakolun önünde bırakılan bombayı fark etmiş bombanın imhâsı için hiç kimseyi yanına yanaştırmamıştı.
"Komutanım destek ekip yolda."
"Uzaklaş asker vakit yok."
"Komutanım riske atmayın, patlayacağız."
"Komuta zincirini unuttun galiba asker hem patlıyoruz bak fena mı ?"
"Komutanım !" diye uyarıcı bir ses tonu duyunca:
"Lan bi s*ktir git benim tepemi attırma canım burnumda hayde " yine Aslan'ın bir alt rütbesinde  olan ven can borcu  asker dayanamadı samimiyetini kullanarak:
" Abi yapma, bırak ekip gelecek."
"Ulan içeride asker var , vakit yok nasıl bırak dersin , yürü başımdan s.* belanı senin"
"Ne olduğunu biliyorum askerleri çıkarmaya çalışıyoruz lanet herif."
"He bok çıkarırsınız, korkak mısın lan sen? Şimdi beni yalnız bırak çevreyi boşalt bu bir emirdir asker"
"...."

Emrindeki askerleri bilmese de oldukça donanımlı yetiştirilmişti Komutan Aslan, Özel Harekâtın göz bebeği olmuştu kısa zamanda, ama pürüz çıkan bu karakolda bir nevî ceza için göreve gönderilmişti ki her ne kadar başlangıçta hissiz , duygusuz, ruhsuz görünse de bomba anında canından can gitmişti askerlerine bir şey olacak diye " Ya Rab hiç birinin şehadet haberini vermeyi nasib etme , şehid olacaksam onlardan önce olayım "diye kendi kendine söyleniyordu bombanın saniyesine bakarken. Belki klişe bir durum olacak ama gerçekten bombada üç renkli kablo vardı demek isterdi ama maalesef bombada kullanılan kabloların hepsi tek renkti.Siyah sadece siyah. Soğukkanlılıkla mı oldu ya da bir kez daha dört ayağının üstüne düşmesinden mi bilinmez ama kestiği kablo ile saniye durdu ve 'bippp' sesi kesildi. O an bombayı eline alıp nasıl bir çeviklikle boş araziye attığını hatırlamıyordu bile , o kadar canından vazgeçmişti. Tabi bombanın düştüğü yerde koca bir delik açıldı ki herkes bir anda şok olmuştu. Olsun ne olacaksa ona olsun diye düşünüyordu emrindeki askerlerin her birinin ailesi annesi, kız kardeşi , babası vardı. Kendinin kimi vardı ki, bu dünyanın kıyısına gelip de aşağı düşüyormuş hissi yaşarken, sokak çocuğu Aslan da, Komutan Aslan da olmaktan çıkarken, yalnız terk-i diyar eyledi yine bir garip derler en fazla çok mu ? Ulan yine mi küçük Emrah moduna girdik yine mi ya ?

Fakir edebiyatı yapmaya başlarken bir anda Aslan şimdiki zamana geri dönünce ip gibi dizilen askerlerin gözlerinin içine içine bakıyordu , her biri hani denir ya pırlanta gibi çocuklardı tam olarak öylelerdi işte , her birinde yaşama sevinci, her birinde geri eve dönmenin, hatta dönecek olmanın umudu vardı. Vedalar her zaman zordu. Hangisi kolay olurdu ki zaten? Aslan da nefret edenlerdendi ama bir yıldır görevli olduğu bu karakolda bu çocuklara giderayak bir konuşma yapmanın bilinciyle ve hatta böyle bir şeyin sorumluluğunu hissederek derin bir nefes alırken göğsü kabardı ve uzun uzadıya bir konuşma olacağının farkında olarak başladı söze :

"Her gün beş kere on kere sırat köprüsünden geçerek bu zamana kadar geldiniz, hatta geldik.Buna çile çekmek demiyorum vatana hizmet diyorum. Ki Türkiye'ye hizmet kolaya kaçmakla,oturmayla yapılacak iş değil.Bize bin yıldır miras olan topraklarda , bu en ücra köşede hizmet etmek çile çekmek değil.Burada kalanlar ve yeni aramıza katılanlar ateş altında , ateş hattında kalacak.Allah size inşallah ailelerinizin yanına dönmeyi nasib eder. Burada hepimiz kader ortağıyız. Bir Allah var bir de yanınızdaki silah arkadaşınız. Yanınızdaki arkadaşınızın bir gün şehadet mertebesine ulaşıb yanınızdan ayrılabileceğini hiç bir zaman unutmayın. Birbirinize sadece asker arkadaşı gibi değil kader arkadaşı olarak da davranın.Allah bütün komutanlara sizin gibi tertemiz mehmetçikler, aslanlar karşısında emir komuta etmeyi nasib etsin. Allah yolumuzu bahtımızı açık etsin. Hepiniz hakkınızı helal edin , bizim dualarımız sizinle,sizinde dualarınız bizimle olsun. Yolunuz, bahtınız açık olsun.Kılıcınız keskin olsun." Aslan sağ elini şakağına koyarak erlere selam verdiği sırada nöbetçi çavuş
"Dikkaaaattt" diye  gürlemeyle bağırdı.
"İyi akşamlar asker."dedi Komutan Aslan son kez.
"Sağol"
Hızlı ve dik adımlarla odasının yolunu tuttu.

TaslakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin