Uykumdan uyandıran bir ışık gözümü yakarken, babamın sesini zar zor duyabildim. "Hadi kalk, işimiz var."
"Ne işimiz var bu saatte." Gözümü açar açmaz babam yüzüme eşofman fırlattı.
" Seni motive etmek için koşuya götüreceğim. Ayrıca seni güzel bir kadınla tanıştıracağım. Kendisi mutfakta bizi bekliyor." Yeni arkadaş sevinci ile doğrulsam da, henüz ayaklarımın üzerine basacak kadar ayılamamıştım.
"Tamam, sen o güzel kadını bekletme o zaman, bende şu verdiğin..." Elime aldığım eşofmana baktım. Babamın kıyafet seçimi gerçektende berbattı. Sinir krizi geçirip, çoğu kıyafetimi yaktığım için çok fazla alternatifim yoktu ama yinede bunları giyecek değildim. " Neyse sen git, ben geliyorum"
Babam odadan çıktıktan sonra, ayağa kalkma gücü zar zor bulabildim. Uzun süredir ilk defa 8de kalkıyordum.
Ayıldıktan sonra dolabımı göz gezdirdim ve bir tane spor tşört ile tayt buldum. Onları üzerime geçirdikten sonra, saçımı topladım ve yüzümü yıkadım. Hortlak gibi çıkmamak için bir fondöten sürüp, far kullanarak, kaşlarımı ve koyu maviye çalan gözlerimi belirginleştirdim. Son kez aynaya baktıktan sonra, mutfağa doğru yol aldım. Nedense, birden kalbim çarpmaya ve yüzüm yanmaya basladi. Yeni bir insan görmeyeli, neredeyse 2 yıl oluyordu ve bu beni resmen asosyal birisi yapmış olmalıydı ki, çok heyecanlanmıştım.
Neyse ki bu heyecanı saklamayı başardım ve içeri girdim. Bakır rengi omzundan dalgalı bir şekilde dökülen saçlarıyla, onunla uyum içinde olan çilleri ve birde yeşil gözleriyle insanı hayran bırakacak bir güzelliğe sahip olan bu kadin tam karşımda oturuyordu. Bende oturmak icin bu kadının karşısındaki sandalyeyi çektim. Tam oturacaktım ki ayağa kalktı. İlk başta neden kalktığını anlamadım. Sonra insanlarla böyle selamlaştığımızı hatırladım ve ona sarıldım. Bunu unuttuğumu fark etmemesini en içten şekilde umdum. Tanrım, hangi dağdan indi bu kız diye düşünebilirdi.
" Mine Serra, Serra kızım mine"
"Memnun oldum mine" yüzündeki gülümseme gözlerine kadar ulaşıyordu. O kadar ki pozitif bir insan olduğunu hissetmemek mümkün değildi.
"Memnun oldum" benim gülüşüm onun yanında çok çekingendi. Belki sahte olduğunu bile düşünüyor olabilirdi. Bu utanç verici tanışma merasiminden sonra ikimizde yerlerimizi alabildik.
Babam kahvaltı için büyük gösterişli bir sofra hazırlamıştı. Serra' nın yanında bir servis daha olması beni düşündürdü. Bir kişiyle daha tanışmayı kaldıramazdım."Serra Antalya'ya yeni taşındı. Yeğeni Akdeniz Üniversitesinde Kimya mühendisliği okuyormuş. Kendisi de onunla beraber buraya yerleşmeye karar vermiş. Bugünden itibaren kiracım olur kendisi." Babamın gülüşü gözlerine kadar ulaşıyordu. Serra'ya karşı birşey hissetmediğini düşünmek aptallık olurdu.
" Yeğenim Kaan da burda olacaktı ama sabah acilen çıkmak zorunda kaldı başka zaman tanıştırırım artık sizi." Serra da babama çok derin bakıyordu. Onlara gerçekten çok özenmiştim.
" Bu akşama ne dersin"
" Olabilir aslında" bana soran olmadı, kararı büyükler veriyordu anlaşılan. Ve ben buna alışık değildim. Yinede babamla Serra'nın arasında olan elektriği bozacak değildim.
" Hadi kızlar kahvaltı bittiyse koşuya" hepimiz kalktık, sofrayı topladık ve koşu için yol aldık. Babam bizden önce koşmaya başladı biraz ilerleyince arkasını döndü " hadi kızlar çok yavaşsınız" kızlar olarak birbirimize baktık ve gülümsedik.
"Babanla hayat çok yorucu olmalı" kaşların da acıma duygusuna benzer bir eğim, dudaklarında ise bir gülümseme vardı. Babamla yaşamak çok yorucuydu ama Serra eminim buna memnun kalırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7. MÜHÜR
Science FictionSavaş belki de Mine'nin en nefret ettiği yıkımdı. Ama o bir kez savaşın içinde ikinci kez ise savaşçı olarak doğmuştu. Öğrendiğinde kaderiyle yüzleşmek ise çok zor olmuştu. O doğayı izlerken ona hayranlık duyar. İnsanları dinlerken onlara aşık...