Bölüm 2

26 3 0
                                    

    Kolum, Ah kolumu hissetmiyorum. Acıyor aaaah. Yardım edin kimse yok mu?  Şifacı lütfen bana yardım et. Dedi yaralı asker. Onun gibi binlerce asker acı çekip kıvranıyor, hayatlarında görüp görebileceği en büyük, en dehşet verici, en yıkıcı savaş meydanında en acı çığlıklarını atıyorlardı.

    Üç krallığın aynı anda savaşması bu zamana kadar görülmüş bir şey değildi. Tarih boyunca böyle bir olaya ilk defa şahit oluyorlardı. Aslında savaş hava krallığı ve toprak krallığı arasında başlamıştı.Bu savaşın özelliği kaybedecek olan krallığın haritadan silinecek şekilde büyük bir savaş olmasıydı. Su krallığının savaşa girme sebebi ise iki krallığa karşı beslediği kin ve düşmanlıktı. Fırsattan istifade edip iki krallığı da yok etmeyi amaçlıyordu. Böylece üç krallığın en büyük savaşı başlamış oldu. 

    Savaş üç krallığın sınırlarının birleştiği yerde son hızı ile devam ederken her krallıktan çok fazla sayıda ölü ve bir o kadarda yaralı asker mevcuttu. Şu ana kadar geçen zaman içinde ordu güçleri neredeyse yarı yarıya inmiş, emir komuta zinciri kopma noktasına ulaşmıştı. Yaralıların çoğu tedavi edilemiyor durumu ağır olanlar ise ölmeyi bekliyordu.  Askerler ve düşük rütbeli kişiler bu durum karşısında savaşmayı bırakmayı düşünseler de üstlerinden gelen emirler doğrultusunda kendi ayakları ile ölüme doğru yol alıyorlardı. 

   Büyük savaş başlayalı on gün geçmesine rağmen hala yenilen bir taraf olmamıştı. Krallar ve generaller göğüs göğüse çarpışarak kazanmanın uzun süreceğini anladıkları için karşı ordulara  ajanlar göndererek orduları durum tespiti yapıyorlar, suikastçiler göndererek yüksek rütbeli kişileri öldürmeyi ve yapabilirlerse kralı öldürmeyi amaçlıyorlardı. Tabi bu suikastçiler için ölüm fermanını imzalamak gibi oluyordu. Gittikleri zaman geri dönüşleri yoktu. Kralların ve generallerin emirlerine karşı çıkanlar direkt öldürülüyordu. Bu yüzden çoğu kişi korku ile ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.

   Savaşın çıkmaza girdiği bir vakit tüm krallık topyekun taarruza başladı.  Savaşta şifacı rolünü üstlenen ışık elementi kullanıcıları da  emirler doğrultusunda savaşa dahil olmuştu. Askerlerin azlığından dolayı emirlere karşı çıkan veya kaçmaya çalışanları öldürmekten vazgeçip tutsak etmeye karar verdiler. Bu sayede topyekun savaş sırasında onlara ihtiyaçları olursa kullanmayı, gerek kalmazsa öldürmeyi planlıyorlardı. Son taarruz savaşı sırasında o kadar çok element kullanılıyordu ki görenler sanki dünya çılgına dönmüş öfkeden kudurmuş, tüm nefretini kusuyormuş gibi görüntüler meydana gelmekteydi. Savaş alanının birçok yerinde elementler kullanılsa bile kan ve çürümüş ceset kokularını yok edemiyorlardı.  Tüm askerler, rütbeliler, generaller en büyük saldırılarını yaptığı bir vakit dünya tarihinde üç krallığın savaştığı ilk savaşın önemini bile gölgesinde bırakacak bir olay meydana gelmişti. Ve bu olay uzunca bir süre tarihten silinmeyecekti. 

    Üç krallığın sınırlarının birleştiği yer olan savaş meydanında tarihin en kötü olayı olarak sayfalara geçecek olan bir olay meydana geldi. Herkes sanki canlanıp ruh bulmuş elementlerin başkaldırmasını şaşkınlıkla izliyor ve akıllarına bir sürü soru geliyordu.  Savaş o kadar çetin geçmişti ki ölen kişilerin kanları ve ruhları ile beslenen elementler bir bilinç sahibi olmuş ve savaş meydanında canlı birer varlıklarmış gibi harekete geçmişlerdi. Resmen bu savaş alanını kendi mekanlarına çevirip etraflarındakilere saldırıyorlardı. Bu yüzden savaş alanında sağ kalan askerlerin çoğu bu başkaldırış yüzünden canlarından olmuştu. İşin daha da ilginç olan yanı ise şu ana kadar sadece hava, su , toprak ve ışık elementlerini kullanan askerler karşılarında hayat bulmuş elementlere bakarken ağızları bir karış açılmıştı. Çünkü bu 4 elementin dışında da ara elementler baş göstermeye başladı. Ateş, magma, buz, sis, karanlık gibi elementler ortaya çıktı. Bir sürü elementin yaşam bulmuş ve tehditkar  davranışları yüzünden üç krallık savaşı durdurmuş ve başkentlerine dönüş  yaptılar. Daha doğrusu korktukları için geri çekilip kaçtılar. 

   Aradan birkaç gün geçtikten sonra savaş alanını incelemek için üç krallıkta ekip göndermiş fakat savaş alanının belli bir yakınlığına ulaşanlar direkt olarak hayat bulmuş elementler tarafından saldırıya uğradılar.  Bunun sonucunda üç krallık elçiler gönderip tarafsız bölge olan ışık krallığında antlaşma yapılması için çağrıda bulunmuşlardı. Toplantının sonucunda üç krallık aralarında barış antlaşması imzalamış ve savaş meydanını tehlikeli bölge ilan edip bölgeye girişi yasaklamışlardı. Ayrıca savaş alanının etrafına Sıradan halkın bu alana girip canından olmaması içinbir nevi sınır göstergesi olacak şekilde teller ile çevirmişlerdi. 

    Üç krallıkta savaş sonrası orduyu toparlama işlemlerine emir komuta zincirlerindeki aksaklıkları gidermeye çalışıyorlardı. Çünkü korkup kaçmaya çalışan emirleri yerlerine getirmeyen asker sayısı azımsanmayacak kadar çoktu. Kaçmaya çalışıp yakalanan ve emirleri yerlerine getirmeyen tutsak askerlerin ölüm emirleri yakın zamanda verilecekti.

    Toprak krallığının kralı tutsakları şehir meydanında halkın gözleri önünde öldürmeyi amaçlıyordu. Bu sayede asker adaylarına korkup kaçanların ve emir dinlemeyenlerin ne hale geleceğini göstermek istiyordu. Tutsaklar kamp alanından şehir meydanına götürüldüğü sırada gücünü biraz toplamış olan Ryu adındaki genç çocuk bir kargaşa yaratıp ölüm fermanından kurtulmak istiyordu. Ryu kendilerini götüren askerlerin duymayacağı kadar kısık bir ses ile  çevresindekilere Bir kargaşa çıkartalım ve kaçmaya çalışalım. Kaçabilen kurtulup hayatını yaşamaya devam eder. Nasıl olsa meydanda öldürüleceğiz. Ha beş dakika sonra meydanda ölmüşüz ha kaçarken. Bizim için bir önemi yok, her türlü sonumuz ölüm. Eğer kargaşa çıkartıp en azından birkaç kişi bile kurtulsa geri kalan hayatlarında bizlere duacı olacaktır. dedi. Ryu nun etrafındaki kişiler olumlu anlamda başlarını sallayıp planlarını diğer kişilere anlattı. Tutsakların yarısından fazlası bu planı uygulamaya karar verdiler ve kaçabilmesi en uygun yer olan bir alana ulaştıkları vakit Ryu' nun "Şimdi." diye bağırması ile büyük bir kargaşa meydana geldi. Kendilerine eşlik eden askerlere saldırıp zincirlerin anahtarlarını alabilen kişiler tek tek, anahtarlarını alamayanlar ise zincirli gruplar halinde kaçmaya başladılar. Zincirli gruplar halinde kaçmaya çalışanlar kısa bir süre sonra yakalandılar. Tekrardan bir araya topladılar. Askerler, zincirlerini çözüp tek tek kaçanların peşlerine düştü.

   Birkaç gün sonra tek tek kaçanların çoğu tutsak olduğu zamanlarda yapılan eziyetler, işkenceler  sonucunda güçlerinden düşüp yakalanmıştı. Tutsaklar grubundan yakalanmamış olan tek kişi Ryu halen kaçmaya devam ediyordu. Arkasında onu kovalayan bir rütbeli ile beş asker vardı. Ryu bunlardan kaçabilmesi için aklındaki ihtimalleri düşünüyordu. Diğer krallıkların sınırlarına doğru kaçsa bile ya karşı krallığın askerleri tarafından öldürülür, onlar öldürmese dahi peşlerindeki kişiler bile diğer krallığın topraklarında bile peşlerini bırakmazlardı. Aklına gelen tek düşünce tutsak iken duyduğu savaş alanına girişlerin yasaklanmış olduğuydu. Savaş alanına çekilen sınırdan içeri girebilirse peşindekiler onu kovalamayı bırakacağını düşünerek yönünü savaş alanına doğru yönlendirdi.  Yaklaşık bir haftalık bir kaçış sonrası yorgun ve bitik bir halde karşısındaki yasaklı sınıra bakıp gülümsedi. Lanet askerler peşini bir türlü bırakmamıştı. Arkasını döndü ve kendisine yaklaşmakta olan askerlere gülümseyerek önüne dönüp bir daha arkasına bakmadan sınırdan içeriye girdi. 

....................................

Arkadaşlar bu kısım her yazarın not düştüğü kısımdır :d Geneli bu kısımdan bölümleri için oy ve yorum yazmanızı ister diğer az bir kısım ise yazdığı bölümü eleştirmenizi. Ben ise az olan kısmın içinde yer alıyorum ve sizlerden oy ve yorum verin diye bir istekte bulunmuyorum. Hoşuna giden oyunu verir, üşenmeyen yorumunu yazar. Pek o kısımları takmıyorum. Fakat benim tek bir isteğim var. Bu üşenmeyen kişilerden hikayem için eleştiri yapmasını istiyorum. Herhangi bir yazım hatası var mı? anlatım bozukluğu var mı? Hikayede kopukluk var mı? Bu gibi benim yaptığım hataları bana belirtirseniz sevinirim.

Bin Yıllık HükümdarlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin