Diğer silahları da denedim. Hepsini nasıl kullanacağını öğrenmek istiyordum. Gerekebilir diye. Ama bir çoğuyla berbattım. Charles'in bana uygun olduğunu düşündüğü silah kılıçtı. Mia ise yayla iyi olduğunu söylüyodu. Ben de ortayı bulmak için ikisiyle de çalışıcağımı söyledim. Adrius da bana silahsız dövüşü öğretiyordu. Ne de olsa her ar yanımda bir silahım olmayabilirdi.
Kenardaki bir banka oturmuş dinleniyordum. Diana saçlarını örüyordu. Elleri çok hünerliydi. Hiç saçımı çekip canımı yakmıyordu.
"Mükemmel." Örülmüş saçlarımı omzumdan aşağı dökülmesine izin verdi. O sırada Lasley yanımıza geldi. "Evet. Cidden güzel olmuş."
"Teşekkürler." dedim. Elinde tuttuğu baltasını salladı. "Diana banada böyle yap." Saçlarımı gösterdi. "Hemen leydim." Diana gülümseyerek yanıma otuaran Lasley'in saçlarıyla ilgilenmeye başladı.
Mia sıkıldığı için dışarı dolaşmaya çıkmıştı. Bizi de yanına çağırmıştı ama ben yorgunluk tan öldüğüm için Diana şaçlarımı öreceği için ve lasley de o sırada çalışmaya devam ediyor olduğu için reddettik. Onunla Kirea gitti. Erkeklerde eğitime ara vermişti. Salonun öteki ucundaki banka oturmuş konuşuyorlardı. Ara ara gülüyorlardı.
Kapı aniden açıldı ve Mia'yla Kirea salona daldı. Bana doğru koştular. "Elizabeth. Halan gezisinden dönmüş." dedi Kirea nefes nefese.
"Ne?" dedim. Halam bir gezgindi her yeri gezer görür ve oradan aldıklarını getirirdi. Ve bekârdı o yüzden rahatlıkla istediği yere giderdi. Bir buçuk ay önce yine bir yolculuğa çıkmıştı ve şimdide geri dönmüştü.
"Evet. Herkes limanda toplandı. Sen de git bi halana hoşgeldin de. Bu arada hatırlarsan yanında Thomas'da gitmişti. O da geldi." dedi Mia. Thomas Mia'nın kardeşiydi. Gerçi aralarında yaş farkı yoktu. Julian ve Kirea gibiydiler. Mia Thomas'dan sadece iki ay büyüktü. Thomas her ne kadar erkek olsa da çok yakın bir arkadaşımdı. Bana, abime göre daha iyi bir kardeş olurdu.
Heyecanlandım. Halamla onu çok özlemiştim. Hemen ayağa fırladım ve Mia'nın peşinden limana doğru koşmaya başladım. Peşimizden diğerleri de geliyordu. Erkekler bile. Doğrusu gelmeleri normaldi. Onların da ailelerinden kişiler halamla gitmiş olmalıydı. Halam tek başına bir yere gitmezdi. Gidemezdi de zaten. Tek başına koca bir gemiyi nasıl kontrol edip gidecekti ki?
Limana vardığımızda geminin rampasından sıra sıra insanlar iniyordu. Thomas'ın sarı kafasını kalabalığın ortasında hemen tanıdım. Mia'nın omzuna dokunup sarı kafayı işaret ettim. Gülümsedi ve kardeşinin yanına gitti. Ben de hamamı aradım. Halamın boyu uzun değildi ve dikkat çekecek büyük bir özelliği yoktu. O yüzden de onu kalabalıkta ayırt etmek zordu. Halamı ararken Joe'nun kendisi gibi iri yarı bir adama sarıldığını gördüm. Babası olmalıydı.
Kalabalığın arasında dolaşırken annenin dalgalı kızıl saçlarını gördüm. Sonra yanındaki kısa boylu kadını fark ettim. Halam!
Kalabalığı yararak onlara doğru gittim. Annem beni fark edince gülümsedi. Halamın boynuna sarıldım. Kadının boynunu fazla sıkmış olmalıyım ki "Evet ben de seni çok özledim Elizabeth ama boynunu sıkmayı bırakmazsan bu bana son sarılışın olacak. Nefessizlikten gidecem." dedi. Sarılmayı bıraktım. Gülümsedim. O da gülümsedi. "Ciddiyim seni çok özlemişim." Elini omzuna koydu ve anneme döndü. "Her gittiğimde evini satacaksınız diye korkuyorum, hala yerli yerinde mi?"
"Merak etme evini satmadık. Hem niye satalım ki o senin evin sen istersen satarsın, istezsen satmazsın." Dedi annem. Halam rahatlamışçasına nefes verdi. "Ne bileyim belki yaparsınız diye düşündüm."
Araya girdim. "Bence bunları evde konuşalım. Burada daha fazla durursak ayak altında kalacaz." Başlarıyla onayladılar. Eve gittik. Evde babam abimle birlikte duruyordu. Gerçi abimin şimdi eğitimde olması gerekirdi. Bu saatlerde seçmelere çalışıyor olurdu. Ama o da halamın geleceği haberini alınca eve gelmiş olmalıydı.
Halam çantalarını bir kenara bıraktı ve abimle babama sarıldı. Akşam oluyordu. Hava kararmaya, yıldızlar ve ay ortaya çıkmaya başlamıştı. Gökyüzünün bu anki halini çok severdim. Güneş batarkenki kızıl halini. Bana şöminemizdeki minik ateşi hatırlatırdı.
Hava tamamen karardığında meydan evine gittik. Bu akşam yemekte ne olacağını merak ettim. Acaba ne?
Yine kuzu mu?
Yoksa sebze mi?
Bu sorumun cevabını masaya oturur oturmaz anladım. Tabağımda birkaç tane büftek duruyordu. Tabiki hemen büfteklere dalmadım. Tabağımın yanında duran minik kasedeki çorbayı içtim. Son zamanlarda iştahım armıştı sanki. Eğitimde çok enerji harcadığımdan olmayasın?
Halam yanıma geçmişti. Kuzenlerim yine karşıma, abim de yanıma gelmişti. Değişen pek bir şey yoktu. Yemeği afiyetle yedim. Cidden çok lezzetliydi.
Ailecek yemeğimizi yediğimizde meydan evinde da çok oyalanmadık. Hemen dışarı çıkıp evimize gittik. Ben de evime giderken halam omzuna dokundu. " Bende kalsana bu gece. Sana göstereceğim bir şey var." dedi.
"Babam izin vermez."dedim.
"Babana ben söylerim. İzin verir."
"Peki,"
Babamdan izin aldı. Şaşırtıcı bir şekilde babam izin verdi. Hayret. Halamın evine yöneldik. İçeri girdik.
Ev bizimkinden pek farklı değildi. Sıradan, küçük bir yerdi.
Halam bana yatarken giymem için bir gecelik verdi. Gecelik bana biraz büyük gelmişti ama boşverdik. Çantalarını karıştırdı. Sonunda çantadan birkaç kitap çıkardı. Bana uzattı. Alıp baktım. Başlıkları dikkatimi çekti. BİLİNEN NESLİ TÜKENMİŞ CANLILARIN LİSTESİ. EJDERHALAR. EJDERHALAR HAKKINDA BAZI BİLİNMEYENLER. EJDERHALARIN NEDEN SOYU TÜKENDİ?
"Dikkatini çeker diye düşündüm." dedi. Çok iyi düşünmüşsün. "Teşekkürler. Bunları nerden buldun?"
"Gittiğim bir kasabada bir hurdacının elindeydi. Atacaktı. Ben kitapları görünce ilk aklıma sen geldin. Almak istedim. Bana beş altına mal oldular."
"Çok teşekkürler." Kadına sarılıp yanağından öptüm. O da bana sarılarak karşılık verdi. "Bir şey değil." diye de ekledi. Masada Duran bir mumu eline aldı. Ani hareketlenme üzerine mumun alevi titreşti. "Hadi gel yatağa yat. Mumu yanına alarak kitap okursun." dedi. Yukarı çıktık. Mumu bana verdi. Misafir odasına geçtim. O da kendi yatak odasına gitti. Mumu yatağın yanındaki minik sehpaya koydum. Yatağa girer girmez kitaplaradan birini elime aldım. Başlığı, BİLİNEN NESLİ TÜKENMİŞ CANLILARIN LİSTESİ idi. İnceydi. Elli sayfa. Uyku beni bulana kadar kitap okudum. Listede en son okuduğum kelime ejderhaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ejder Kraliçe
FantasíaEllerimi ellerine aldı ve avuç içlerime baktı. "Ejder Kraliçe." diye fısıldadı. "Tacım yok ama." dedim. Yüzüme baktı. Gülümsedi. "Taçtan çok daha değerli şeylerin var. Ejderhaların..."